Miles Caton, Sinners.
Sinema izleyicileri için 2025 yılı, sadece gişe rakamları veya ödül takvimleriyle değil; perdede “akılda kalan anlar”la hatırlanacak bir dönem oldu.
The Guardian, yılın kültürel panoramasını çizerken sinemada öne çıkan en etkileyici sahneleri bir araya getiren seçkisini yayımladı. Bu derleme, sadece filmlerin genel kalitesini değil, bireysel sahnelerin estetik, duygusal ve anlatısal gücünü merkeze alıyor.

Listede yer alan örnekler, 2025’in sinemasal çeşitliliğini gösteriyor: F1: The Movie’de Brad Pitt’in canlandırdığı yarışçının dramatik zafer ve fedakârlık sahnesi, izleyicinin hâlâ koltukta nefesini tutmasına neden olan güçlü bir aksiyon anı olarak öne çıkıyor. Aynı seçkide, Ryan Coogler’ın Sinners filmindeki dans sekansı, teknik görsellik ile duygusal yoğunluğu birleştiren sinematik bir deneyim olarak değerlendiriliyor.

The Mastermind’deki fiziksel komedi sahnesi, Kelly Reichardt’in minimalist anlatımını genişleterek izleyicide hem gülme hem düşünme refleksi uyandırırken; Splitsville’de iki karakterin evdeki çarpıcı kavgası, çağdaş komedinin sınırlarını zorluyor. Bu tür farklı tonlar, 2025 sinemasının sadece tek bir anlatı tarzına hapsedilemeyeceğini gösteriyor.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:

Duygusal yoğunluk açısından öne çıkan başka bir an da Chloé Zhao’nun Hamnet’indeki etkileyici final sahnesi. Bu sahne, izleyiciyi insan kaybı, sanatın gücü ve zaman algısı üzerine düşünmeye davet ediyor. Ayrıca Paul Thomas Anderson’ın One Battle After Another adlı filminin çatı üstü kovalamaca sahnesi, sinematografik zekâ ile tematik derinliği birleştiren bir örnek olarak anılıyor.
Gazetenin seçkisi, sinemaseverlere 2025’in “unutulmaz anlar”ını hatırlatırken, yıl boyunca farklı türlerdeki filmlerin iz bırakan sahnelerini tekrar deneyimleme imkânı sunuyor. Bu perspektif, sinemayı sadece film adı üzerinden değil, her bir sahnenin taşıdığı yoğunluk üzerinden değerlendirme fırsatı veriyor.
İngiliz gazetesi The Guardian, sinema değerlendirmelerinde gişe başarısını ya da ödül sezonu beklentilerini merkeze almaz. Eleştirmenlerin temel ölçütü, filmin —ya da tekil bir sahnenin— duygusal yoğunluğu, anlatısal işlevi ve sinematik dilidir. Bu nedenle yıl sonu listelerinde “en iyi film” kadar, hatta ondan daha fazla, “akılda kalan anlar” öne çıkar.
Değerlendirme süreci çoğunlukla şu eksenlerde ilerler: Sahnenin film içindeki dramatik karşılığı, oyunculukla kurduğu ilişki, kamera hareketi ve kurgu tercihleri, müzik ya da sessizliğin kullanımı ve izleyicide bıraktığı kalıcı etki. The Guardian eleştirileri, bir sahneyi bağlamından koparmadan ele alır; o anın filmin bütününe ne kattığını sorgular.
Gazetenin ayırt edici yaklaşımı, sinemayı yalnızca “iyi” ya da “kötü” filmler üzerinden değil, iz bırakma kapasitesi üzerinden okumasıdır. Bu nedenle listelerde büyük stüdyo yapımlarıyla küçük bağımsız filmler yan yana gelebilir; tür, bütçe ya da yıldız sistemi belirleyici değildir. Önemli olan, sinemanın o yıl hangi anlarda seyircinin hafızasına dokunduğudur.
Velev'i
Google Haberler üzerinden takip edin
