AVM müşterisinden okur çıkar mı?

Şehrin göbeğinde olmaması gereken AVM'ler sardı dört bir yanımızı... Cazibesi günden güne sönünce de arayış başladı. Müşteri ne zaman okur olur? O okur neye karşılık gelir? Buyrun cümbüşe...

Ülkemizde Lüksemburg’un yüzölçümü kadar AVM olduğunu yakın zamanda öğrendim. Şöyle bir araştırdım; AVM’siz yirmi otuz ilimiz kalmış, mevcut 400 civarı AVM’nin de yaklaşık yüzde 30’u İstanbul’da açılmış…

Kabul etmek gerek ki, iyi düzenlenmiş bir dönüşüm mabedi buralar; bin bir emekle kazanılan, bir anlık hezeyan yahut iştah sonucu tekrar ekonominin göğüs çatalına tıkılıyor… Görünürde alan memnun, satan memnun…

Yoksa değil mi?

Hiç kuşkusuz sosyologlar, davranış bilimciler ve ekonomistler ilgilenecektir bu hususta; belki de ilgileniyorlardır da… İyisi mi biz, AVM ile kültür arasındaki bağı anlamaya çalışmakla yetinelim.

Hemen hemen her AVM’de bir kitabevinin yahut resim atölyesinin, sergi alanının bulunması hoş bir tesadüf değil; zira AVM’ler, bilebildiğim kadarıyla, satış alanı büyüklüğüyle orantılı olarak sanatsal etkinlikler düzenlemekle yükümlü… Kendi düzenlemiyorsa bile bu amaçla kullanılmak üzere alan ayırmak zorunda…

Nefis Bir İş…

Sanırım sekiz, bilemediniz dokuz sene önceydi; Neomarin’de (Pendik) kitabevi olan biriyle tanışmıştım. Adı Moris Gerson’du. AVM’nin geniş koridorlarını kiralamıştı. Her ayın sonunda kestiği fişleri yönetime götürüyor, elde ettiği kârın bir bölümünü kira olarak ödüyordu. Ben “nefis bir iş” diye düşünedurayım, ömrü üç yıl sürmedi…

Batışın yahut kaçışın sebebini anlamakta hep zorlandım. Öyle ya, diğer tacirler gibi 5 bin, 10 bin avro kira ödemiyordu, yaptığı kârdan pay veriyordu. Dolayısı ile zarar etmesi pek olası değildi. E, madem değildi, niye kaçıp gitti?

Benzer mantığa sahip bir başka örnekle Tepe Nautilus’ta karşılaşmıştım. Üst katta, sinema çıkışının hemen karşısındaki kolonu çevirerek oluşturduğu bir adası vardı, yayıncılık da yapan bir şahsın… Çoğunlukla pop-art yahut süslü, boncuklu, oyuncaklı kitaplar satardı. Bir de best-seller’lar tabii… Genelde halinden hoşnut gözüküyordu. Sonra öğrendim ki, yüksek kira, belini bükmüş…

Verimsiz Mağaza…  

Fark ettiniz mi bilmem, çoğu AVM’de en az bir kitabevi var. Başlarda Remzi, İnkılâp, Megavizyon mağazalarına tesadüf ederdim. Sonra, ne oldu bilmiyorum, Megavizyon paldır küldür çekildi vitrinden. Virgin bir göründü, pir kayboldu… İnkılâp ısrarlı olmadı mağazacılıkta… Remzi sınırlı tuttu mağaza sayısını… Ve, mübalağa ederek söylüyorum, bir anda pıtrak gibi sardı etrafımızı D&R mağazaları!

Bu mağazanın sahibi, aynı zamanda internet üzerinden satış yapan iki büyük sitenin ve hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap eden iki büyük yayınevinin de sahibi tabii… Yani ne koridora stant kuran ne de kolonu çeviren kadar zayıf sermayeli… Yine de kapatıyor “verimsiz” olduğunu düşündüğü mağazaları bir bir… İyi de niye? AVM gezmelerine doyamayan insan profili, arzu ettiği okur tipine uymuyor mu yoksa? Ürün gamını sürekli değiştirmesine, rafları yeniden düzenlemesine ve sektöre neredeyse tek başına yön vermesine rağmen, niçin cirosu tatmin edici sıfır bolluğuna sahip değil acaba?

AVM’lerde Kitap Şenliği…

Çok sıkıcı ve uzmanlık isteyen şeyler bunlar… Haddimizi bilip, bir başka konuya geçelim: AVM’lerde kitap şenliği!

Bünyesinde kitabevi olmayanlar başta olmak üzere pek çok AVM belli dönemlerde seçtikleri yayınevlerini bir araya getirip şenlik düzenlemeye başladılar son yıllarda… Kimisi belediyelerle ortak hareket edip yayıncıya ücretsiz yer tahsis ederken, kimisi de 20.000 + KDV gibi cüzi sayılabilecek bir bedelle stant kiralamayı uygun buluyor. Genelde pamuk şekercilerin, takıcıların, çakma parfüm satanların tercih ettiği küçük, üstü kapalı stantlarda kitap sergilemelerini şart koşarak hem de… Amaç ulvi: Kültür hizmeti sunmak! Hayıflanmak niye? Yayıncılara da yaranılmıyor ki…

Mesela geçende (10-18 Aralık 2016) Demirören İstiklal AVM’de “Depo Kitap Festivali” yapıldı. Festivale kalburüstü 60 yayınevi katıldı. Hem de en az yüzde 50 indirim yapma sözü vererek… Ancak günlük ziyaretçi sayısı katılımcı sayısını nadiren katladı. Üstelik açıldığı günün akşamında Beşiktaş’ta, Beleştepe’de patlayan bomba, yayıncıların hevesini kursağında bıraktı.

Verilerin Bize Söylediği…

Bunca gevezeliği şunun için yaptım: a.) AVM’ler kitabevi yahut sergi alanı için yer ayırıyorsa, bu kültüre verdiği önem dolayısıyla mı, yoksa yasal bir zorunluluk olduğundan ötürü mü, bunu bilmek, dolayısıyla iyi irdelemek gerek. b.) Öyle ya da böyle, AVM’lerde kitap kendine yer buluyor. Peki, o kitaba uzanacak el sayısı niye günden güne azalıyor?

Galiba biraz buralarda oyalanmak gerek: AVM müşterisiyle okuru kıyaslamak… Artan baskı adetinin neye tekabül ettiğini anlamak… Tekelleşmeyi; arz ile talep arasındaki uçurumu görmek… Vs. vs. Aksi takdirde duvara tosladığımızı bile anlamayacak kadar hissizleşeceğiz bu gidişle.

Pandemi sonrası pek çok ezber değişti. Ekonomik sıkıntı bu değişen ezberleri dahi paramparça etti. Eskiden kitap, ihtiyaç listesinde 200’lü sıralarda yer bulurken kendine, bugün sanmıyorum ki listede olsun.

Fakirleşen yalnız cüzdan değil; dilimiz de fakirleşiyor. Daha az sözcük, daha çok emoji kullanıyoruz. Metafor ne bilmiyoruz. Soyut kavramları anlamıyoruz. Deyimler, atasözleri çekildi hayatımızdan… Yalnız okur değil, yazar da yetişmiyor. Kopyala yapıştırlar zaten yeterince fena idi, şimdi yapay zekâ ile reklam metinleri, senaryolar, tezler ve romanlar yazılıyor.

Tüm bunları gelişmenin sonucu olarak gören kesim çoğunlukta… Gelişmiş halimiz buysa vay bize, vaylar bize…

Çok ciddi bir zemin kayması yaşanıyor. Değerler değişti. Normal değişti. İdrak seviyesi düştü. Lezzet yelpazesi daraldı.

Filmler film değil. Müzik müzik değil. Resim resim… Heykel diye şehrin göbeğine dikilenler cilalı taş devrinde yapılanlarla eş…

Herkes her şeyi biliyor. Bilmese de biliyormuş gibi yapmasına imkân verecek donanıma sahip… Ama şu ya da bu yolla ulaşılmış, edinilmiş bilgi ne işe yarar, onu işleyecek zekâ, meziyet yoksa. Elması değerli kılan, kayadaki hali değil; işçiliktir.

Kayıplarımız canımızı yakmıyor. Nasırlaşmış vaziyette yüreğimiz. Oysa kültür olmadan sahip olduğunu sandığın hiçbir şeyin anlamı yok. Anlam da artık ihtiyaç listesinde değil.

 

 

 

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com