ABD’nin en köklü sinema etkinliklerinden biri olan Chicago International Film Festival (CIFF), 16 Ekim’de kapılarını açtı. 27 Ekim’de sona erecek…
Axios Chicago haberine göre festival, bu yıl 60’tan fazla ülkeden 150 filmi izleyiciyle buluşturuyor. Açılış filmi, Steve McQueen’in Chicago tarihine odaklanan yeni belgeseli The Fire Next Time (Bir Sonraki Yangın) oldu.
The Hollywood Reporter analizine göre CIFF 2025, bağımsız sinemayla ana akım yapımlar arasındaki sınırları inceltiyor. Programda Luca Guadagnino’nun Challengers (Rakipler), Kelly Reichardt’ın Showing Up (Ortaya Çıkmak), Radu Jude’nin Do Not Expect Too Much from the End of the World (Dünyanın Sonundan Fazla Bir Şey Bekleme) gibi yapımlar öne çıkıyor. Ayrıca festival, bu yıl ilk kez “Chicago Voices” (Chicago Sesleri) adlı bölümle kentin yerel hikâyelerini merkezine alıyor.
Festivalin “Snapshots” başlıklı bölümünde Nadir Sarıbacak ve Samy Pioneer imzalı Gazelle adlı film de izleyiciyle buluşacak. 2-12 Ekim tarihleri arasında 44.sü gerçekleştirilen 2025 Vancouver Uluslararası Film Festivali’nde İzleyici Ödülü kazanan Gazelle, CIFF’nin tanıtım yazısında şöyle takdim ediliyor: “Gazelle sadece göç krizimiz hakkında acil bir hikâye değil — aynı zamanda yerinden edilmenin derin psikolojik ve fiziksel etkilerini anlatan dokunaklı bir öykü.”
Nadir Sarıbacak, hem yazıp hem yönettiği ‘Gazelle’de başrolde de yer alıyor.
Eleştirmenlere göre CIFF, son yıllarda Venedik ve Toronto arasında “Amerikan festival üçgeninin üçüncü ayağı”na dönüşmüş durumda. Festivalin bu statüsü, hem Orta Batı bölgesine kültürel ivme kazandırıyor hem de ABD sinemasının yerel anlatılarını küresel gündeme taşıyor.
1964 yılında Michael Kutza tarafından kurulan Chicago International Film Festival (Chicago Uluslararası Film Festivali), Kuzey Amerika’nın en eski bağımsız film festivali olarak bilinir. Başlangıçta yalnızca 16 filmle düzenlenen festival, bugün her yıl 60’tan fazla ülkeden 150’den fazla yapımı ağırlıyor.
CIFF’in özgün yanı, hem bağımsız sinemayı hem de büyük stüdyo yapımlarını aynı çatı altında buluşturmasıdır. Festivalde “International Competition” (Uluslararası Yarışma), “New Directors” (Yeni Yönetmenler), “Out-Look” (LGBTQ+ temalı filmler) ve “Chicago Voices” (kente özgü hikâyeler) gibi bölümler öne çıkar. Etkinliğin ana ödülü, simgesel “Altın Hugo”dur.
Bugün CIFF, Toronto ve Venedik’le birlikte ödül sezonunun yönünü belirleyen üç büyük festivalden biri kabul edilir. Sinema tarihine kazandırdığı keşif yönetmenler, tartışma panelleri ve toplumsal temalarıyla, yalnızca bir film seçkisi değil, Orta Batı’nın kültürel belleğini besleyen bir sanat buluşması olarak konumlanır.
2019 – Portrait of a Lady on Fire (Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi) — Yönetmen Céline Sciamma. 2019 yılında Chicago International Film Festival’de “Gold Hugo – En İyi Film” ödülünü kazandı.
2016 – Sieranevada — Yönetmen Cristi Puiu. 2016’da festivalin Uluslararası Uzun Metraj Yarışması’nda Gold Hugo ödülünü aldı.
2024 – Vermiglio — Yönetmen Maura Delpero. 60. Chicago Uluslararası Film Festivali’nde (2024) Gold Hugo ödülünü kazandı.
Türk sineması, Chicago International Film Festival tarihinde birkaç kez dikkat çekici ödüllerle anıldı.
2021 yılında Ferit Karahan’ın yönettiği Okul Tıraşı (Brother’s Keeper), festivalin en prestijli ödülü olan Altın Hugo – En İyi Film ödülünü kazandı. Film, Doğu Anadolu’daki bir yatılı okulda geçen öyküsüyle sistem eleştirisini sade ama çarpıcı bir dille işlemişti. Bu ödül, Türkiye’nin Chicago’da uzun süre sonra aldığı ilk büyük ödül olarak kayda geçti ve Karahan’ın filmi daha sonra Avrupa ve ABD festivallerinde de gösterildi.
2023’te ise Nuri Bilge Ceylan’ın Kuru Otlar Üstüne (About Dry Grasses) filmi, Gümüş Hugo – En İyi Yardımcı Oyuncu Performansı ödülüne layık görüldü. Oyuncu Merve Dizdar’ın Cannes’daki başarısının ardından Chicago’da da ödüllendirilmesi, uluslararası eleştirmenlerin Türk sinemasına ilgisini pekiştirdi.
Geçmişte Reha Erdem, Zeki Demirkubuz ve Yeşim Ustaoğlu gibi yönetmenlerin filmleri de festival seçkilerinde yer aldı. Chicago’da alınan bu ödüller, Türkiye sinemasının toplumsal temalarını evrensel sinema diliyle buluşturabildiğini gösteren önemli kilometre taşları olarak değerlendiriliyor.