Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan PKK lideri Abdullah Öcalan ile doğrudan iletişim kurulmasını, koşulların iyileştirilmesini ve Meclis’te kurulacak komisyon için özel yetki talep etti. Doğan, “Silahların bırakılmasının asıl muhatabı, silahı elinde bulunduranlar. Silah DEM Parti’nin elinde değil.” dedi.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’la yapılan görüşmenin ardından DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin genel merkezinde gündeme ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Doğan, PKK’nın silah bırakma sürecine ilişkin Meclis’te kurulması planlanan komisyona ilişkin partiler arası bir mutabakat olduğunu belirterek “Komisyon taslağımızı pazartesi günü Meclis Başkanı’na sunacağız” dedi. Doğan, komisyonun “özel yetkili” olması gerektiğini vurguladı.
Doğan, şunları kaydetti:
“Kobani kumpas davasıyla toplantıya başlamak istiyoruz. Bu dava tüm Türkiye’nin, özgürlük, eşitlik, barış, demokrasi ve adalet hakkını ilgilendiriyor. Kobani kumpas davası ve benzerleri keşke tek örnek olabilseydi ama bazı konularda tek örneği teşkil ediyor. Kobani kumpas davasında 400 yılı aşkın cezalar verildi. İnsanlar yalnızca siyaset yaptıkları için yıllarca gerekçe olarak gösterilen hiçbir konuda suç unsuru bulunamayıp, konuştukları, siyaset yaptıkları için siyasetçilere 400 yılı aşkın cezalar verildi. Bunca zaman sonra ortaya çıkan gerekçeli karar metninin hukuk metninin hukukla bir ilgisi var mı? Ne yazık ki yok. 15 günde yazılabilecek bir metinden bahsediyoruz ama bu metin 13 ay sonra yazıldı. Bu süre boyunca insanların özgürlük hakkı ihmal edilmeye devam edildi. Kısıtlı bir temyiz süresi var. 32 bin sayfa ortaya çıktı. Hukuki bir gerekçe bulabilselerdi, 32 bin sayfaya ihtiyaç duymadan bu hukuki gerekçeyi yazabilirlerdi. Bu davadan 42 yıl ceza alan Selahattin Demirtaş’ın savunmasından alıntıyla ifade etmek gerekirse ‘Bu bir siyasi intikam davası, bu bir rövanş davası’
Bir tweet gerekçesiyle insanlar 9 yıldır içeride. Neymiş efendim Türkiye’de tweet yüzünden insanlar hapiste tutulmuyormuş. Tweet attığı gerekçesiyle insanlara soruşturma açılmıyormuş. Tweet attığı gerekçesiyle insanlar yargılanmıyormuş. Yalnızca siyasetçiler değil, örneğin gazeteciler. Kuşatılmış vaziyette adeta gazetecilik bir yandan RTÜK cezaları, bir yandan soruşturmalar, bir yandan kendi ayağıyla ifade vermeye giden gazeteciye tutuklama kararı. Bu belirsizlikleri, bu endişeleri arttırmanın nasıl bir anlamı var? 32 yıl 9 ay ceza verilen Figen Yüksekdağ, onun da savunmasından bir alıntı yapmak istiyorum. Diyor ki: ‘Kobani davası ve bütün HDP’li seçilmişlere yönelik siyasi davalar en baştan beri sadece bizleri cezalandırmayla sınırlı değil, bütün topluma, emek ve özgürlük güçlerine, demokrasi güçlerine esaslı bir gözdağı ve sınır çekme anlamı taşıyor’ eğer bu sınır çekme, gözdağı verme, tehdit etme ve bu tehdidi sürekli canlı tutma zihniyetinden vazgeçeceksek bunu görmek isteriz. Hep beraber görmek isteriz. Kobani davasında da görmek isteriz, Gezi davasında da görmek isteriz, seçilmiş milletvekilini cezaevinde değil, meclis kürsüsünde, olması gereken yerde görmek isteriz.
Bu karar soyut temelsiz AİHM kararlarını ve siyasetçilerin savunmalarını hiçe sayıyor. Hukuka aykırı delilleri tartışmıyor ve o siyasi zihniyetin sürdürüldüğünü göstermeye devam ediyor. Bunun değişmesi gerekiyor, içinden geçtiğimiz iklimde bunun değişmesine ihtiyacımız olduğunu yaptığımız açıklamalarda da söyledik. Bu iklimi destekleyecek gelişmelere ihtiyacımız var. Buralardan başlayabiliriz. Bunlar tek başına Kürt meselesini çözmez tabii ki. Türkiye’nin demokrasi sorununu çözmez elbette ama önemli başlangıçlar bunlar ve bu tür başlangıçlar toplumda farklı duygular yaratabilir. Bu duygular bizi daha kolay ortaklaştırabilir. Demokratik siyaset, siyaset hakkı suç değildir. Yazmak, konuşmak, mitinglere katılmak, gösterilere katılmak, demokratik protesto hakkını kullanmak, kürsülerde, alanda ve meydanlarda konuşmalar yapmak, hiçbiri suç değildir.
Bizim aylardır gündemimizde olan konuyla ilgili biz buradan ilk komisyon talebine ilişkin açıklamamızı yapmamızın üzerinden bugüne yaklaşık 6 ay geçti. Bu süreç için özel bir komisyon kurulması gerektiğini söylemiştik. Hem siyasi partilerde hem de toplumda komisyon fikrine ilişkin, komisyonun kurulmasına ilişkin, komisyonun önemine ilişkin, komisyonun esasta taşıyabileceği ve bundan sonraki süreçle ilgili karakteristik özelliklere ilişkin birtakım mutabakatlar var. Temelde şöyle bir mutabakat var: Komisyon kurulmalı. Bu çok önemli bir şey, biz DEM Parti olarak bunu çok büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz. Bu konudaki taslağımız hazır. Bu taslağı pazartesi günü Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’a ve diğer siyasi partilerin de yapacağı gibi biz de sunacağız. Bu konuda Meclis Başkanı’nın inisiyatif almış olması ve grup başkanvekillerini toplamış olması, onların fikirlerine başvurmuş olması da çok önemli. Komisyon konusunda kendilerinin yapıcı yaklaşımlarını değerli buluyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da yaptığı açıklamalar var konuya ilişkin. Tüm bunlar genel olarak bir konsensüse işaret ediyor. Bu konsensüsle ilgili detaylı bilgiler verebilecek durumda değiliz. Çünkü buna ilişkin görüşmeler devam ediyor. Dün İmralı heyetimiz, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’la bir görüşme gerçekleştirdiler.
Biz bu konuda neden ciddiyetle yaklaşılması gerektiğini en başından beri ifade ediyoruz. Sözünü ettiğimiz konu insan hayatı. Biz silahların tümden devre dışı bırakılması ve bunun için gerekli tüm mekanizmaların bir an evvel geciktirilmeden oluşturulmasının, hukuki zeminin, bununla birlikte eş zamanlı oluşabilecek bir siyasi atmosferin neden önemli olduğunu hep beraber yaşayarak gördük. Daha iyisi olsun, daha sağlıklı bir şekilde ilerlesin, kalıcı hale gelsin ve sonuç alıcı olsun diye bu defa sağlam temellere, sağlam bir zemine oturtmak gerekiyor bu tartışmaları. Sağlam zeminden kastımız hukuki bir zemin. Ortamdan kastımız, demokratik bir ortamda insanların fikirlerini özgürce ifade edebilmelerinden bahsediyoruz. Komisyonun yasayla kurulması elbette bizim için önemli ancak bu da bir mutabakatı gerektirir. Dolayısıyla usul ve esaslara ilişkin tartışmaların siyasi partiler arasında bundan sonraki görüşmelerde de süreceğini belirtmek isteriz. Silahların bırakılmasının asıl muhatabı, silahı elinde bulunduranlar. Silah DEM Parti’nin elinde değil. Ancak silahların bırakılması ve demokratik siyaset alanının genişlemesi DEM Parti’nin taleplerinden biri.”