Miguel; Farruko, Alicia Keys ve Pedro Capo ile sahnede. (FOTOĞRAF: VALERIE MACON / AFP)
2017 tarihli War & Leisure (Savaş ve Keyif) albümünden bu yana sessizliğini koruyan Grammy ödüllü sanatçı Miguel, yeni albümü Caos (Kaos) ile müzik dünyasına geri döndü. Pitchfork’un haberine göre, albüm 23 Ekim’de yayımlandı ve kısa sürede dijital platformlarda milyonlarca dinlenmeye ulaştı.
Miguel, albümün çıkışında yaptığı açıklamada “Bu albüm, içimdeki düzen arayışının sesi” ifadelerini kullandı. Caos, elektronik R&B, soul ve Latin tınılarını deneysel bir armonide birleştiriyor. Sanatçı, önceki albümlerine kıyasla bu kez daha kişisel bir anlatı kuruyor; şarkı sözlerinde aşkın yerini kaygı, kimlik arayışı ve içsel çöküş temaları alıyor.
Eleştirmenler albümü, “R&B’nin dijital çağdaki yalnızlığına yazılmış bir manifesto” olarak tanımlıyor. Özellikle Desire Machine (Arzu Makinesi) ve Zero Point (Sıfır Noktası) adlı parçalar, Miguel’in vokal derinliğiyle elektronik üretimi nasıl dengelediğini gösteriyor.
Müzik yazarlarına göre Caos, The Weeknd’in melankolik pop’uyla Frank Ocean’ın içe dönük lirizmi arasında bir köprü kuruyor. Uzun süredir beklenen bu dönüş, Miguel’in yalnızca bir şarkıcı değil, çağının ruhunu yakalayan bir hikâye anlatıcısı olduğunu yeniden hatırlatıyor.
Tam adı Miguel Jontel Pimentel olan sanatçı, 1985 doğumlu Meksika asıllı bir Amerikalıdır. 2010’da yayımlanan All I Want Is You (Tek İstediğim Sensin) albümüyle çıkış yaptı. 2012 tarihli Kaleidoscope Dream (Kaleidoskop Rüya) albümündeki Adorn adlı şarkı ona Grammy kazandırdı. R&B, funk ve elektronik unsurları harmanlayan tarzıyla türler arası bir köprü kurdu. Caos (Kaos), onun hem sanatsal hem duygusal olarak olgunlaşmış hâlinin ifadesi olarak görülüyor.
R&B (Rhythm and Blues) uzun yıllar boyunca aşk, tutku ve sokak melankolisinin sesi olarak varlığını sürdürdü. Ancak 2010’ların ortalarından itibaren tür, dijital çağın duygusal yalnızlığına ses veren daha deneysel bir yöne evrildi. Artık geleneksel vokal gücü kadar, sesin kırılganlığı da bir ifade biçimi. “Yeni R&B” denilen bu dalga, duyguların cilasız hâlini, teknolojinin yankısı içinde anlatıyor.
Bu dönüşümün öncülerinden biri Frank Ocean oldu. 2012 tarihli Channel Orange (Turuncu Kanal) ve 2016’daki Blonde (Sarışın) albümleriyle türün sınırlarını genişletti. Onu izleyen The Weeknd, House of Balloons (Balonlar Evi) ile R&B’ye gotik bir gece estetiği kattı. SZA, Ctrl (Kontrol) albümünde kadın kimliğini kırılganlık ve özgüven arasında salınan bir anlatıya dönüştürdü. H.E.R., Daniel Caesar, Giveon ve Brent Faiyaz gibi isimler ise türü minimal prodüksiyon ve içe dönük sözlerle yeniden tanımladılar.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Bu dalga, bir anlamda “sadeleşmiş soul”dur. Elektronik efektlerin ardında bir itiraf, bir yalnızlık, bir sessizlik duygusu vardır. Miguel’in Caos (Kaos) albümü, bu çizginin en olgun örneklerinden biri olarak gösteriliyor: R&B’nin yalnızca kalp kırıklığından değil, varoluş sancısından da söz edebileceğini kanıtlıyor.
Yeni R&B dalgası, artık sadece bir müzik türü değil; duyguların filtrelenmeden, parıltısız ama samimi hâlinin dijital çağda yankılanışıdır.
Günümüz R&B’si, ses teknolojisiyle değil, sessizliğin içindeki titreşimle tanımlanıyor.
Velev'i
Google Haberler üzerinden takip edin
