Photo by Raul ARBOLEDA / AFP
Dijital çağın gölgesinde kitapla kurulan bağ hızla zayıflıyor. Telefon ekranları, sosyal medya akışları ve kısa video içerikleri, özellikle genç kuşak için birincil dikkat odağı haline gelmiş durumda. Kitap, uzun soluklu bir dikkat ve sabır talep ettiği için, hızlı tüketim alışkanlıklarının baskısı altında giderek geri planda kalıyor. Araştırmacılar, bu dönüşümün yalnızca bireysel bir tercih değil, kültürel hafızanın geleceği açısından da kritik bir kırılma olduğunu vurguluyor.
Financial Times’ın analizine göre, ABD’de günlük “haz için okuma” oranı 2003’te yüzde 28 iken bugün yüzde 16’ya geriledi. Bu düşüş özellikle düşük gelirli gruplar, kırsal bölgeler ve Siyah Amerikalılar arasında daha belirgin hale geldi. Araştırmacılar, ekran bağımlılığı ve sosyal medyanın yükselişiyle birlikte, insanların uzun metinlere odaklanma becerisinin giderek azaldığını söylüyor.
İngiltere’de ise farklı bir tablo ortaya çıkıyor: Kitap satışları geçen yıl yüzde 5 oranında artış gösterdi. Ancak bu artış, çoğunlukla çocuk kitapları ve polisiye türündeki yükselişten kaynaklanıyor. Yetişkinlerin keyif için okuma oranı ise düzenli biçimde düşüyor. National Literacy Trust’ın verileri, özellikle genç yetişkinlerde okuma alışkanlığının keskin biçimde azaldığını ortaya koyuyor.
Eğitimciler bu süreci “kültürel bir alarm” olarak değerlendiriyor. Çocukların okuma alışkanlığı kazanması için evde kitap bulundurmanın kritik rol oynadığına işaret eden uzmanlar, devletlerin kütüphaneleri ve okulları daha etkin hale getirmesi gerektiğini savunuyor. ABD’de bazı eyaletler kamu fonlarını artırarak okul kütüphanelerini yenilemeye yönelirken, İngiltere’de gönüllü okuma programlarıyla çocuklara kitap ulaştırılmaya çalışılıyor.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Ancak tablo net: Okuma, kültürel kimliğin ve bireysel gelişimin temel direklerinden biri olmayı sürdürse de, dijital çağda cazibesini korumakta zorlanıyor. Bugün “okuma krizi”, sadece kitap endüstrisini değil, toplumsal hayal gücünü ve demokratik katılımı da doğrudan tehdit eden bir sorun olarak karşımızda duruyor.
Bu ülkelerde hem okuma süreleri hem de kitap başına harcanan zaman ülkeler arasında öne çıkan kriterlerdir. Okuma alışkanlığı kültürel, eğitim ve fiziksel erişim imkanlarıyla yakından ilişkili.
Bu ülkelerde eğitim kaynaklarına erişim, alt yapı eksiklikleri ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi faktörler okuryazarlığın neden bu kadar düşük olduğunu açıklamakta kritik rol oynuyor.