İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik operasyon kapsamında gözaltına alınan ve 18 Nisan’da ev hapsi tedbiriyle tahliye edilen Kültür A.Ş. Genel Müdürü Murat Abbas’ın savcılığa “etkin pişmanlık (EP)” ifadesi vermesinin yankıları sürüyor. Abbas’ın EP’çi olması kültür-sanat çevrelerinde şaşkınlıkla karşılanırken tutukluluğu sürecinde kendisine destek veren isimlerin sessiz kalması dikkati çekti.
Gazeteci ve müzisyen Melis Danişmend, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Tanıyamamışız” diyerek yaşananları sorguladı. Yazısını gazetede değil de Instagram’da yayımlamak durumunda kaldığını belirten Danişmend, “Kültür-sanat sektöründe büyük çalkantı yaratan Murat Abbas olayını muhabirlik yıllarıma dönerek ele almak istedim. Çünkü olayın üzerinden haftalar geçmesine rağmen hiçbir yerde bilgi aktaran, görüşlerle beslenen tarafsız bir habere rastlamadım. Bunun yapılmamış olmasına şaşırıyorum ama demek ki bana kısmetmiş.” dedi.
Murat Abbas’a ilişkin iddialar tartışılırken Danişmend, Abbas’ın arkadaş grubu olan ve kendilerine Vaynıloğulları adını veren Görgün Taner, Yekta Kopan ve Kanat Atkaya’ya konuyu sorduğunu aktardı.
İşte Melis Danişmend’in o yazısı:
Türkiye’de kültür-sanat dünyasının görüp görebileceği en büyük şoklardan biri 18 Nisan 2025 günü, İBB Kültür A.Ş. Genel Müdürü Murat Abbas’a ev hapsi tedbiriyle tahliye kararı verildiğinde yaşandı. Haberin duyulduğu saatlerde yaşanan sevinç birkaç saat içinde yerini cevapsız soruların merkezde olduğu bir şüpheye bıraktı. Çünkü gazeteci Murat Ağırel’in X’ten yazdığına göre (kaynağı adliye muhabiri Ceylan Sever’di) Abbas, etkin pişmanlıktan yararlanarak çıkmıştı ve bu da onun “itirafçı” olabileceği anlamına geliyordu.
İşte o saatlerde muhtemelen yüzlerce kişinin WhatsApp gruplarına sağanak şeklinde yağan mesajlar sele dönüştü. Herkes birbirinden haber almaya çalışırken akıllarda tek soru vardı: Gerçekte ne oldu?
Günler ilerledikçe kendisi, avukatı, yakın çevresi de dahil olmak üzere kimseden bir açıklama gelmiyor, “İtirafçı mı yoksa iftiracı mı?” soruları dillendiriliyordu. Bu sessizlik kısa bir süre sonra ciddi bir öfkeye dönüştü. Abbas’ın tutuklandığı günden itibaren büyük bir destek kampanyasına girişen, doğum gününü videolarla kutlayan, cezaevine mektuplar yollayan, kendisinin cezaevinden gönderdiği mektupta dile getirdiği üzere kültür-sanat dünyasına hizmet edeceği daha çok yıl oluşuna alkış tutan binlerce kişi yalnız bırakılmıştı.
Oysa söylentiye göre esas o yalnız bırakıldığını düşünüyor, arkasında durulmadığı ve tüm suçlar üzerine yıkılacağı için etkin pişmanlık yasasından yararlanmayı seçiyordu. İfadesi olduğu söylenen bir belge yayımlanmış, “itirafçı” iddiaları kimilerince teyit edilmiş, pek çok arkadaşı büyük bir hayal kırıklığıyla iletişimi kesmiş, paylaşımlar silinmişti. Kültür-sanat camiası nispeten kapalı bir kutudur, yani magazin sayfalarında sıkça gördüğümüz pop kulvarı atışmaları nadir olur, bir nevi kol kırılır yen içinde kalır. Fakat bu büyük olayda öyle olmadı tabii. Pandora’nın kutusu açıldı, yoğun eleştiri paylaşımları yapıldı, eski yıllardan biriktirdiklerini bugün dile getirenler oldu, Abbas’ın kendini ve kariyerini bitirdiği konuşuldu, yurtdışından başka bir yerde yaşayamayacağı söylendi. Ama hala bir açıklama gelmiyordu.
Türkiye’de toplumun çoğu, sevdiğinden yanıt alamayan bir sevdalının çaresizliğine eşit düzeyde bir yok sayılma yaşıyor. Siyaseten de, sokakta da, ikili ilişkilerde de, işte de, okulda da en büyük sorunların karşısında bir açıklama ya da muhatap bulamıyor. Sabır taşıyor, öfke yükseliyor. İnsanın karşısındakinin omuzlarını sarsarak “Niye konuşmuyorsun?!” diye bağıracağı anlar olur hani, ülke uzun zamandır böyle bir anda yaşıyor. İşte bu konuda da bir sessizlik söz konusuyken ve olayda bahsi geçen kişilerin görüşlerinin yer aldığı bir haber okuyamıyorken, beklemek yerine harekete geçmeye karar verdim. Çünkü gazetecilikte bize öğretilen buydu. Araştırmak, soru sormak ve tarafsız haber yapıp aktarmak.
İlk olarak Murat Abbas’a hem direkt hem de dolaylı yoldan ulaşmaya çalıştım. Telefonundan ulaşamasam da kısa bir süre içinde dolaylı yolla kendisinden yanıt alabildim: “Şu an devam eden hassas bir soruşturma sürecinde olduğumuz için bir açıklama yapabilme imkanım yok” diyordu Abbas. Bu tahmin ettiğim bir yanıttı. Bu süreçte en çok merak edilen şeylerden bir diğeri de, onunla plaklar, dergiler, kitaplar ekseninde bir araya gelen arkadaş grubunun (kendilerine Vaynıloğulları adını vermişlerdi) ne düşünüyor olduğuydu. Yani Görgün Taner, Yekta Kopan ve Kanat Atkaya’nın… Üçüne yazdığımda beni en çok şaşırtan şeylerden biri, şimdiye kadar gazeteci ya da kültür-sanat gazetecisi kimliğiyle kimsenin onları aramamış olmasıydı. “İlk kez sen ne olduğunu bize soruyorsun” dediler.
Üç isim de olanlar karşısında hayal kırıklığı, üzüntü ve öfkenin iç içe geçtiği bir ruh halindeydi. Kanat, bazılarının “off the record” kalmasını rica ettiği, bazılarını ise yazabileceğim şeyler anlattı. Öncelikle bu süreçte ilk açıklamayı konunun muhatabının yani Abbas’ın yapması gerektiğini, o bir şey söylemeden kendisinin/kendilerinin fikir beyan etmesinin doğru olmayacağını düşünmüştü. Abbas cezaevinden çıktıktan sonra evine gidip bir an önce açıklama yapması gerektiğini vurgulamışlardı. Görüşme sırasında bir noktada ortam iyice gerilmiş, tansiyon yükselmişti. Sonrasında da bir daha bir araya gelinmemişti. “İçeri gireni tanıyordum/ tanıdığımı sanıyordum, çıkanı ise hiç tanımıyorum. Yazık” diyordu Kanat.
Görgün Taner, “Bir arkadaşımız içeri girdi, suçsuz olduğuna inandığımız için sosyal medyada düzenlenen kampanyaya katıldık. Çıktığında da açıklama yapması gerektiğini söyledik ama ertesi sabah gazetede ifadesini okuyunca çok üzüldük. Bir daha da görüşmedik” diyordu. Sonrasında gelen tepkilerle ilgili ne düşündüğünü sorduğumda ise, “Bu dönem böyle bir dönem, herkes içini dökmek istiyor” diyordu ama şaşkın olduğu da hissediliyordu.
Yekta Kopan ise kısa sürede yas sürecinin bütün evrelerini yaşadıklarını anlatıyordu. “Sadece biz değil, destek veren, bize güvenip arka çıkan herkes yaşadı bu yas sürecini. Kanat’ın dediği gibi, bir açıklama beklediğimizi, herkesin beklediğini, bütün destek verenlerin buna hakkı olduğunu söyledik. Açıkçası ben kişisel olarak da bir açıklama, iç dökme, ‘anlatma’ süreci bekledim. Kimseyi sınanmadığım yerden yargılamam, ama bu dürüstlüğü bekledim. Gerisi malum. Yıllar yıllar önce yazdığım bir yazıdan bir cümleye geldi konu: Bir zamanlar arkadaş olduklarınızın, ‘şimdiki zamanına’ ortak olmak zorunda değilsiniz. Yazık, çok yazık.”
Denetmen olarak başladığı kariyerini önce DJ’lik sonra Dinamo FM, Pozitif ve Zorlu PSM gibi kurumlarda yöneticilik yaparak devam ettiren, sektörün gidişatında kilit rol oynayan Murat Abbas, yani sektörde bilinen adıyla Mabbas’ın hikayesi uzun süre konuşulacak. İnsanları ne ölçüde tanıdığımız, onların ceza ya da baskı altında nasıl davrandığı, Türkiye’de kültür-sanat sektörünün dengeleri, ilişkilerin yapısı, “yanındayız” ile “linç” arasındaki mesafenin nasıl kısacık olabileceğine kadar pek çok başlığı barındırıyor bu olay. Hayatındaki en önemli şeyleri müzik, plaklar, dergiler, kitaplar, konserler ve kedisi olarak sıralayan Mabbas bugünleri öngörebilir miydi bilmiyorum ama kariyerinde bir sıçrama olarak gördüğünü tahmin ettiğim görevinin siyasetle göbekten bağlı olması yaşananları bugünkü ülke şartlarında “tahmin edilebilir” hale getiriyor. Sonrasını ise zaten kişinin ya da kişilerin nasıl yol alacağına dair seçimleri belirliyor.”
Kültür AŞ Genel Müdürü Murat Abbas, savcılığa “etkin pişmanlık” ifadesi verdi. Abbas’ın bu adımı ise tartışma yarattı. Abbas’ın 5 Nisan’daki doğum gününde Gaye Su Akyol, Murat Ertel (Baba Zula), Ceylan Ertem, Can Bonomo, Gökhan Özoğuz (Athena), Bartu Küçükçağlayan, Nejat Yavaşoğulları (Bulutsuzluk Özlemi), Bülent Şakrak gibi ünlü isimler, “Özgür günlerde kavuşmak dileğiyle” mesajlarıyla destek videoları paylaşmıştı. Ancak Abbas’ın itirafçı statüsüyle tahliye edilmesinin ardından bu isimlerin sosyal medyada sessiz kalması dikkat çekti.
Refika ve Dükkan markalarının kurucusu Defne Koryürek, sosyal medyadan yaptığı paylaşımda, Abbas’ın yolsuzlukları bildiği halde neden harekete geçmediğini sorguladı: “Madem gördün, tanık oldun, neden istifa etmedin?” Koryürek, sanatçıların “Mabbas” için başlattığı kampanyaları da eleştirerek, “Adalet talebiniz kime?” sorusunu gündeme getirdi.
Koryürek sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şunları yazdı:
“Herhalde “edinimlerim” diye alt başlık atılabilir… 50’lerinde bir adamın şu fotoğrafına bakıp bakıp duruyorum. Ülke tarihine geçti. Sayesinde “etkin pişmanlık” terimini öğrendik, memleketçe. İster istemez merak ediyorum, eski kitap toplamakta, müzikte, vinyl koleksiyonlarında buluştuğu dostları, arkadaşları, kısaca şu fotoğraftaki gülümsemeyi paylaştığı herhangi biri sormuyor mudur ona, “Madem gördün, tanık oldun o yolsuzluklara, neden durdun? istifa etmedin?” diye.
Ve maalesef nice tanıdığım oldu bu süreçte story açıp “Mabbas’ı serbest bırakın” diye kampanya yapan ama gerisine, yaşanan kıyametin herhangi bir köşesine zerre dokunmayan. Onları da yazdım kenara, zira çok utandım onları tanımış olmaktan. “Murat Abbas’ı ayrı kılan ne, sizin adalet talebiniz kime?” diye sorar mıyım yoksa kestirmeden gidip tüm muhabbetimi mi keserim, daha karar veremedim”
Öte yandan Murat Abbas’ın Silivri’de bulunan Marmara Cezaevi’nden çıkması için açılan destek hesabının da tahliye olduğu haberleri sonrası bir paylaşım yapmadan kapatıldığı görüldü.