Televizyon dizilerinin tarihi gerçekleri ne kadar yansıttığı hep tartışmalıdır. İzlenme peşindeki dizi yapımcılar sıklıkla gerçekle hayal ürünü karakterleri ve olayları meczederek, reyting hesabı yaparlar. Son dönemde tarihi diziler endoktrinasyon için de kullanılır oldu. Türkiye’de son dönemde TRT başta olmak üzere kanallada boy gösteren tarihi konuları odağına yerleştiren dizilerde zaman zaman örtük bazen de açıktan propaganda çalışması yapılıyor. Bir de bunun uluslararası versiyonları var. Suudi kanalı MBC tarafından Ramazan ayı için hazırlanan diziler tartışmaları ateşledi. İki yıl önce yayınlanan Seferberlik dizi ile bu yıl yayınlanmaya başlayan Muaviye dizileri yıllardır devam eden tarih tartışmalarına yeni bir boyut ekledi.
Safar Barlek (Seferberlik) dizisi
Son dönemde Osmanlı dönemini konu alan Türk dizileri Arap dünyasında popüler olurken, buna bağlı olarak Türkiye’de Arap turizmi de gözle görülür şekilde arttı. Ankara’nın Katar hariç Körfez ülkeleri ve Mısır olmak üzere bölgesel güçlerle artan rekabeti nedeniyle son on yılda politik gerilimler ve rekabet yaşandı. Bu rekabetin şekillendiği alanlardan biri de televizyon dizileri olarak öne çıktı. Osmanlı hükmündeki dönemde geçen Arap dizilerinde Osmanlılar sıklıkla sömürgeci olarak resmediliyor. İki yıl önce yayınlanan ve orijinal adı “Safar Barlik” (Türkçe kelimenin Arapça transliterasyonu) olarak adlandırılan yeni bir dizi, bu rekabeti bir kere daha popüler kültür alanına taşıyor.
Arap dünyasında bir şeyin çok eski olduğunu belirtmek için kullanılan “seferberlik zamanından kalma” deyimi, Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sırasında ilan edilen “seferberlik” dönemine atıfta bulunan bir ifade. Osmanlı tarihi açısından “seferberlik”, Balkan savaşları ve ve Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı vilayetlerinde her milletten erkeklerin askere alındığı bir süreç. Seferberlik sürecinde yaşananlar nedeniyle Arap dünyasında Osmanlı ve daha genel anlamda Türkler’e karşı belirgin bir eleştirel bakış var.
İftardan sonra yayınlanan Ramazan dizileri, Arap ülkelerinde televizyon izlenme oranlarının genellikle yükseldiği dönemde, kanalların bütün bir yıl boyunca yatırım yaptığı önemli yapımlar olarak dikkati çekiyor. Safar Barlik dizisi, Medine’de dönemin Osmanlı valisine karşı yapılan bir protesto gösterisiyle başlıyor. Osmanlı yöneticisi emrindeki askerlere protestocuları vurma emri verdikten sonra yerel liderlerden birini, yeğeninin önünde kafasından vurarak öldürüyor. Guardians of Blood (Kanın Koruyucuları) başlıklı bölüm, dokuz yıl sonrasına hızlı bir şekilde ilerliyor. Yeğen, Medine’ye döndükten sonra amcasını öldüren yerel vali Yüzbaşı İsmet’e karşı bir suikast girişimi planlıyor. Siyasetle hiçbir ilgisi olmayan ağabeyi Abdurrahman, Osmanlı sultanlığının reformdan geçtiğini söyleyerek buna karşı çıkıyor ve İstanbul’daki eğitimine devam etmek üzere ayrılıyor.
Hikâye bundan sonra iki ayrı kulvarda devam ediyor. İstanbul’da eğitim gören Abdurahman, oda arkadaşının da etkisiyle Osmanlı’nın Arap vilayetlerinde daha fazla hak ve özerklik talep eden aktivist çevrelerle tanışıyor. İstanbul’da bir protesto sırasında karakola düşen Abdurrahman polislerce sert bir şekilde dövülürken, kardeşi de kardeşi Osmanlı valisine karşı bir suikast girişiminde bulunuyor. Tacizlere rağmen, Abdürrahman Osmanlı devletine karşı siyasi bir pozisyon almakta isteksiz davranıyor. Kişilerin eylemlerinin İslam inancını savunan ve yabancı düşmanlar tarafından kuşatılmış devleti etkilememesi gerektiğini düşünüyor. Bu düşünce, ikinci bölümün sonunda, oda arkadaşıyla birlikte İstanbul sokaklarında tartıştıkları bir Türk tarafından kovalandıklarında ve oda arkadaşı vurularak öldürüldüğünde derinden sarsılıyor.
Dizi yapımcıları, Osmanlı İmparatorluğu’nu baskıcı bir sömürgeci varlık olarak tasvir ediyorlar. Abdurrahman, Osmanlı’nın reformlar yaptığını öne sürerek kardeşini şehit amcasının intikamını alma düşüncesinden vazgeçmesi için uyardığında, kardeşi Rıdvan, “Bu reformların hiçbir faydasını görmedik. Yılan derisini değiştirse bile yılandır” cevabını veriyor. İstanbul’daki oda arkadaşı da, Arap dünyasının dünyanın geri kalanından geri kalmasının nedeninin Osmanlılar olduğunu savunuyor.
Suudi Arabistan ile Türkiye’nin günümüzdeki ilişkileri oldukça karmaşık. İki ülke, Ankara’nın Müslüman Kardeşler‘e verdiği destek nedeniyle on yılı aşkın bir süredir limoni. Türkiye, Suudi causuların yazar Cemal Kaşıkçı‘nın 2018 yılında Suudi Arabistan‘ın İstanbul‘daki konsolosluğunda öldürülmesi olayına karıştığına dair detayları sızdırdı ve olaya karışanlar hakkında bir dava açtı. Bunun ardından başlayan politik rekabet, popüler kültüre yansıdı. Türkiye’ye yönelik Arap turizminde düşüş yaşandı. Arap talk show’larda ve siyasi yorumlarda Türkiye ve Türkler hakkında sert ifadeler öne çıktı ve 2018‘de Arap dünyasının en popüler televizyon kanallarından MBC‘de Türk dizileri yasaklandı. Suudi Arabistan, BAE ve Mısır son dönemde Türkiye ile yakınlaşmaya başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Riyad’ı ziyaret ederek veliaht prensle el sıkıştı. Riyad yönetimi zor durumdaki Türk ekonomisini desteklemek için milyarlarca dolar yatırım sözü verdi, BAE gibi. Ancak dizi, geçmişte yaşanan husumetlerin ve günümüzdeki rekabetin kolay kolay unutulmayacağını gösteriyor.
Muaviye
Safar Barlik, merkezi Riyad’da bulunan MBC televizyon kanalında yayınlanıyor. Aynı kanal, ilk Emevi halifesi ve Şii Müslümanlar arasında nefret edilen bir figür olan Muaviye hakkındaki dizi nedeniyle yine tartışmaların odağında. Ramazan için çekilen ve Arap dünyasında bugüne kadar yapılmış en pahalı dizi olarak lanse edilen dizi, Irak’ta mezhepsel gerilim endişesiyle yasaklandı. Mısır’da ise Müslüman figürlerin tasvirleri nedeniyle eleştirildi. Tunus’ta çekilen ve 100 milyon dolar civarında bir maliyeti olduğu tahmin edilen dizinin senaryosunu Mısırlı gazeteci Khaled Salah yazdı. Dizinin yönetmenliğini ise Filistin asıllı Amerikalı film yapımcısı Tarek al-Arian üstlendi.
İslam peygamberinin en azılı düşmanlarından Ebu Süfyan ile Hind bin Utbe’nin çocukları olan Muaviye, 630 yılında Mekke’nin fethinden sonra ailesiyle birlikte İslam’ı kabul etti. Daha sonra İslam ordularıyla savaşa çıkan Muaviye, Suriye’nin Bizans İmparatorluğu’ndan fethinde önemli bir rol üstlendi. Halife Osman zamanında Suriye valiliğine atandı. Hazreti Ali’nin halife seçilmesine karşı çıktı. Bu olay islam tarihinde “Birinci Fitne” olarak anıldı. Ve ilk iç savaşın fitilini ateşledi. Muaviye ile Ali’nin güçleri 657’de Sıffin Savaşı’nda karşı karşıya geldi. Hz Ali’nin 661’de öldürülmesinin ardından Muaviye Mısır’ın kontrolünü ele geçirdi ve başkent Şam olmak üzere kendisini halife ilan etti.
Muaviye
Muaviye’nin yönetimi altında İslam orduları çok geniş bir alana yayılarak topraklarını Kuzey Afrika, Anadolu, Orta Asya ve günümüz İran’ının içlerine kadar genişletti. Tartışmalı bir şekilde oğlu Yezid’i halefi olarak atadı. O zamana kadar halifeler seçimle belirlenirken, ilk kez Yezid babası tarafından seçilmiş oldu. Yezid’in başa geçmesi, Hz. Hüseyin’in Kerbela’da öldürülmesi İslam dünyasında ileride büyük bir yarılmaya yol açacak bir hadise oldu. Özellikle Şiiler arasında, hem Hz. Ali’ye karşı savaşması hem de peygamber torunlarının hayatlarını kaybetmesi sürecindeki rolü nedeniyle tartışmalı bir figür olarak bilindi.
Muaviye
Bu tarihi geçmişi nedeniyle Muaviye dizisinin Irak’ta yayınlanması hızla yasaklandı. Iraklı yetkililer, “tarihsel olarak tartışmalı içeriğin yayınlanması mezhepsel tartışmaları kışkırtabilir, sosyal uyumu bozabilir. Özellikle Ramazan ayında toplumun dokusunu bozabilir” açıklaması yaptı. Bunun yanında Irak TV kanalı Al-Sha’aer, Muaviye dizisine cevap olarak üçüncü halide Hz. Ömer’e suikast düzenleyen ve yüzyıllar sonra İran’daki bazı Sünni karşıtı gruplar arasında ünlü bir figür haline gelen İranlı Ebu Lulu Firuz hakkında bir program hazırlayacağı tehdidinde bulundu. İran’daki medya da diziyi şiddetle eleştirdi ve Riyad’ı Sünni merkezli bir olay anlatısını desteklemek için “İslam tarihini çarpıtmakla” suçladı.
Mısır’daki El-Ezher Üniversitesi yetkilileri de diziyi peygamberin sahabelerinin tasvir edilmesi nedeniyle sert bir şekilde eleştirdi. Muaviye dizisinde, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Ebu Talib gibi bazı isimler tasvir ediliyor. MBC tarafından 2012 yılında çekilen ve ikinci halife Ömer ibn Hattab’ın hayatını konu alan bir dizi de benzer şekilde sahabeleri tasvir ettiği için eleştirilmişti.
MBC uzun yıllar Türk dizilerini Arap dünyasına tanıtan kanal olarak biliniyordu. Arapların hâlâ hatırladıkları Gümüş dizisi 2005 yılında bu kanalda yayınlanmaya başlamış ve oyuncularına Arap dünyasında büyük bir popülarite kazandırmıştı. Kanal daha sonra çok sayıda Türk dizisinin Arap dünyasındaki yayıncısı olurken, Kaşıkçı krizinden sonra bunları yayınlamayı kesti.