DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, son dönemde özellikle gençler arasında büyük rağbet gören sanal kumar/bahis konusunda dikkat çekici değerlndirmelerde bulundu. Sanal bahise yasal yollarla izin verildiğini söyleyen Babacan, bu tür kumar işletenlerin bazılarının bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tanıdığı bildiği insanlar olduğunu söyledi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, bir grup gazeteciyi partisinin genel merkezinde konuk etti. Davetin gerekçesi, Kurban Bayramı öncesinde siyasette boğulan gündemden uzaklaşıp farklı konu başlığında farkındalık yaratmaktı. Babacan’ın tercihi; son dönemde özellikle gençler arasında büyük rağbet gören yasal ve yasadışı sanal bahis / sanal kumar faaliyetleri ile madde bağımlılığı konusuna dikkat çekmekti.
DEVA Partili lideri, “Türkiye’nin gündemi o kadar yoğun ki ve bu gündem hepimizi o kadar meşgul ediyor ki, asıl büyük açılan sosyal yaralar, toplumsal sorunlar gözden kaçabiliyor” diyerek sohbete başladı.
Ali Babacan, parti genel merkezinde bir grup gazeteciyle görüştü
T24’ten Tolga Şardan‘ın aktardığına göre, görüşmede Ali babacan şunları söyledi:
Yaygınlaşan yoksulluk: Büyük yaygınlaşan yoksulluk var. Şimdi Türkiye, genel anlamda daha yüksek refah seviyelerini yaşadı. İnsanlar, otomobile, eve daha kolay ulaşabileceği dönemleri yaşadı. Ama ardından arka arkaya yaşanan ekonomik krizler, Türkiye’nin yaşadığı refah seviyesinin altına düşmesine sebep oldu.
Gençlerin kaygısı: Özellikle gençlerimizin ekonomik sorunları kolay kolay düzelmeyecek. Türkiye’nin yeniden yükselişe geçmeyeceğiyle ilgili çok derin bir kanaat var. Bu derin kanaat, onları çok mutsuz ediyor ve umutsuzluğa sürüklüyor aynı zamanda. Çünkü belli bir yaş aralığındaki gençlere baktığımız zaman, Türkiye’nin son on yılında ekonomiyle ilgili sorunlar bir türlü çözülemediği için ‘hep böyle gidecek. Galiba bu ülke hiçbir zaman düzelmeyecek. Galiba ben bu ülkede hiçbir zaman arzu ettiğim nitelikte bir iş bulamayacağım’ kaygısı özellikle gençlerde bir içine kapanmayı, bir ümitsizliği beraberinde getiriyor.
Gençler ev genci oldu: Şöyle bir baktığımızda şu andaki gençlerimizin yaklaşık yüzde 27’si ne eğitimde ne de işte. Okulda da değiller, ama işte de değiller. Asıl istatistikleri, dünyada en çok dikkat etmesi gereken dolayısıyla iş aramaktan artık ümidini kesmiş, iş aramayan ama ailesinin mecburen yanında yaşayan “ev genci” dediğimiz bir toplum kesimi oluştu. Çünkü bu gençlerimiz, geceleri daha ağırlıklı ekran bağımlılığıyla vaktini geçiren, ama gündüz dinlenmeyi tercih eden, biraz da anne babasıyla aileyle çok da muhatap da olmak istemeyen gençler maalesef.
TÜİK’in rakamları: TÜİK’in rakamlarına ne kadar güveniriz ne kadar güvenmeyiz o ayrı bir tartışma konusu. TÜİK’in rakamlarına bile baktığımızda barınma enflasyonu yüzde 67, eğitim enflasyonu yüzde 71. Bunlar en temel ihtiyaçlar. Barınma, konut, kira gerçekten çok çok pahalı artık. Bu evlenme sayılarının azalması, hatta doğan bebek sayılarının azalması da bu barınma maliyetiyle çok çok alakalı. Genel anlamda umutsuzluk.
Evlenmeler erteleniyor: Genel anlamda ama özellikle bu artan maliyetler, gençlerimizin evlenmesiyle ilgili kararlarını ertelemesine sebep oluyor. Evlenen gençlerimizin de çocuk sahibi olmasıyla ilgili hem zamanla hem çocuk sayısıyla çok çok tereddütte bırakıyor. Bakıyoruz, Avrupa’da sekiz ülkede doğurganlık hızı bizim üzerimizde. Gelişmiş ülkeler için hep şöyle bir ifade kullanıyoruz; zengin olan zenginleşen ama yaşlanan nüfus. Türkiye’de maalesef zenginleşemeden yaşlanan bir nüfus olacak. Ekonominin iyi olduğu dönemlerde hem evlilik sayısı artmıştır. Hem doğan çocuk sayısı artmıştır. Krizlerde hem evlilik azalmıştır. Hem doğan bebek sayısı azalmıştır.
Helal kazanç unutuldu: İşsizlik, umutsuzluk, ev gençleri ve aynı zamanda Türkiye’de helalinden para kazanmanın çok zorlaşması, yani alın terinin, helal kazancının artık anılmaması, pek eskisi kadar değer bulmaması bu da son derece önemli. Bizim kültürümüzde helal kazanç diye bir kavram var. Bunun değeri kalmadı maalesef bir ülkede. Yani kim fırsatını bulup şöyle ya da böyle para kazansa, ‘bak görüyor musun, işini biliyor’ ifadesi kullanıyor. Bu fırsat eşitliğinin olmaması, fırsat eşitliği ile değil de torpille, kayırılmayla, bir şekilde belediyelere ya da hükümete yakın olarak kolay para kazanma, yaygınlaşması, fırsat eşitliği içerisinde helal kazanç mücadelesi denen vatandaşlarımızın da umudunu çok karartıyor.
Sanal bahis / sanal kumar: Bütün bunların getirdiği bir sonuç olarak sanal bahis meselesi çok çok yaygınlaşmış durumda toplumda. Hükümet, ‘yasa dışı kumarla, yasa dışı bahisle mücadele ediyorum’ diye bir başlık altında sunuyor. Ama bunu oynayanlar açısından yasa dışıyla yasal olan arasında bir fark yok. İkisi de aynı sosyal neticeyi oluşturuyor. İkisi de aynı sosyal şartların sonucu ve toplumda açtığı yaralar, benzer yaralar fark etmiyor oynayanlar açısından.
Mücadele hep yasa dışıyla. Ama bir de bunun yasal olanı var, devletin resmen izin verdiği var. Mesela yasal olanların ekranına bakıyorsunuz, bir de yasa dışında olanların ekranına bakıyorsunuz. Oyun, aynı oyun. Oynayanlar açısından fark etmiyor ki. Oynayanlar açısından o da sanal kumar, bu da sanal kumar. Sanal bahis konusunda Türkiye’de yetkilendirilmiş altı şirket var. Sanal kumar konusunda da bir firma. Ama onda da dağıtım altında verilen başka izinler var.
14 Mart’ta yapılan operasyonda bu sanal bahis / sanal kumar çetesinin, işi o kadar büyüttüğünü, adeta parayı koyacak yer bulamadığı için bir banka satın aldığını öğrendik hep beraber. Banka satın almak çok ciddi bir iştir. Öyle bir dönemdeyiz ki, sanal kumar / sanal bahisten parayı koyacak yer bulamayan çetenin banka satın almasına BDDK izin vermiştir. Yetmiyor, BDDK, bunun arkasındaki ödeme sistemlerine de izin veriyor. Ödeme sistemi de çok ciddi bir iştir. Şimdi bunun kime izin verilir, kime izin verilmeyecek çok hassas terazilerden geçmesi gerekir.
BDDK’nın denetleme gücü var: Ve, her iki yöntemde de dikkat edin, hükümetin yaptığı bir şey yok. Yargı harekete geçiyor. Yargının kolluğa verdiği talimatla başlatılan operasyonlar. Halbuki bunların denetlemesiyle ilgili BDDK’nın denetleme gücü var. Denetlemesi lazım. Devletin diğer ilgili düzenleme ve denetleme kurumlarının düzenleme yetkisi var, daha yargıya gelmeden önce. Hükümetin bu izinleri verdiği gibi izinleri iptal etme yetkisi var. Hükümet niye harekete geçmiyor? İnanın, tamamen bir sahipsizlik var, bir kontrolsüzlük var. Rakamlar çok çok büyümüş durumda. Özellikle vurgulamaya çalıştığım şu; evet yasa dışıyla tabii ki hem idarenin yani hükümetin mücadele etmesi gerekiyor. Yargının da mücadele etmesi gerekiyor.
Kumarhaneler neden kapandı?: Eğer toplumsal yaraysa, eğer bu bağımlılık gerçekten kötü bir şeyse, 1998’de Türkiye’de kumarhaneler bunun için kapatıldıysa, peki yıllar sonra siz niye bu işi bu kadar kolay hale getiriyorsunuz? Niye yasal ve kolay erişebilir hale getiriyorsunuz? Niye her bir cep telefonu içerisinde bir kumarhane açıyorsunuz? Şimdi her bir cep telefonu içerisinde kumarhane var. Şifreyi bilen, 18 yaşının üzerinde olmak zorunda değil. Şifreyi bildiği anda 18 yaşının altına da girebilir. Yüzlerce kumar makinesi var. Madem, kumar büyük bir toplumsal yara. Madem, 1998’de bu yasaklandı, yasakları kolayca ulaşılabilmesi engellenir.
Nas ayetinde kumar da var: İnsanlar gidip kolayca ulaşmasın diye kumarhaneleri kapatan bir ülkede, bu kadar kolay bir kumara ulaşmak, bu kadar kolay bir şekilde sanal başlıkta sanal kumara ulaşmak gerçekten bu hükümetin söylemleriyle de tam ters düşüyor. Tam ters düşüyor. Sayın Erdoğan ne diyor? Faizden bahsederken ‘Nas var’ diyor. Ama o ayete baktığımızda, aynı ayette kumar da geçiyor. Yani sadece faiz değil kumar da geçiyor. Peki bir yandan ‘nas var’ deyip ‘faizle ben mücadele edeceğim asla vazgeçmeyeceğim’ diyor ama kumardan hiç bahsetmiyor.
Bizzat tanıdığı firmalar: Kendi isim verdiği ve bizzat tanıdığı firmalarla oynatılıyor. Tek tek bildiği firmalar o altı tane sanal bahis lisansları. Sahibi olan firmalar da tek tek şahsen bildiği insanlar. Bu bir tane lisans verdiği sanal kumar oynatan da şahsen bildiği tanıdığı insanlardan. Burada büyük bir çelişki de var. Yani muhafazakarlık iddiasıyla yönetimde olan, dinimizin kutsallarını sürekli günlük siyasetle ifade eden bir iktidarın döneminde sanal kumar / bahis sitelerin bu kadar yayılması gerçekten büyük bir büyük bir tezat. Hiçbir tutarlılığı da yok açıkçası.
Uyuşturucu kaçakçılığı: Uyuşturucu bağımlılığında Türkiye, maalesef dünyada uyuşturucu ticaretin çok önemli bir merkezi haline geldi. Bu yanlış. ‘Bu işte para var. Birileri para kazanıyor. Bu paraları biz niye başkalarına kaptıralım? Bir de para kazanıyorsa bu para ya Türkiye kazansın’ demek yanlış. Hükümeti uyarıyorum. Yanlış. Çünkü bu işin trafik merkezi haline geldiğiniz zaman 86 milyon nüfusunuz buna kolay erişir. Kolay ulaşır. Yani Latin Amerika’da bir uçağa el konuluyor. İçinden uyuşturucu çıkıyor. Nereden geliyor? Nereye gidiyor? Türkiye. Akdeniz’in sahilinde bir gemiye el konuluyor. İçinden uyuşturucu çıkıyor. Nereden geliyor? Nereye gidiyor? Türkiye.
Ne kadar denetleniyor, emin değiliz: Biz öncelikle yasakçı bir zihniyetine karşıyız. Toplumsal zararları, bireysel zararları konusunda çok açık tespit edilen hususlarda da devletin ulaşmayı zorlaştırma gibi bir görevi var. Tam da bahsettiğiniz gibi izin verme ve denetleme izinsiz yapanlara karşı yaptık. Mesela illaki olacaksa çeşitlerini sınırlı tutarsın. Bir de arkasındaki bunların algoritmaları çok önemli yani. Bunlar ne kadar denetleniyor, sanal olanı bile ne kadar denetleniyor emin değiliz. Yani ama siyasi iradenin yapacağı iş var. Siyasi irade kural koyacak. Kurumları güçlü tutacak. Ve çok geniş bir siyasi çerçeve çekecek. Az önce bahsettiğim gibi sanal kurma, sanal bahis konusunda bir çerçeve çekecek. Bu çerçeve de düzenlemeyle olacak. Ondan sonra karışmayacak siyasi irade.
İmtiyaz ihaleyle verilir: ‘Ben bu sanal bahis izni de bu arkadaşıma vereyim, öbürüne vermeyeyim, o para kazansın.’ Şimdi hükümetler bunu seviyor ama yanlış işler. Burada da fırsat adaleti olması lazım. Fırsat eşitliği olması lazım. Mesela tek bir sanal kumar firmasına izin verildi. Bu bir lisanstır. Bu bir ayrıcalıktır. Bu bir imtiyazdır. Ve, bu imtiyaz bedava verilmez. Böyle bir imtiyaz vereceksen, dersin ki ‘ben böyle bir imtiyaz vereceğim.’ Tanımlarsın. İhaleye çıkarsın. Kim daha çok para verirse, devlete ona o imtiyazı sağlarsın. ‘Hiçbir karşılığı almadan, hiçbir bedel almadan sana bu izni verdim’ Böyle bir şey yok. Olmaz. Yanlış.
Spor camiası içinde: Karışık bilgiler geliyor. Maalesef, spor camiasını da biraz içine çeken. Oradaki bazı kirli ilişkilere de bir bakıma yol açan. Böyle karışık ve kirli bilgiler geliyor. Buradaki paraya teknik olarak kayıt dışı diyemiyoruz. Çünkü paranın hepsi elektronik ortamda dolaşıyor. Kayıtlı para. Yasa dışısı da var. Şimdi yasa dışısında bile üniversite öğrencilerinin banka hesapları kullanılıyor. Yani kayıt dışı dediğimiz nakit daha çok o gayrimenkul ile alakalı. Gayrimenkul ile alakalı.
Halil Falyalı konusu: Konu, aslında sadece orada kalmadı, birkaç hafta önce Hollanda’da bir infaz gerçekleşti. Hepsini beraber, evet. Bu olanları hayretle izliyorum. Çünkü bu olanlarla ilgili Türkiye içerisinde bağımsız bir yardım süreci işliyor mu işlemiyor mu bilmiyorum mesela. Bu kadar değil mi? Dünya her yerden oynuyor artık. Bütün dünyaya afiş olmuş konular bunlar. Sadece kendi içimizdeki meseleler değil. Avrupa’nın ortasında infazlar yapılıyor ve bağımsız bir yardım süreci işliyor mu işlemiyor mu bilmiyorum. Yani bu konunun muhatabı olan, bu konuyla ilgili bir sürü isim var. Ama onlardan kamuoyunun tatmin edici açıklamalar, izahlar geliyor mu gelmiyor mu bilmiyorum.”