İstanbul Üsküdar’da bu yıl 10’uncusu düzenlenen Üsküdar Kitap Günleri, Harem Etkinlik Alanı’nda 4 Mayıs’a kadar okurları ağırlıyor. Üsküdar Belediyesi tarafından ‘Okumak Özgürlüktür’ sloganıyla gerçekleştirilen fuarda 200’ün üzerinde yayınevi yer alıyor. Ancak okur ve yayınevlerini buluşturmayı amaçlayan fuara, ekonomik kriz damga vuruyor.
BirGün gazetesindeki habere göre; yayınevleri de okur da artan maliyetlerden yakınarak, kitap almanın artık lüks hale geldiğini söyledi. Fuarın 5’inci gününde ziyaret edilen yayınevi standlarında görev yapanlar, mekânın büyük olmasına karşın ziyaretçilerin sayısının az olduğuna, öğrencilerin sınırlı ve yetersiz katılımına, yurttaşların alım gücünün düştüğüne, kitap fiyatlarının yüksek olduğuna ve okurların alışveriş yapamadıklarına dikkat çekti.
Yayınevi çalışanları, özellikle orta ölçekli butik, bağımsız yayınevlerinin kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını, yurtdışından dövizle alınan kağıdın maliyetleri artırdığını ve kitap almanın artık lüks hale geldiğini söyledi. ‘Siftah yaptınız mı?’ sorusuna verilen yanıtlar ise ekonomik krizin karanlık boyutlarını ortaya koydu.
Bazı standlar siftah yapmadan günü kapatırken bazıları ise sadece 700 -1.500 lira arasında satış rakamlarına ulaştıklarını belirttiler. Bu haftasonu katılımcıların artmasını umut eden stand görevlileri yol, yemek, çay, kahve gibi ihtiyaçlar için de ceplerinden para harcamaya devam ediyor. Fuar alanındaki içecek standından bir bardak çayı 15 liraya içen de var kitap standına çay makinesi koyup kendi içeceğini yapan da.
Yayıncılar Kooperatifi’nden (YAYKOP) Hüseyin Varış, kitap fiyatlarının yüksek olduğuna, tek tük gelen öğrencilerin kitap alamadan standdan ayrıldığına dikkat çekti. İthal kağıdın kitap maliyetlerini yükselttiğini kaydeden Varış, “İstediğimiz satışı yapamıyoruz. Bu aynı zamanda okura ulaşamıyoruz demek. Alım gücü olmayınca kitap almakta zorlanıyorlar. Öncelik temel ihtiyaç maddelerinde. Kültüre, eğitime sonra sıra geliyor” dedi.
“Piyasa böyle giderse çok zorlanacağız” diyen Varış şunları söyledi: “Yayın dünyasında kitap basılınca etiket fiyatının yarısına dağıtıcılara veriliyor. Onların da alt dağıtıcıları oluyor ve kâr payları düşünülünce yayıncı bu maliyeti de karşılamak zorunda.
Yayınevi dizgi, telif ücreti, baskı ve stok gibi birçok maliyeti karşılıyor. Buna göre de etiket fiyatı belirliyor. Dağıtıcıya bu şekilde verildiğinde oradan alınan ödeme 6 ay sonra yayınevine ulaşıyor. İadeler de 6 ay sonra başlıyor. Böylece gerçek satış rakamları ortaya çıkıyor. Bu döngü yayınevlerinin varlığını sürdürebilmeleri açısından çok riskli.”
Varış özetle şunları kaydetti: “Şu an Yayıncılar Kooperatifi’nin ortağı 50 civarında yayınevi var. Bu ortaklık yayınevlerine birçok şey kazandırıyor. Kooperatifin işlevlerini daha verimli hale getirerek kitapların tanıtımı ve satışı konusunda yayınevlerine destek vermeyi planlıyoruz. YAYKOP gibi değerli bir girişimin kendisine bağlı yazarlarla kitap basma ve yayınlama sürecine girmesi doğru olur.”
Kor Kitap’tan Olcay Geridönmez de, “Bizim için masrafsız, insanların uğrak yeri olmadığı içinse sönük bir fuar. Neden Harem seçilmiş anlamadık” dedi. Pazartesi 1.500 liralık satışla standı kapattığını, salı günü ise 1.500 lira siftah yaptığını kaydeden Geridönmez şöyle konuştu: “İlk kez bu belediye döneminde butik ve bağımsız yayınevlerine yer verildi. Biz de bu sayede katıldık, keşke yeri burası olmasaydı. Okullar, öğrenciler fuarda neredeyse yok. Mekân oldukça boş. Kitapların indirimli olması, birçok yayınevinin ve kitabın bir arada bulunabilmesi okur için fuarları albenili kılıyor. Ancak birkaç yıldır fuarların sönük geçmesinde ekonomik durumun etkisi var. Orta ölçekli yayınevleri açısından durum zor. İnsanların cebindeki para azaldı. Kredi kartına yüklenme oranının arttığını görüyoruz. Yıllar önce insanlar listeyle gelirdi. Günümüzün ekonomik koşulları bunu lüks haline getirdi, insanlar artık kitap alamıyor.”
Khalkedon Yayınları’nda 18 yıldır çalışan Gökhan Sofuoğlu da, fuara ilk kez katıldıklarını belirterek AKP döneminde sol tandanslı yayınevlerinin fuara alınmadığını söyledi. Pazartesi günü 1 kitap sattığını, salı ise siftah bile yapmadığını vurgulayan Sofuoğlu, “Fuarda insan yok. Harem, İstanbul’un merkezi bir noktası olsa da buraya ulaşım zor. Piyasanın tekelleri diyebileceğimiz yayınevlerini en öne koymak, bizim gibi küçük ölçekli yayınevlerini en arkaya atmak bizi görünmez yaptı” dedi.
Sofuoğlu şöyle konuştu: “Standlar ücretsiz ama bizim gibi yayınevlerini görünür kılmaya yönelik adımlar atılmalıydı. Fuarın duyurusu yeterli yapılmamış. Selimiye’deki komşularımın bile haberi yok. Ben haber verdim.”
Yayıncıların yaşadığı krizden bahseden Sofuoğlu özetle şunları aktardı: “Pademiden sonra sorunlar yaşamaya başladık. Kağıt fiyatları arttı. 2 yılda maliyetler yüzde 115 euro artarken, kitap fiyatlarındaki artış yüzde 15 ile sınırlı kaldı. Birçok yayınevi kapandı veya eleman çıkararak daralmaya gitti. 7 kişi çalışırken şu an yayınevinin tek çalışanı benim. Editörlük, düzeltmenlik, dağıtım, nakliye işleri bende, standda da duruyorum. Eskiden yılda ortalama 60 kitap basardık. Şu an ayda 1 kitap bile basamıyoruz. Sektörde 2022-2025 arasında yüzde 80 daralma var. Toplumsal muhalefetin durumu da yayınevlerinin durumunu belirliyor. Biz emeğin, emekçinin, ezilenin yayıncılığını yapmaya çalışıyoruz, sermayenin değil. Bir şekilde bu duruşumuzu sürdürmeye çalışıyoruz. Keşke bugün bir devrim olsa AKP iktidarından kurtulsak görece bir rahatlama yaşayacağımız aşikâr.”
Dipnot Yayınları’ndan Sermin Danışman Turgay, Kağıthane’deki evinden Harem’e gelebilmek için 3 araç değiştirmek zorunda olduğunu belirterek günlük 148 TL yol parası harcadığını, salı günü ise sadece 700 lira siftah yaptığını ifade etti. Turgay, “Harem, insanların ayağının çok değdiği bir yer değil sanırım. Okullar da pek gelmedi. Alan büyük, yayınevi fazla ancak 2 gündür çok tenha. Hepimiz haftasonunu bekliyoruz. Dijital ortamda kitap okumayı sevmeyenler ama kitap alacak parası da olmayıp fuara gelenler var. Onlarla konuştuğumda ‘hiç paramız yok ama gezmeyi seviyoruz’ diyorlar; yeni çıkan kitapları inceleyip, kritiğini okuyup gidiyorlar. Bu bile güzel oluyor. Gençken benim de yapmışlığım var. Kitap kokusu, kitabı eline alıp bakmak bile başka bir şey” diye konuştu. Kağıt fabrikalarının kapanmasıyla günümüzde ithal kağıda mecbur kaldıklarını kaydeden Turgay, “Kağıt dövizle yurtdışından geldiği için yeni kitap basımı çok zorlaştı. Okuyucu için de maliyet yükseldi. Artık insanlar sokağa adımını attığında en az 100 lira gidiyor. Bir kitap almak falan lükse kaçtı. Kitap çok seven, kütüphanemde bulunsun mutlaka diyen bir kesim var onlar alabiliyor. Emekliler bir kitap alırken bin kere düşünüyor. Ben de emekliyim. Bu düzen bizi öldürmüyor, süründürüyor” ifadelerini kullandı.