Bu yıl Londra Film Festivali 8-19 Ekim tarihleri arasında düzenleniyor. Bıçaklar Çekildi: Ölü Adamın Uyanışı ile açılan 247 filmlik programda, politik belgesellerden yeni İngiliz sinemasına kadar tür sınırı tanımayan filmler bulunuyor.
69. BFI Londra Film Festivali’nde gösterilen bu filmlere dair The Times’ta yayımlanan “En İyiler ve En Kötüler” listesi, festivalin hem umut vadeden hem de vasat olarak görülen yönlerini bir arada sunuyor.
Yazıya göre festivalin en dikkat çeken filmi, Maggie O’Farrell’ın romanından uyarlanan Hamnet. Film, Shakespeare’in küçük oğlu Hamnet’in ölümü ve bu trajedinin eşi Anne (Agnes) üzerindeki etkisini odağa alıyor. Jessie Buckley’nin yorumu, Times tarafından “unutulmaz” olarak nitelendiriliyor.
Rian Johnson’ın Bıçaklar Çekildi: Ölü Adamın Uyanışı (Wake Up Dead Man: A Knives Out Mystery) adlı eseri de beş yıldızla değerlendirildi. Yazıda bu yapım, mizahı, sürprizleri ve oyuncu kadrosunun gücüyle öne çıktığı belirtildi.
Buna karşılık, Edward Berger’in Macau’da geçen Colin Farrell’lı yeni filmi Ballad of A Small Player eleştirmen gözünden düşük puan aldı. Başlangıcının görsel olarak güçlü olduğu belirtilse de, anlatısal olarak çözümsüz kaldığı ve finalinin zayıf olduğu yorumları yapıldı. Times, film için iki yıldız verdi.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Haberde vurgulanan bir diğer unsur da festivalin “ödül kazanmak değil, festivalde yer almak” fikriyle hareket edilmesi.
Sinema festivalleri yalnızca filmlerin gösterildiği değil, eleştirinin, beklentinin ve kültürel yönelimin tartıldığı alanlardır. Bu nedenle “en iyiler” ve “en kötüler” listeleri, bir yandan izleyiciye rehberlik ederken diğer yandan festivalin nabzını tutan eleştirel metinler işlevi görür.
Bir filmin “en iyi” olarak seçilmesi, yalnızca teknik ya da estetik üstünlüğüne değil, festivalin ruhunu yansıtan cesaretine, tematik özgünlüğüne ve çağın meseleleriyle kurduğu ilişkiye de bağlıdır. Tersine, “en kötü”ler listesi çoğu zaman biçimsel başarısızlıktan çok, beklentiyle uyumsuzluk ya da iddiasının altında ezilme hâlini temsil eder.
Eleştirmen açısından bu tür sıralamalar bir tür “küratoryal karar” niteliğindedir; seyirci açısından ise yönlendirici bir gündem yaratır. Her iki durumda da “iyi” ve “kötü” ayrımı mutlak değil, kültürel bir anın fotoğrafıdır. Bu listeler, zamanla filmlerin algısını belirleyen birer hafıza notuna dönüşür — kimi zaman da “kötü” sayılan bir filmin yıllar sonra kült statüsüne erişmesinin ilk basamağı olur.