Berkun Oya’nın beklenen dizisi Kuvvetli Bir Alkış iletişimsizlik ve ben merkezcilik gibi konulara değinerek bir çağ eleştirisi yapıyor.
Berkun Oya’nın uzun süredir beklenen dizisi Kuvvetli Bir Alkış geçtiğimiz günlerde Netflix kataloğunda yerini aldı. Başrollerinde Aslıhan Gürbüz, Fatih Artman ve Cihat Süvarioğlu’nun yer aldığı dizi ‘portakalda vitamin olduğu zamanları’ özleyen bir çocuk ve ebeveynleri üzerinden günlük yaşam pratiklerini, ilişkileri ve değişen dünya düzenini sorguluyor. Cengiz Bozkurt, Uraz Kaygılaroğlu, Zeynep Ocak, Nur Sürer, Settar Tanrıöğen ve Devrim Yakut gibi isimlerin ise konuk oyuncu olarak yer aldığı dizi özellikle bölüm sonlarındaki müzik kullanımıyla da dikkat çekiyor.
Zeynep (Aslıhan Gürbüz) ve Mehmet (Fatih Artman) çiftinin arkadaşlarının evlerine misafir olmasıyla başlayan dizide çiftin arkadaşlıklarını sorgulamasına tanık oluyoruz. Çocuklarının doğumunu bekleyen çift arkadaşlarının aşırı hareketlerinin etkisiyle, bebeklerinin de onlar gibi olmasından korkuyor. Bu konuda olduğu gibi pek çok konuda stres yaşayan çiftin bebeklerinin anne karnındaki durumuna tanık olduğumuzda bu gerginliğin bebeğe de sirayet ettiğini görüyoruz.
Henüz anne karnındayken ‘portakalda vitamin olduğu zamanları’ özlemeye başlayan Metin’in, seçim günü karşılaştığı Kudret bebekle yaptığı sohbetten sonra, içine doğacağı dünya ile ilgili fikirleri netleşmeye başlıyor. Dava insanı olmaya karar veren ve adını bile kendisinin koyduğunu belirten Kudret, Metin’e çıkmadan önce adı ve hayattaki duruşu dahil her şeye karar vermesi gerektiğini telkin ediyor.
Sürekli sistem vurgusunun yapıldığı dizide çocukların hamilelik süresince tutulduğu hücre-vari odaların çocukların maruz kaldığı ortamı yansıttığını görüyoruz. Annesinin anksiyetesinden ve sürekli içine atıyor oluşundan yakınan Metin’in odasında ise annesinin ilkokul önlüğünden oyuncak bebeklerine kadar pek çok eşya yer alıyor. İstiflenmiş ve toz içinde kalmış eşyalarla yansıtılan Zeynep’in içinde biriktirdiklerine eklenenler, annesinin içine ağlayışıyla ara sıra Metin’in başına dökülen sularla gösteriliyor. Bu yolla dizide, ebeveynlerin, özellikle annelerin duygu durumu ve travmalarının çocuklarına nasıl yansıdığı ortaya koyuluyor.
Doğumdan hemen sonra Metin’in kaybolmasıyla çift arasındaki iletişimsizliğin boyutu ilk kez net bir şekilde anlaşılıyor. Çocukları kaybolunca duygularını birbirleriyle paylaşmayan ve bir şey yokmuş gibi davranan çift, Zeynep’in tahmini üzerine bebeğin anne karnına geri dönmüş olmasından şüphelenerek doktora gidiyorlar. Doktor bebeğin anne karnına dönüşünü onayladıktan sonra Zeynep ve Mehmet doktorun yanındayken Mehmet’ten gelen telefon üzerine, Zeynep Mehmet’i doktorla bırakarak telefondaki Mehmet’le konuşmaya gidiyor.
Bu konuşma ile çiftin arasında ilişkinin başından beri konuşmadan biriktirilmiş her şeye tanık oluyoruz. Karşısında daha önce hiç görmediği kadar açık ve net bir Mehmet bulan ve ondan oldukça etkilenen Zeynep, Mehmet’le ilgili konuşmadan düzeltmeye çalıştığı şeylerin hiçbir zaman düzelmeyeceğini anlıyor. Çift, dünyayı terk etmeyi seçen çocuklarını, büyüdüğünde hatırlamayacak olmasına güvenerek, dünyaya tekrar getirmeye karar veriyor.
Metin beş yaşına geldiğinde hâlâ telefondaki Mehmet’le arasındaki konuşmanın içeriğini Mehmet’e anlatmamış olan Zeynep’in ilişkisindeki sorunlar iyice belirginleşiyor. Korktuğu gibi annesinin anksiyetelerinin etkisinden çıkamayan ve erken olgunlanmış Metin çevresindeki insanları “Eğlenceli taraflarını alıp geri kalanlarını paçavra gibi atamazsınız geçmişin… Partilerle örtüyorsunuz utanç duyduğunuz her şeyi” gibi sözlerle suçluyor.
Bu tavırları yüzünden çocukluk aşkı Ahu ile biten ilişkisinin hüsranıyla eve gelen Metin üzerinden Zeynep ve Mehmet arasında bir tartışma çıkıyor. Zeynep’in “boşanalım” sözüyle son bulan tartışmanın bu kısmına şahit olan Metin’in Einar Georg’un sesiyle okuduğu İzlandaca şiirle ortaya koyduğu tepkisi, aile bireyleri arasındaki iletişimsizliğin boyutunu gösteriyor.
Metin’in matematikle olan ilişkisine anne, baba ve çocuğun yaklaşımları aile bireylerinin olaylara ne kadar farklı yaklaştığını ve birbirlerini anlamak yerine kendi hisleriyle olan meşguliyetlerini gösteriyor. Mehmet çocuklarının matematikteki başarısızlığı sebebiyle rezil olma endişesi taşırken Zeynep çocuğunun kendisi gibi başkaları ne düşünür diye yaşamaması ve özgür bir birey olması gerektiğini söylüyor. Zeynep’in yaklaşımı makul olan gibi gözükürken, bunu yalnızca oğlunun iyiliği için değil de geçmiş travmaları sebebiyle çocuğunu yetiştiriş şeklini takıntı hâline getirerek söylüyor. Metin annesinin bu durumuna “memeydi, biberondu, sıcak çikolata, smoothie derken hâlâ beni emzirmeyi bırakamadın” diyerek tepki gösteriyor.
Birçok sahne geçişinde, önceki sahne devam ederken gelecek sahnenin sesini duymaya başlıyor oluşumuz ve oyuncuların sahne geçişlerine verdikleri “ben buraya gelmedim ki, sınıftaydım” gibi tepkiler, rüya sekanslarının da yer aldığı diziyi izlerken neyin gerçek neyin hayal olduğunu sık sık sorgulatıyor. Bu durum, Metin büyüdüğünde tekrar karşılaştığı çocukluk aşkı Ahu’yla olan yüzleşmesinde, Ahu çantasından mikrofonu çıkartıp Metin’in önüne koyunca bulunulan kafenin konferans salonuna dönüşmesiyle tiyatral bir hava kazanıyor.
‘Portakalda vitamin olduğu zamanlara’ özlemi giderek artan Metin’in hayatındaki turuncular aşamalı olarak artıyor. Hayatındaki turuncular arttıkça sahip oldukları azalan ve hayatı daha göçebe bir yaşam tarzına evrilen Metin, dizinin sonlarına yaklaştığımızda vücudu da dahil her yeri turuncu bir şekilde çıkıyor karşımıza. Metin’in anne karnı ile olan ilişkisini temsil eden turuncunun varlığı artıkça Metin’in gerçek hayatla ilişkisi kopuyor. En son yargıladığı annesi gibi, turuncular içinde sahilde, meditasyon yapan Metin, yılanı tarafından sokularak anne karnına geri dönüyor.
Dizinin fragmanında yer alan İranlı Kürt müzisyen Shahram Nazeri’nin Shirin Shirin’i dizideki müzik kullanımına olan beklentiyi oldukça arttırmıştı. Bölüm bitişlerini sahnenin ruh hâline uygun bir müzikle yapıldığı dizide Shirin Shirin’in yanı sıra birçok şarkı eşlik ediyor. Metin’in doğumuna gidilirken Islandman & Jacob Gurevitsch’in yorumuyla Kara Toprak, Metin Ahu tarafından terk edildiğinde Ahmet Özhan’ın Hüzün’ü, Metin İzlandaca şiiri okuduğunda içindeki şiirin de yer aldığı Ólafur Arnalds’dan Árbakkinn, Metin annesinin doğum günü için bestelediği şarkıyı dinlettikten sonra gerçekleşen yüzleşmede Zeki Müren’den Annem, Metin annesinin karnına geri döndüğünde ise Sezen Aksu’dan Sızı yer alıyor.
Kuvvetli Bir Alkış, çok başarılı bir kara komedi olmasının yanında türüne az rastlanır bir dram aynı zamanda. Fragmanlara aldanarak karşılarında “komedi” bekleyenleri epey üzecek sorgulamalar, alt metinler ve göndermeler var Kuvvetli Bir Alkış’ta. Berkun Oya, Bir Başkadır ile yakaladığı yüksek ivmeyi yeni bir eksene taşımış. Öyle görünüyor ki pek çok yönüyle, uzunca bir süre konuşacağız Kuvvetli Bir Alkış’ı…