Nesrin Sipahi kitabı çıktığında, beni kemik bir rocker olarak tanıyan eş-dost hayli şaşırmıştı. Doğrusunu isterseniz Nesrin Sipahi’nin hayatını anlatacak bir kitap yazma fikri 2016 yılının o ılık bahar gününe kadar aklımın kıyısından bile geçmiş değildi. O gün Nesrin Hanım ile bir televizyon kanalı için program yapan Hasan Bülent Kahraman Bey’in Kadir Has Üniversitesindeki odasında çekim için beklerken karşılaştık ve sohbet etmeye başladık. Aslında burada karşılaşmamız da tam bir tesadüfün eseriydi. Hasan Bülent Bey, o gün iki konuk alacaktı, biri Nesrin Hanım, diğeri de Hasan Bülent Bey’in okul arkadaşı Orhan Kahyaoğlu idi. Orhan ile yapacağı sohbetin konusu aldığı Nobel Ödülü’nden ötürü Bob Dylan olacaktı ama Orhan bir sebepten ötürü katılamayacağını söylemiş ve yerine beni önermişti. Nesrin Hanım ile menajeri Zeynep Göktürk’ün de eşliğinde o kitaplarla dolu odada, karşılıklı koltuklarda yaptığımız kısa sohbette kendisi hakkında zamanında gazete ve dergilerde hep birbirinin benzeri olan haberler dışında önemli bir şeylerin yazılmadığını ve müzik temelli kaynaklar olmadığını fark ettim. Hakkında bir kitap kaleme almaya o an dayanılmaz bir istek duydum. Şayet düşünürse bunu seve seve üstleneceğimi söyledim. Evet yanıtı iki yıl sonra geldi, çünkü ilk sorduğumda “benim anlatılacak neyim var ki?” demişti. Ancak anlattıkça ortaya çıktı ki, Nesrin Hanım’ın anlatacak çok şeyi vardı.
Bayıldım Yokuşu – Dolmabahçe.
***
Nesrin Sipahi Kitabı, planlarım arasında olmayan, masamın üzerine hoş bir tesadüf sonucu gelmiş olsa da, süreç çok uzun ve biraz da zahmetli olsa da, sonuçları açısından beni çok memnun etmiş bir çalışma oldu. Memnuniyetimin en belirgin tarafı, bu çalışmayı sürdürürken müzik tarihimize ilişkin çok şey öğrenmiş olmamdı. Nesrin Hanım çocukluk günlerimde radyomuzdan küçücük odamıza yayılan sesler arasında en fazla hafızamda kalanlardan biriydi. Bu ses, kendisini 2016 yılında bir televizyon programının kulisinde karşı karşıya geldiğimizde kafamın içinde yeniden yankılanmıştı.
Nesrin Hanım cadde üzerinde art-nouveau tarzında büyük bir apartmanın ikinci katında bulunan 200 metrekarenin üzerinde güzel bir dairede oturuyordu. Evin içi buram buram Eski İstanbul kokuyordu, anılarla doluydu. Evime yürüme mesafesinde 20 dakika uzaklıktaki Teşvikiye’deki evine düzenli ziyaretlere başladım. Arada bir aksıyor olsa da, bir buçuk yıla yakın haftada bir gün çarşambaları öğleden sonra yaklaşık bir iki saatlik ziyaretlerim oldu.
Türk Sanat Müziği sanatçısı Nesrin Sipahi ile yapılan röportaj.
Görüşmeler esnasında Nesrin Hanım’a duyduğum saygı ve hayranlığın daha da artmıştı. Belki şaşıracaksınız ama onun bazı konulardaki ketumluğuna bile hayran kaldım. Nesrin Hanım çok şey anlatmıştı ama anlatmadıkları da vardı. Kişiler ve olaylar hakkında hep olumlu tarafları anlattı, olumsuzları bir iki nokta dışında kendine sakladı. Kırıldığı insanları telaffuz etmek istemiyordu. Ruh halini daha yakından anladığım, neyi neden anlatmadığını fark ettiğim anda zorlamamayı tercih ettim. Bunlarla zaman kaybetmek yerine anlatacaklarını dinledim. Zaten ziyaretlerimde çok uzun uzadıya kalmıyordum. Düzenli kullandığı ilaçlar vardı ve çabuk yoruluyordu.
Salgın başlayınca ziyaretleri bitirmek zorunda kaldık. Bu süreçte ben kaynak taradım ve elimde birikenleri kendime has bir dille okura aktarmaya çalıştım. Araya salgın girmeseydi bu kitap 3-4 yıl önce çıkabilirdi.
***
Nesrin Hanım o günlerde 84 yaşındaydı ve bazı günler kendi elleriyle yaptığı börekler eşliğinde çayımızı içerken laflıyor, sonrasında salondaki büyük masanın üzerinde notlarımı alıyordum. Arada bir de birlikte yaşadığı oğlu Candemir’in evin arka odalarından ya da deposundan getirdiği torbalara ve küçük valizlere konmuş hatıratlara bakıyordum. Kitaba konmak üzere işimize yarayacak olanları taramak üzere emanet alıyordum. Bu malzemelerin bir arada oluşunda yıllar evvel vefat eden eşi Aldemir Bey’in rolü çok büyüktü. Nesrin Hanım’ın radyo günlerinde yaptığı bu evlilik sanat hayatında son derece etkili bir rol oynamıştı. Aldemir Bey doğrudan tüm ipleri ele alarak menajerliğini üstlenmiş ve Nesrin Hanım’ı eğlence hayatının hadiselerle dolu dünyasından uzak tutmuştu. Nesrin Hanım da müzik dışında bu pozisyonu iyi bir ev kadını ve kendini sanatına adamış biri olarak değerlendirmişti.
Bu sohbetlere Candemir’in de anlattıklarıyla katkıları oluyordu. O evden aldığım malzemelere dışarıdan dahil ettiklerimi de eklediğimde elimde hatırı sayılır bir belge birikmişti. Yanı sıra görüştüğüm insanların tanıklıklarını da aktardım. Ancak elimdeki görüşülmesi gereken tanıklar listesinden hayatta olan çok az isim kalmıştı. Bu arada magazin dergilerinde ya da gazetelerin magazin sayfalarında yer alan haberlerin çoğuna itibar etmedim çünkü onlar tiraj amacıyla şişirilmiş şeyler olduğundan güvenilir değillerdi. Elimde biriken malzemeyi kendime has yazı diline aktararak kitabı oluşturdum, son şeklinin verilişinde editörüm Kıvanç Koçak’ın çok büyük faydasını gördüm.
***
Bu ziyaretlerde bilhassa iki özelliğini daha derinden kavradım Nesrin Hanım’ın: ilki, Nesrin Hanım bir assolist olarak dedikodu, şaibe, sansasyon ya da televole programlarına malzeme olacak bir dünyada yer almamış, sanatıyla birlikte anneliğini ve eş olma görevini kusursuz yerine getirmiş nadir isimlerden biriydi. İkincisi ise, hem radyoda hem sahnelerde ve yanı sıra plaklarda daima en üst seviyedeydi.
Kitapta sadece Nesrin Hanım’ın hayatını değil aynı zamanda kendisinin radyoda, sahnelerde ve plak stüdyolarında aktif olduğu zamanları merak edenler için de, ufak da olsa bir kaynak ihtiyacına yanıt vermeye çalıştım. Nesrin Hanım’ın yaşantısında rol oynamış Papazyan Hanım, Ahmet Nuri Canaydın, Şerif İçli, Refik Ahmet Sevengil, Fahri Kopuz, Ruşen Kam, Suphi Ziya Özbekkan, Necdet Varol, Semahat Özdenses, Sadi Hoşses, Yavuz Özüstün, Şekip Ayhan Özışık gibi isimler hakkında da bilgiler aktardım. Cumhuriyet tarihimizin yaklaşık 60 yıllık bir zaman dilimi içinde geçen bir hayatta, yaşanan dönemin havasını, suyunu, ruhunu ve kültürünü de koklatmaya gayret ettim.