Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, Gülen cemaati soruşturması kapsamında tutuklanan Melek İpek ile ilgili iddialara yanıt verdi: "Müspet hareket etmeye mecbursunuz, mecburuz. Ben sadece sabrı tavsiye edeceğim..."
Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Bülent Arınç, Gülen cemaati soruşturması kapsamında tutuklanarak cezaevine gönderilen Melek İpek ile ilgili hakkında çıkan iddialara ve “el öpme” görüntülerine cevap verdi. Arınç, “Özellikle yurtdışındaki şer odakları ve Türkiye’de ateşe benzin dökmeyi sürdüren, sürekli ajitasyon içerisinde olanlar; Sayın Cumhurbaşkanımız ve onunla birlikte olanları, bizleri, yargı camiasını ismen hedef gösteren, tehditler savuran, hesap soracağız çığlıklarını devamlı atan kötü niyetli insanlar, Türkiye’nin ortamını yıllardır olumsuza çeviriyor. Aklı selim, sükunetle ve sadece hukuk yoluyla ve siyasetçileri de suçlamadan mağduriyetler anlatılabilir. Bugün KHK’lılar bunu yapıyor ve başarılı oluyorlar. Müspet hareket etmeye mecbursunuz, mecburuz. Ben sadece sabrı tavsiye edeceğim. Biraz daha sabır lütfen” dedi.
Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, Gülen cemaati soruşturması kapsamında tutuklanan Melek İpek ile ilgili iddialara yanıt verdi. Arınç, İpek’in cezaevine konulmasının herkesi “üzdüğünü” savunarak sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı:
“Bir süre önce Melek İpek Hanımefendinin 80 yaşına yaklaştığı günlerde evinden alınarak cezaevine konulması hepimizi ziyadesiyle üzmüştü. Bu olaydan sonra geçmişte kendisi hakkında yaptığım olumlu konuşmalar ve elini öptüğüm fotoğraf sosyal medyada tekrar tekrar yayınlandı. Bir kısmı edep ve ahlâktan yoksun, çoğu da yurtdışı odaklı gerçek FETÖ’cü denebilecek unsurlar tarafından tehdit ve hakaret dolu tweetler atıldı. 15 Temmuz’dan önce hain darbe girişimiyle doğrudan veya dolaylı irtibatları olan bu hain zümre, beni sorumlu tutmak gafletine düştüler. Bunlara cevap vermeyi zül sayarım. Ancak 15 Temmuz sonrasının gerçek mağdurlan ve fikirlerine değer verdiğim siyasetteki yol arkadaşlarım ısrarla birkaç cümle de olsa cevap vermemi istediler. Onlara saygımdan dolayı kısaca düşüncelerimi ifade etmek isterim.
Melek İpek Hanımefendiyi yakinen tanıyorum. Ben hükümetteyken Vakıflar Genel Müdürlüğü bana bağlı idi. Esasen hayır amaçlı vakıflarla 40 yıldır ilgilenirim. Her yıl Mayıs ayında Vakıflar Haftası yapılır ve en çok hayır işleyen Melek Hanım’a “Vakıf Annesi” unvanı verilirdi. Kendisi tüm maddi imkanlarını ondan yardım talep eden her kişi ve kurum için kullanırdı. Kapısı herkese açık ve cömert bir insandı. Ona her zaman saygı duydum ve bugün bu saygım hiç eksilmedi. Ne var ki 15 temmuz hain darbe girişiminden sonra oğlu Tekin İpek ve kendisi yargılanarak mahkûm edildiler. Yargı kararlarını eleştirebilirsiniz hatta yok sayabilirsiniz ama mevcut ceza hukukumuza göre kesin hükümler yargı yoluyla infaz edilir. Konu hukukidir. Aynı durumda olan binlerce insan vardır. Hepsinin avukatlan vardır. Yargıtay aşamalan devam etmekte ve hafta Anayasa Mahkemesi’ne başvuranlar bulunmaktadır. Ben, Melek Hanımefendiyi ve ailesini yakınen tanıyan biri olarak kendilerine karşı vefalı olma hasletini yerine getirdim. Bu konudaki samimiyetimizi kendisi ve avukatları bilir ve ifade ederler. Sadece Melek Hanım değil, Manisa’da kırk yıllık dostlarımız Nusret Muğlalı, Mustafa Türk ve gücümun yettiği, mağduriyetlerine gönülden inandığım herkese hukuken yol gösterdim. 2015 yılından itibaren aktif siyasetten ayılmış bir kişiyim. Siyasî ve maddi güce sahip değildim hatta belli odaklar tarafından sürekli baskı altında tutuldum. Buna rağmen KHK ve yargı mağdurlarının durumunu insanlar ağzına almaktan imtina ederken çeşitli televizyon ve YouTube programlarında anlatmaya çalıştım. Bunun siyasi bedelini de fazlasıyla ödedim. Yaptıklarımdan vicdanım müsterihtir. Ben sadece adalete inanan ve bununla emrolunan bir insanın yapması gerekeni yaptım. Hz Peygamberimizin hadisi bu konuda yol göstericidir. Peygamberimiz buyuruyor ki: “Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle buğzetsin.” Ben ikincisini yapmaya çalışıyorum çünkü birincisi benim elimde değil.
Tüm mağdurlar için işletilebilecek çok yönlü süreçler var. Bunlar için ortamın elverişli hale gelmesi lazım. Öncelikle mağdur olduğunu düşünen herkesin şuna amasız fakatsız kalben inanmasını isterim; 15 Temmuz akşamı Türkiye hain bir darbe girişimiyle karşılaştı. Tanklar, toplar ve silahlarla yüzlerce insanımız şehit edildi, gazilerimiz oldu, meclisimiz bombalandı, Sayın Cumhurbaşkanımızın canına kast edildi. Bu ihanet ancak halkımızın sokağa çıkması ve kendi vücudunu siper etmesiyle önlenebildi. Özellikle yurtdışındaki şer odakları ve Türkiye’de ateşe benzin dökmeyi sürdüren, sürekli ajitasyon içerisinde olanlar; Sayın Cumhurbaşkanımız ve onunla birlikte olanları, bizleri, yargı camiasını ismen hedef gösteren, tehditler savuran, hesap soracağız çığlıklarını devamlı atan kötü niyetli insanlar, Türkiye’nin ortamını yıllardır olumsuza çeviriyor. Aklı selim, sükunetle ve sadece hukuk yoluyla ve siyasetçileri de suçlamadan mağduriyetler anlatılabilir. Bugün KHK’lılar bunu yapıyor ve başarılı oluyorlar. Müspet hareket etmeye mecbursunuz, mecburuz. Ben sadece sabrı tavsiye edeceğim. Biraz daha sabır lütfen. Ne zaman diye sorarsanız eğer, Türkiye’nin güzel şairlerinden Bahaettin Karakoç’un şiirinde dediği gibi, “Ne olur kesin bir takvim sorma bana, ıhlamurlar çiçek açtığı zaman.”