Akşener, merkez sağda önemli bir aktör ve iktidar alternatifi olmak yerine içindeki derin ablayı sahaya sürdü. Derin ablanın hangi duvara çarpıp duracağını görmek için çok uzun bekleyeceğimizi sanmıyorum...
İYİ Parti lideri Meral Akşener, içindeki ‘derin abla’yı iyice görünür hale getirdi. Eski MİT Müsteşarı ve 28 Şubat sürecinin etkin ismi Teoman Koman’ın öğrenciliğinden başlattığı süreci siyasi cinayetlerin ‘mertçe-namertçe’ olanına kadar götürdü. Siyasi cinayetin merti, namerti mi olur, diye hiç düşünmeden, “Geçmişimizde siyasi cinayetlere şahit olduk, ama mertçeydi” cümlesini kurdu. Bu cümlenin kurulmasının ardından eşini, oğlunu, babasını siyasi cinayetlere kurban vermiş insanlar başta olmak üzere kamuoyundan tepkiler yükseldi.
Akşener, Millet İttifakı’ndan ayrılmakla kalmadı, sağ siyasetin milliyetçi, muhafazakâr ve ötekileştirici dilini de daha sık kullanmaya başladı. Her konuşmasında DEM Partisi’ni ‘terörle bağlantılı’ gösteriyor ve ardından bu partiyle görüşmeler yapan CHP’yi de yanına ekliyor. Tek derdi CHP’deki ulusalcı seçmenden oy koparmak. ‘Dün ortağı olduğun partinin bu özelliğini yeni mi anladın?’ sorusunu soranlara ise sokak diliyle ‘zırlamayın’ diye tepki gösteriyor.
Akşener, partinin söyleminin MHP’den daha milliyetçi bir çizgiye kayması ve AKP’ye zaman zaman yakınlaşma çalışmalarını eleştirenlere ise ağır ifadeler kullanmaktan geri durmuyor.
Akşener, İYİ Parti’nin yeni politikalarını ve söylemini eleştirenleri, “İstediğiniz kadar zırlayın hür ve müstakil olarak gidip bu ülkede üçüncü yolu açıp, bu milletin sesi olacağız ve kazanacağız” sözleriyle cevaplıyor.
Eleştiri ne zaman zırlama oldu? İnsanlar senin uyguladığını politikayı ve kullandığın söylemi eleştiremeyecek mi? Siyasetçi olarak tezatlarının ve ilkesizliklerinin yüzünüze vurulmasından niye bu kadar rahatsız oluyorsunuz?
Akşener’in Ankara’nın merkezinde öldürülen eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayetinin gündemde kalması için verdiği mücadeleyi takdir ediyorum. Cinayetin aydınlatılması için gösterdiği çabanın da etkisiyle suikastın arkasındaki aklın MHP Genel Merkezi olduğu ortaya çıktı.
Ancak şunu yine de sormalıyız: Sinan Ateş’i Ankara’nın göbeğinde bir torbacı değil de siyah takım elbise giymiş, saçları biryantinli, Ray-Ban güneş gözlüğü takmış biri öldürseydi namertçe olmayacak mıydı? Torbacının ardındaki kişilerin hepsinin İtalyan kesim takım elbise giyen kişiler olduğunu görmeyecek miyiz?
Dün, Hrant Dink’in sokak ortasında öldürülmesinin 17. yıldönümüydü. 17 yıl önce 18 yaşından küçük Ogün Samast tarafından sokak ortasında vurulan Hrant Dink cinayeti hangi sınıfa giriyor? Mertçe mi, yoksa namertçe mi sayın Akşener?
Ya da Akşener’in cenazesine çelenk gönderdiği eski MİT’çi Mehmet Eymür’ün de büyük katkılarıyla 90’larda devlet tarafından öldürülenler, yol kenarlarında kafasına sıkılanlar, asit kuyularına atılanlar, evlerinden çıkıp bir daha dönmeyenler… Bu siyasi cinayetlerin hangisi veya hangileri mertçeydi sayın Akşener?
İYİ Parti kurulduğu günden beri siyasette rotasını belirlemekte zorlandı. Akşener’in Doğru Yol Partisi geçmişi üzerinden bir merkez sağ partisi olacağı varsayıldı. Ancak partide DYP ve ANAP’ta siyaset yapmış bazı isimler yer alsa da genel itibariyle MHP kökenli siyasetçilerden oluştu.
Zamanla MHP kökenli siyasilerin etkisinin azalacağı ve partinin merkez sağ siyaset izleyeceği düşünüldü. Bu varsayımların hiçbiri olmadı. Partinin milliyetçi politikasını yetersiz bulan Ümit Özdağ ayrılarak Zafer Partisi’ni kurdu. Zafer Partisi’nin kuruluşu İYİ Parti’nin dengesini iyice bozdu. Partinin popüler milliyetçi ve ulusalcı söylemi bir anda yükseldi. Bu söylem partinin muhafazakâr kesimle iletişimini tamamen bitirdi. Ardından Yavuz Ağıralioğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde Kılıçdaroğlu’nun seçilmemesi için yaptığı hamle geldi.
Partideki iki “derin abi”nin ayrılması Akşener’in normal şartlarda elini rahatlatması gerekirken tam tersi oldu. Akşener’in içinden bir anda Özdağ ve Ağıralioğlu karması çıktı. Milliyetçilik söyleminde Özdağ ile yarışan bir Akşener, CHP’den nefret eden bir Yavuz Ağıralioğlu çıktı.
Akşener, merkez sağda önemli bir aktör ve iktidar alternatifi olmak yerine içindeki derin ablayı sahaya sürdü. Derin ablanın hangi duvara çarpıp duracağını görmek için çok uzun bekleyeceğimizi sanmıyorum…