Efsane geri döndü – Superman’i uzaylılar değil, çağın ruhu zorluyor

James Gunn’ın yönettiği yeni Superman filmi, yalnızca gişe hasılatıyla değil, kültürel kodlarıyla da Hollywood’un geleceğini belirleyebilir.

Süper kahraman evreninin en köklü ve ikonik figürü, yeni bir anlatımla geri döndü. Guardians of the Galaxy ve The Suicide Squad gibi yapımlarla türü hem eğlenceli hem de taze bir bakışla yorumlayan James Gunn, bu kez Superman mitolojisini yeniden şekillendiriyor. Başrolde David Corenswet’i Superman/Clark Kent olarak izlediğimiz filmde, Rachel Brosnahan Lois Lane’e, Nicholas Hoult ise Lex Luthor’a hayat veriyor.

Film, Metropolis’te halkın umudu haline gelen Superman’in kahramanlıkları kadar, Daily Planet’te çalışan mütevazı muhabir Clark Kent’in gündelik yaşamını da odağına alıyor. Bu çifte yaşam arasında gidip gelen kahramanımız, bir yandan dünyanın en büyük tehditleriyle mücadele ederken, diğer yandan insan olmanın ne anlama geldiğini çözmeye çalışıyor.

Peki, Superman yalnızca bir süper kahraman filmi mi? Yoksa bir çağ testi mi? James Gunn’ın yönetmenliğini üstlendiği yeni Superman uyarlaması gösterime girdi. beyaz perdede klasik bir figürü yeniden canlandırmakla kalmıyor, aynı zamanda büyük bir gişe sorumluluğu ve kültürel tartışmayı da omuzluyor.

Türün akıbetini belirleyebilecek mi?

The Times’ın haberine göre filmin yapım bütçesi 225 milyon doları aşmış durumda. Ancak Hollywood için asıl mesele bu değil: Sektör analistleri, filmin ancak 700 milyon doların üzerinde bir gişe başarısıyla “kurtarıcı” statüsüne ulaşabileceğini belirtiyor. Süper kahraman filmlerine duyulan ilgi son yıllarda keskin şekilde düşerken, bu yapım türün akıbetini belirleyecek bir kırılma anı olarak görülüyor.

David Corenswet, Superman rolünde…

Vanity Fair’e göre ise tartışma yalnızca finansal değil; kültürel. James Gunn’ın kaleme aldığı senaryo, Clark Kent’in göçmen kökenini, toplumla ilişkisini ve etik duruşunu daha görünür kılıyor. Bu da bazı muhafazakâr çevrelerde filmin “fazla politik” ve “woke” olmakla eleştirilmesine yol açtı. Ancak aynı çevreler dahi, Superman figürünün tarihsel olarak hep bir azınlık ya da dışlanmışlık metaforu taşıdığını inkâr edemiyor.

Yeni nesil Superman, sadece aksiyon ve görsel efektlere değil, karakterin özündeki değerler – merhamet, adalet ve umut – üzerine kurulu daha insani bir hikâye sunmayı hedefliyor. DC Sinematik Evreni için de yeni bir başlangıç olarak görülen yapım. Bu yönüyle de sadece sinemaseverlerin değil, yapımcıların, kültür yorumcularının ve eleştirmenlerin de gözünü diktiği bir sınav olacak gibi görünüyor. Pelerininden daha ağır bir yük taşıyor: Zamanın ruhunu.

Efsane geri dönüyor, hem de daha güçlü ve kararlı bir şekilde. Elbette son sözü her zaman olduğu gibi izleyici söyleyecek.

Superman efsanesi nedir?

Meraklı, belki biraz yeni nesil izleyiciler için şöyle biraz geriye gitmekte, Superman efsanesine göz atmakta fayda var… Superman, 1938 yılında Jerry Siegel ve Joe Shuster tarafından yaratılan, dünya çapında tanınan ilk süper kahraman figürüdür. DC Comics’in en ikonik karakterlerinden biridir ve süper kahraman janrının temel taşını oluşturuyor. Tam da bu nedenle, ‘efsane geri döndü’ demekte beis yok.

Kripton gezegeninden gelen ve dünyada Clark Kent kimliğiyle yaşayan Superman, süper güçleriyle kötülüğe karşı mücadele ederken, aynı zamanda adalet, merhamet, göçmenlik ve aidiyet gibi temaları da temsil eder.

Amerikan popüler kültüründe bir “dışlanmış” figürü olarak doğan Superman, zaman içinde farklı dönemlerin siyasi ve toplumsal çalkantılarına göre yeniden yorumlandı: II. Dünya Savaşı sırasında vatansever bir sembol; Soğuk Savaş döneminde Amerikan değerlerinin bekçisi; 21. yüzyılda ise bireysel sorumluluk, etik kriz ve kimlik arayışı ekseninde evrilen bir kahraman.

Bugün Superman yalnızca bir çizgi roman ya da film karakteri değil; modern mitolojinin yaşayan bir parçası sayılıyor.


HAFTANIN DİĞER FİLMLERİ

Bu hafta vizyonda Superman dahir altı yeni film var. Animasyondan belgesele işte haftanın diğer filmleri…

Gerçek Ötesi

Alkan Avcıoğlu’nun yönettiği belgesel film Gerçek Ötesi (Post Truth), yapay zekâ ile üretilen ilk uzun metrajlı belgesel film. “Gerçek dünya hakkında sahte bir film” olan belgeselde, onlarca yıla yayılan bir anlatı ile hakikat ve gerçeklik kavramlarının değerini yitirdiği bir dünyaya nasıl dönüştüğümüzü inceliyor. Teknolojiyle kurduğumuz ilişkiyi sorgularken, izleyiciyi kendi gerçeklik algısını yeniden düşünmeye davet ediyor. Enformasyon bombardımanı altında yaşadığımız, artık gerçeğin kopyalarının hüküm sürdüğü bir çağı kendi üslubuyla belgeliyor.

Ersin Korkut

Düğün Evi

Kamil Çetin’in yönettiği filmde Durul Bazan, Ersin Korkut, İnan Ulaş Torun ve Gizem Arıkan rol alıyor. Filmin konusu şöyle: Faruk, Gülizar’ı sevmekte fakat Gülizar’ın ailesi Faruk ile evlenmesine müsaade etmemektedir. Hatta Gülizar’ın babası Kamuran “ABD Başkanını getirseniz bile kızımı vermem.” der. O sırada ABD’de Trump seçimleri kaybetmiş ve ortadan kaybolmuştur. Muhtar Hıdır, Trump’a benzeyen birini Trump rolüne sokar. Trump’ı ağırlama, muhtarlık yarışı, kız isteme ajanlık işleri derken, hepsi birbirinin içinde, olay komediye dönüşür.

Kaptan Sabertooth: Kayıp Hazinenin Peşinde

Kaptan Sabertooth’un güzel gemisi Kara Leydi, bir gece gizemli şekilde ziyaret edilir ve geminin en özel simgesi olan altın kaplan heykel birden kaybolur. Bu olayın arkasında, çok zeki ve kararlı biri olan Kontes Sibylla vardır. Kaptan Sabertooth ve arkadaşları, kayıp heykel aramaya başlar. Are Austnes, Yaprak Morali ve Rasmus A. Sivertsen’in yönettiği Kaptan Sabertooth: Kayıp Hazinenin Peşinde (Kaptein Sabeltann og Grevinnen av Gral), Norveç yapımı bir animasyon.

En Değerli Hediye

Michel Hazanavicius’un yönettiği En Değerli Hediye (La plus précieuse des marchandises) haftanın bir diğer animasyon filmi. Fransa-Belçika ortak yapımı filmin konusu ise şöyle: Zorlu savaş şartlarında hayatta kalmaya çalışan bir oduncu ve eşinin hayatı. Savaşın hayatları yıkıp geçtiği zorlu bir dönemde ormanın derinliklerinde yaşayan bir aile şans eseri bir bebek bulur. Çiftin kurtardığı bebek hem onların hem de yollarının kesiştiği bütün insanların hayatlarını geri dönülemez bir şekilde değiştirecektir.

Asla Bırakma

Asla Bırakma (Never Let Go) adlı filmin yönetmöen koltuğunda Alexandre Aja var. Halle Berry, Christin Park, Matthew Kevin Anderson gibi oyuncuların yer aldığı filmde yıllardır kötü bir ruhun musallat olduğu ailenin yaşadığı esrarengiz ve gizemli olaylar anlayılıyor. Çocuklardan birinin kötülüğün gerçek olup olmadığını merak etmesi ve sorgulamasıyla birdenbire düşünülemeyecek kadar korkunç bir hale dönüşür. Hem kendilerinin hem de çevrelerinin güvenliğini tehlikeye girer.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER