Claudia Roth: Üç kez seçilmiş belediye başkanının hapiste tutulduğu Türkiye’ye AB kapısını açamayız

Almanya Kültür Bakanı Claudia Roth, 19 Mart öncesi AB ile Türkiye'nin yeniden müzakerelere başlamasının gündemde olduğunu belirterek, "Türkiye'de şu anda hiçbir kurumun bağımsızlığı yok. Bütün bunlar çok yanlış. Üç kez seçilmiş bir belediye başkanının bu şekilde hapiste tutulduğu türden bir Türkiye'ye AB'nin kapısını açmamalıyız" dedi.

  • ü
  • 14 Nisan 2025
  • ü
  • Politika

Almanya Kültür Bakanı Claudia Roth.

Almanya Kültür Bakanı Claudia Roth, 19 Mart öncesinde AB ile Türkiye’nin müzakereleri yeniden başlamasının gündemde olduğuna işaret ederek, “Üç kez seçilmiş bir belediye başkanının bu şekilde hapiste tutulduğu türden bir Türkiye’ye AB’nin kapısını açmamalıyız” dedi.

Roth, T24’te Cansu Çamlıbel’e yaptığı açıklamada, Türkiye-AB ilişkileri, Türkiye’nin genel durumu hakkında değerlendirmede bulunrdu.

Roth, Almanya Dışişleri Bakanı kendisine Türkiye ile AB müzakerelerinin başlamasının gündem olduğunu ve 19 Mart sonrası durumun çok karışık hale geldiğine işaret ederek, şunları şöyledi: “Son zamanlarda olanlardan sonra değil. Birkaç gün önce dışişleri bakanımla konuştum. Bana yakın zamana kadar Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin yeniden başlatılması için gerçek bir açılımın gündemde olduğunu anlattı. Ama şu anda durum çok karmaşıklaştı. Bana bunu anlattı. Yani durum şimdi farklı. Biliyorsunuz ben onlarca yıldır bunun için, Türkiye’nin AB üyesi olması için mücadele ediyorum. Ama 19 Mart’ta olanlardan sonra bu mümkün mü? Üniversitenin dekanı İmamoğlu’nun diplomasını iptal etmek için yasal bir neden olmadığını söylese de 30 yılı aşkın bir süre sonra İmamoğlu’yla beraber o kadar insanın diploması iptal edilmişken bu mümkün mü? Yargı bağımsızlığı yok, üniversitelerin bağımsızlığı yok… Türkiye’de şu anda hiçbir kurumun bağımsızlığı yok. Bütün bunlar çok yanlış. Üç kez seçilmiş bir belediye başkanının bu şekilde hapiste tutulduğu türden bir Türkiye’ye AB’nin kapısını açmamalıyız.”

‘KÜRT HALKININ STRATEJİYİ GÖRMESİNİ UMUYORUM’

19 Mart sonrasında AB ile müzakerelerin ortadan kalktığını ifade eden Roth,  “Bu koşullar altında, gerçekten hayal edilemez. Son zamanlarda olan biten her şey ortadayken bunu yapamazsınız. Ve bir nokta daha eklemek istiyorum. Tıpkı AB’nin bu koşullar altında hiçbir şey olmamış gibi Erdoğan’la el sıkışmaması gerektiği gibi, Kürt halkının da Erdoğan’ın Kürt girişiminin arkasındaki gerçek stratejiyi görmesini umuyorum. Ben bunu muhalefeti bölme girişimi olarak görüyorum.” dedi.

‘MUHALEFETİ BÖLMEK İÇİN YAPIYOR’

Öcalan ile yapılan görüşmelerin gerçekten barış süreci olduğundan emin olmadığını vurgulayan Roth, açıklamasına şöyle devam etti: “Çünkü bunun gerçekten bir barış süreci olduğundan emin değilim. Eğer bir barış süreci olsaydı, tüm siyasi tutuklular derhal serbest bırakılmalıydı ya da yarın hemen serbest bırakılmalılar. Ahmet Türk ve diğerleri derhal tekrar belediye başkanı olarak görevlerine dönmeli. Biliyorsunuz, demokratik olarak seçilen çok sayıda Kürt belediye başkanı görevlerinden alındı, hatta tutuklananlar oldu. Dolayısıyla ben diyorum ki; bu gerçekten bir barış süreciyse, bunu göstermenin hızlı ve basit yolları var. Bu kişilerin serbest bırakılması ve atanan kayyımların görevden alınması kuvvetli bir işaret olurdu. Selahattin Demirtaş neredeyse 9 yıldır hapiste. Bu tabloya bakınca, bu son hamlenin CHP adaylarına oy veren Kürtlerin desteğini bölmek için Erdoğan’ın devreye soktuğu bir oyun olmasından endişe ediyorum. Çünkü Kürt halkının bir CHP adayını desteklemesi durumunda, o CHP adayının oyların çoğunluğunu alacağını biliyor. Ama muhalefeti bölebilirse, belki yine de çoğunluğu elde edebilir. Ben onun böyle baktığını düşünüyorum.”

‘TOPRAKLARINDA 5,5 MİLYON MÜLTECİYİ TUTAN TÜRKİYE’NİN İYİ OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜLER’

Yeşiller Partisi olarak Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini desteklediklerini ifade eden Roth, “Türkiye’deki birçok insanın bıktığını ve bu sürecin gerçekten güvenilir olmadığına inandığını biliyorum ve haklılar. Ama biz Yeşiller Partisi olarak her zaman Türkiye’nin üyeliğini destekledik, bunun için tek reçetenin de Kopenhag Kriterleri olduğunu savunduk. Özellikle ben on yıllar boyunca, demokratik bir komşuya sahip olmanın Avrupa’nın çıkarına olduğunu savundum. Demokratik olan komşulara sahip olmak, anti-demokratik rejimlere sahip komşulara sahip olmaktan her zaman iyidir. Ama sizin de hatırlattığınız gibi diğerleri Türkiye dosyasına dar görüşlü biçimde yaklaştı ve topraklarında 5,5 milyon mülteciyi tutan bir Türkiye’nin iyi olduğuna inandılar. Ayrıca “Ukrayna’daki savaşta onlara ihtiyacımız var” diye de düşündüler. Başka bir ülkenin geleceğinden bahsederken, kendi çıkarlarınızı önceliklendiren bu tür hesaplamalar çok çok tehlikelidir.”

‘AVRUPA’NIN TÜRKİYER’YE İHTİYACI VAR’

“Ben Almanım, benim ülkemde milyonlarca Türk ve Kürt kökenli insanımız var. Ve ben her zaman Türkiye’nin tam üyeliğinin Almanya’daki bu insanlar için de bir tür entegrasyon köprüsü olduğunu düşündüm. Kendi acil ihtiyaçlarımızı önceliklendirme gibi bencil bir fikre teslim olmak yerine her zaman demokrasileri savunmamız gerektiğine inandım ve bu doğrultuda siyaset yaptım. Avrupa’nın güçlü bir Türkiye’ye ihtiyacı var. Ve bugün Türkiye’nin kendi hükümetinin eylemleri ve kararları tarafından zayıflatıldığını görüyoruz. ‘Güçlü bir Türkiye’ dediğimde otoriter değil demokratik bir Türkiye’den bahsediyorum çünkü bugün otoriter eğilimlerin Türkiye’yi nasıl zayıflattığını görüyoruz.”

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com