Kadına yönelik şiddeti pornografik olmayan bir bakış açısıyla ele alan Yargı dizisi, gündelik ilişkilerin her aşamasında kadına şiddetin kanıksandığı bu toplumun insanlarına “aslında bir ihtimal daha var” dedirtiyor.
19 Eylül 2021’de yayımlanan ilk bölümüyle yayın hayatına başlayan Yargı, dizinin senaristi Sema Ergenekon’un seyircisiyle kurduğu, Türkiye için sıra dışı sayılabilecek ilişkisiyle beğeni topladı. Seyirciyi pasif bir konuma sürüklemeyerek kendisini hikâyeye ait hissetmesini sağlayan Ergenekon, seyircisine her bölümde çözülecek yeni olaylar ve akıl karıştırıcı ipuçları sunuyor.
Türkiye’de dizi sektörünün içinde bulunduğu şartların ve bölüm sürelerinin yersiz uzun olmasının yol açtığı olumsuzluklar kendisini ister istemez Yargı’da da gösterse de, dizi izleyene “daha iyi kotarılamazdı” dedirtiyor.
Son yıllarda maruz kaldığımız pek çok dizinin aksine, kadına şiddeti pornografik olmayan bir bakış açısıyla ele alan Yargı, gündelik ilişkilerin her aşamasında kadına şiddetin kanıksandığı bu toplumun insanlarına “aslında bir ihtimal daha var” dedirtiyor. Avukat Ceylin Erguvan Kaya ve Savcı Ilgaz Kaya’nın aşkı ve meslek anlayışları etrafında şekillenen olaylar, başrollerin yaşadıkları ikilemler ve sorunlar karşısında birbirlerine karşı yaklaşımlarıyla izleyiciye “olması gerekeni” hatırlatıyor.
Yargı, yalnızca siyahların ve beyazların olduğu, iyilerin ve kötülerin savaşını izlediğimiz bir dizi değil. Aksine herkesin az ya da çok gri olduğu, karakterlerin “ideal” algılarının sıkça sürtüştüğü bir dünyadan bahsediyorum. Yalnızca kadın-erkek ilişkileri üzerinden değil, günlük hayatımızda karşılaştığımız her ilişki dinamiğinde anlaşmazlıkların doğal olduğu ve bunların şiddetsiz de çözülebileceği ve çözülmesi gerektiğini gösteren bir polisiye dizi Yargı.
Dizinin ilk bölümü Ceylin’in kız kardeşi İnci’nin öldürülmesi ve Ilgaz’ın kardeşi Çınar’ın şüpheli görülmesiyle başlıyor. Henüz ilk bölümlerinde, kadın cinayetlerinde “kadının kıyafeti, gece dışarı çıkması, yanlış arkadaş seçimi” gibi safsatalarla katili aklamaya çalışan zihniyete ciddi bir eleştiri getiren Yargı dizisinde şimdiye kadar İstanbul Sözleşmesi, iyi hâl indirimi, cezasızlık gibi pek çok konuya da yer verdi. Son dört bölümdür ise, “pavyon güzellemesi” ve benzerlerinin dizi gündemini doldurmaya devam ettiği bir yayın takviminde, yetiştirme yurtlarında kalan kız çocuklarının fuhuşa sürüklenmesi ve bazı ailelerin kendi çocuklarını buna zorlaması gibi konulara değinen Yargı izleyiciye soluk olmaya devam ediyor.
Nereden kaçtığı anlaşılamayan ve henüz bilinci kapalıyken hastaneye getirilen bir kadının, oradan kaçırılmaya çalışılmasıyla başlayan olaylar zinciri, Sevgi Evleri’nde kalan kızların nasıl organize bir şekilde fuhuşa zorlandıklarını işliyor. Olaylar ilerledikçe anlaşılıyor ki, sevgi evlerinde kalan kız çocuklarıyla küçük yaşlarından itibaren ilgilenip onlara aile gibi yaklaşan bir kadın, zaman içerisinde kızların yurttan ayrılma yaşı geldiğinde oğluyla işbirliği içerisinde kızları fuhşa zorluyor. Olayların arkasından ise kadınları, bir komplekste hapsederek, iş adamları toplantılarına göndermekten başlayıp şantaj için fuhşa zorlamaya kadar pek çok şeye mecbur bırakan organize bir suç örgütü çıkıyor.
Bu olay örgüsüyle dizi akıllara, Aleyna Çakır ve Esra Hankulu cinayetlerinin baş şüphelisi Ümitcan Uygun ve annesi Gülay Uygun’u getirdi. Hatırlanacak olursa Müge Anlı’nın ‘Tatlı-Sert’ adlı programına katılan bir tanığın, “Ümitcan Uygun’un annesinin yurtlarda çalıştığını ve kızları gece yaşantısına yönlendirdiğini G. isimli şahıstan duydum” sözleri üzerine soruşturma başlatılmıştı. Soruşturmanın akabinde Gülay Uygun, 17 Eylül 2020 akşamı, Ankara Keçiören’de dağlık alanda başından silahla vurularak öldürülmüş hâlde bulunmuştu.
Dizide geçen olayın Ümitcan Uygun meselesine olan benzerliği ise dikkatlerden kaçmamış, benzerlik hakkında pek çok paylaşım yapılmıştı. Kendi öz ailesini ararken benzer bir yaşanmışlıkla karşılaşan ve uzun yıllar bunun mücadelesini veren avukat Dilek Ekmekçi de bu benzerliğe dikkat çekenler arasında. Ekmekçi, X’te yaptığı paylaşımında yer verdiği “Yetiştirme yurtlarında, sevgi evlerinde devlete emanet kızların fuhşa sürüklenmesi, askeri/siyasi/bürokratik/ticari vs. casusluk amacıyla, şantaj kaset arşivleri için kullanılmaları sorununu, bu kangren olan yarayı ele almışlar” sözleriyle dizi ekibine teşekkürlerini iletmişti.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Şimdilerde, fuhuş çetesinden kalan olayları çözümlemeye çalışan ve babasının zorlamasıyla fuhşa mecbur bırakılan bir kadının yaşadıklarına odaklanan Yargı sevenleriyle buluşmaya devam ediyor.