Eski Bakan Hüseyin Çelik, Erdoğan'ın her önüne gelen kişiye parmak sallayan Mehmet Uçum'a nasıl izin verdiğini sordu. Çelik, seçim sonuçlarıyla ilgili Erdoğan'ın kendisiyle hesaplaşması gerektiğini belirterek, "Özeleştiri yapılırken veya fatura çıkartırken kimin yetkisi ne kadarsa, onun sorumluluğu da o kadardır. Burada en büyük yetki Sayın Erdoğan’ındır." dedi.
Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un son olarak Hayati Yazıcı ile ters düşmesini eleştirerek, “Hayati Yazıcı, partideki ikinci adamdır. Ama ne idüğü belirsiz bir adam ona parmak sallıyor. Racon kesiyor. Bizim yaptıklarımız kaydediliyormuş. Kendini devlet yerine koyuyor. Bu yenilir, yutulur bir şey değildir. Sayın cumhurbaşkanı, bu adamın bunu yapmasına nasıl müsaade ediyor?” diye sordu.
Çelik, Serbestiyet’ten Hilal Köylü’ye 31 Mart seçim sonuçlarıyla ilgili önemli değerlendirme bulundu. AKP’nin son dönenmede MHP’ye mahkum bir parti haline geldiğine işaret ederek, “Bugünkü şekliyle bir başkanlık sistemi Türkiye için gerekli miydi? Bana göre kesinlikle gereksizdi. Çünkü AK Parti 2002’de yüzde 34 küsur oyla cumhurbaşkanını, başbakanı, meclis başkanını seçti. Şimdi peki niye gidip yüzde 50+ 1’le siz kendinizi etnisite üzerinden siyaset yapan bir partiye mahkum ediyorsunuz? MHP ile olan ittifak AK Parti’ye çok büyük zararlar vermiştir.” dedi.
Erdoğan’ın seçim sonuçlarıyla ilgili kendisiyle hesaplaşması gerektiğini kaydeden Çelik, “Birkaç genel başkan yardımcısını, bakanı, danışmanı görevden almak yetmez. Özeleştiri yapılırken veya fatura çıkartırken kimin yetkisi ne kadarsa, onun sorumluluğu da o kadardır. Dolayısıyla sorumluluğu daha çok olanın daha çok hesap vermesi gerekir. Burada en büyük yetki Sayın Erdoğan’ındır. Burada sayın cumhurbaşkanının sadece bazı isimleri değiştirmek yerine bence kendi kendisiyle de bir hesaplaşması gerekiyor. Başarıyı sahiplenip başarısızlığı başkasına mal etmek doğru bir tutum olmaz.” ifadesini kullandı.
DEM Partili Abdullah Zeydan’a mazbata verilmesiyle görüşün açıkladığını kaydeden Çelik, şu ifadeleri kullandı:
“Van’daki mazbata verildi, verilmedi meselesinden ötürü bazı açıklamalar yaptık. Benim söylediğimi, Hayati Bey’in söylediğini kendinizce doğru bulmayıp, eleştirebilirsiniz ama sarayda kanunların efendisi! konumuna getirilmiş bir komünist bozuntusu var. Bu arkadaş Anayasa Mahkemesi’ne, AK Partililere, bizlere kendi aklınca ayar çekiyor.
Hayati Yazıcı, partideki ikinci adamdır. Ama ne idüğü belirsiz bir adam ona parmak sallıyor. Racon kesiyor. Bizim yaptıklarımız kaydediliyormuş. Kendini devlet yerine koyuyor. Bu yenilir, yutulur bir şey değildir. Sayın cumhurbaşkanı, bu adamın bunu yapmasına nasıl müsaade ediyor?
AK Parti kadro hareketiydi. Genel başkan, eşitler arasında birincidir. Evet AK Parti hareketinin lideri Erdoğan’dır şüphesiz. Ancak dünyanın en yüksek tepesi Everest tepesidir fakat Everest tepesi varlığını ve oradaki duruşunu Himalaya dağlarına borçludur. Himalayalar silsilesi olmazsa Everest diye bir şey olmaz. Bu açıdan etrafınıza topladığınız insanların kim olduğuna dikkat etmeniz gerekiyor. Bizim dönemimizde Sayın Erdoğan’ın etrafında hasbî insanlar vardı şimdi ise hasbilik, yerini hesabiliğe bırakmış görünüyor.”
Siz eğer Sayın Bülent Arınç gibi daha işin başında, AK Parti kurulmadan önce sizinle yıllara dayalı hukuku olan bir insanı Devlet Bahçeli’nin ayaklarının altına atarsanız, kusura bakmayın siz bir kadro hareketi olmaktan çıkmışsınız demektir.
Eğer birlikte yola çıktığınız insanları, yolda bulduğunuz insanlara ezdirirseniz, yolda bulduğunuz insanların ayakları altına atarsanız siz bu insanları ve bu insanlara gönül bağlayan kitlelerin de gönlünü kırmış olursunuz. Kusura bakmayın, bu kabul edilebilir bir şey değil.”
Mesela 1950’de seçimi kaybeden CHP sadece devletin partisi değildi, kendisini devletin ta kendisi kabul ediyordu.
İsmet Paşa Atatürk’ün mallarının hazineye devrine dair meclisteki tezkereyi okuyunca “niye CHP’ye değil devlete” diye milletvekilleri itiraz ediyorlar. İsmet Paşa da “devletle CHP farklı şeyler mi” diyor, bu derece devletle özdeşleşmiş bir yapı vardı. CHP’nin il başkanları valiydi, kaymakamları ilçe başkanıydı ama bence oradaki durum daha çok kitabına uydurulmuştu. Çünkü kanunda yeri vardı, kanunla bunu düzenlemişlerdi
Şu anda görevlerini layıkıyla yapan valileri, kaymakamları tenzih ediyorum tabii. Biz, valileri AK Parti il valisi haline getirdik. Kaymakamı AK Parti ilçe kaymakamı haline getirdik.
AK Parti’nin yeniden fabrika ayarlarına dönmesi gerekiyor. Hukuk devleti, demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü, ötekine saygı, basın özgürlüğü, yozlaşmadan dünya ile uzlaşmak, israfa sıfır tolerans, tevazu, empati, bütün yolsuzluklara paydos, şeffaflık, hesap verilebilirlik, kimsenin malına çökmeme, özgürlüklerin güvenliğe feda edilmemesi gerekiyor AK Parti’nin bu topu buradan çevirmesi mümkün.”