ABD'li aktör, şarkıcı ve model Austin Butler (ortada), ABD'li yönetmen Ari Aster (solda), ABD'li aktris Emma Stone (sağda) ve Şili-ABD'li aktör Pedro Pascal (sağda) 78. Cannes Film Festivali'nde “Eddington” filminin gösteriminde. (Fotoğraf: Sameer AL-DOUMY / AFP)
Korku yönetmeni Ari Aster, yeni filminde korkunun biçimini değiştirip duygusunu koruyor. Eddington, New Mexico çölünde geçen bir Batı hikâyesi gibi başlıyor, ama çok geçmeden günümüz Amerikan toplumunun paranoyalarını, bölünmelerini ve sessiz gerilimlerini anlatan bir alegoriye dönüşüyor. Aster’ın karakteristik huzursuzluk hissi bu kez hayaletler ya da iblislerle değil, ideolojik uçurumlar ve suskunlukla kuruluyor.
The Washington Post’un aktardığına göre, filmde küçük bir kasabanın yerel seçimleri üzerinden gelişen hikâye, kasabalıların birbirine duyduğu “nazik ama derin” güvensizliği merkeze alıyor. Aster’ın sineması bu kez doğrudan bir korku anlatısı sunmuyor; onun yerine, izleyicinin rahatsızlığını gerilimli suskunluklarla örüyor. Politik yelpazenin her ucunu eleştirmesiyle dikkat çeken film, bazı çevrelerce “omni-partisan” olarak tanımlanıyor. Aster, bu projede ne sağcıları ne solcuları rahat bırakıyor; herkes biraz suçlu, herkes biraz kurban.
Başrollerde Ethan Hawke ve Taylour Paige yer alıyor. Ethan Hawke, yaşlanmış bir kasaba şerifi olarak karanlık geçmişiyle yüzleşirken, Paige ise genç bir öğretmen olarak kasabanın değişim arzusunu temsil ediyor. Aster’ın görsel dili ise yine şiirsel bir yoğunlukta: pastel çöl renkleriyle sarılmış görüntüler, boşlukla dolu kadrajlar, konuşmaktan çok susan karakterler.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Festival öncesi özel gösterimlerde film, kimi eleştirmenlerce yılın en çarpıcı politik sineması olarak övülürken, bazı izleyicilerce ise “seyirciyi dışlayan bir deney” olarak tanımlandı. Aster’ın önceki filmlerine göre çok daha az jump scare, çok daha fazla metafor barındıran yapısı, yönetmenin sinema dilinde yeni bir evreye geçiş yaptığını düşündürüyor.
1986 doğumlu Amerikalı yönetmen ve senarist Ari Aster, ilk uzun metrajlı filmi Hereditary (2018) ile dikkat çekti. Hemen ardından gelen Midsommar (2019) ve Beau Is Afraid (2023) ile hem korku türünün hem arthouse sinemanın sınırlarını zorladı. Aster, alegorik anlatımı, travma temaları ve rahatsız edici atmosferleriyle tanınır. Görsel dünyası kadar ses tasarımı da onun filmlerinde önemli yer tutar.