Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Anayasa’nın vatandaşlığı tanımlayan ve içerdiği ‘Türklük’ tanımı nedeniyle tartışma yaratan 66. maddesindeki ‘Türk’ ifadesinin değiştirilebileceğini öne sürdü. Uçum, “Türk vatandaşlığı tanımının bir hukuki bağ olarak anayasada çok daha vurgulu yapılması, ‘Etnik kimliğine ve dini aidiyetine bakılmaksızın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne hukuken bağlı olan herkes Türk vatandaşıdır’ şeklinde bir hüküm konulması söz konusu olabilir” ifadelerini kullandı.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik çağrısıyla başlayan yeni çözüm süreci kapsamında yaptığı değerlendirmelerle dikkati çeken Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, sürece dair yeni açıklamalarda bulundu.
Habertürk’ten Fevzi Çakır’a konuşan Uçum, sürecin “çözüm süreci” değil, “geçiş süreci” olduğunu söyledi. Önceki çözüm süreciyle mevcut süreç arasındaki temel farkı, “terörle mücadelenin hem aktif hem destek unsurlarına yönelik pratiklerini kesintisiz ve kararlı bir şekilde yürüterek bu yeni aşamayı başlatmak olması” şeklinde tanımlayan Uçum, şöyle devam etti:
“Yani bu sürecin adı, öncekine benzer şekilde bir ‘çözüm süreci’ değil; bir ‘geçiş süreci’dir. Terörsüz Türkiye”ye geçişe ilişkin bir devlet inisiyatifi ortaya kondu ve bir devlet politikası olarak bu geçiş süreci yönetiliyor. Geçiş sürecinin ön şartları olarak terör örgütünün feshi gerçekleşti ve silah bırakma kararı alındı. Fesih ve silah bırakma kararıyla geçiş süreci somut olarak başladı. Artık geçiş sürecini başarıyla tamamlamak için yapılan çalışmalar söz konusudur.”
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, süreç kapsamında anayasal veya yapısal bir dönüşüm olup olmayacağı yönündeki soruya, şu yanıtı verdi:
“Ret ve inkâr politikalarının bitirildiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetimlerinde Kürtler; kimliklerinin tanınması, anadilleri önündeki yasakların kaldırılması, akademik ve kültürel haklar, bölgesel kalkınma, ekonomik refah ve sosyal adalet imkânlarına kavuştu. İçeride terörün bitme noktasına gelmesiyle de huzurlu bir ortam oluştu.
Elbette demokrasinin geliştirilip güçlendirilmesi ve yeni anayasa kapsamında her zaman değerlendirilecek konular olur.
Bu kapsamda;
Türk vatandaşlığı tanımının bir hukuki bağ olarak anayasada çok daha vurgulu yapılması, ‘Etnik kimliğine ve dini aidiyetine bakılmaksızın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne hukuken bağlı olan herkes Türk vatandaşıdır’ şeklinde bir hüküm konulması söz konusu olabilir.
Türkçe’nin devletin dili yani tek resmi dil olması, eğitim dili olması elbette tartışma konusu değildir. Bununla birlikte Türkçe’den başka dillerin öğretimine ilişkin usul ve esasların kanunla düzenleneceğini içeren anayasal bir hüküm getirilebilir.
Üniter yapıyı destekleyecek, yerel meclisleri yerel bütçe taslakları ve denetim konusunda güçlendirecek; merkezin yerel icrada sorumluluğunu artıracak bir yerel yönetimler reformu gündeme gelebilir. Ancak bunlar artık tüm toplumun ortak konularıdır. Ayrılıkçı yaklaşımlarla değil, ortak politikalarla ele alınıp çözüme kavuşturulacaktır.”
Anayasa’nın 66. maddesine yönelik tartışmalar düzenli aralıklarla Türkiye’nin gündemine geliyor. Tartışmanın alevlendiği son olaylardan biri 2023 seçimleri öncesinde DEVA Partisi’nin bu konuda değişiklik yapılması önerisinin ardından yaşanmıştı. O dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki (TBMM) grup toplantısında konuşan MHP lideri Devlet Bahçeli, “Devanın başkanının Türklüğün nesi ve neresi rahatsız etmektedir. Türklüğü anayasadan çıkarmayı cesedimizi çiğnemeden nasıl başaracaktır? Buna nasıl kalkışılacaktır. Zillet ittifakının her bir ortağı aynı görüşte midir? eleştirisinde bulunmuştu.
MADDE 66- Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz. Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz.