Gazeteci-yönetmen Ümit Kıvanç, İstiklal Caddesi'nde İsrail'le ticareti eleştiren gençlerin darp edilerek gözaltına alınmasını eleştirdiği yazısında, "Bakarsınız yarın öbür gün öğreniriz ki, ahiret korkusu zaten 'AKP ve MHP oylarıyla red' ya da KHK’yla iptal edilmiş" diye yazdı.
Gazeteci, yazar ve yönetmen Ümit Kıvanç, İstiklal Caddesi’nde Gazze saldırıları nedeniyle İsrail’i protesto eden ve Türkiye’nin bu ülkeyle ticareti kesmesini isteyen gençlere yapılan polis işkencesini ele aldığı yazısında AKP’nin “iki yüzlü” politikasını sert bir dille eleştirdi.
Gazze bombalanırken İsrail’le ticareti sürdüren ancak bu konudaki bilgilerin açığa çıkmasından rahatsız olan AKP iktidarı, dün de İstiklal Caddesi’nde Filistin’le dayanışma gösterisi yapan gençlerin üzerine polisi sürdü.
Onlarca kişi gözaltına alındı, aralarında başörtülü kadınların da bulunduğu çok sayıda kişi darp edildi, itildi, ters kelepçelendi, hatta tokatlandı. Yaşanan olayın yankıları sürerken AKP cenahından gelen gençleri suçlayıcı açıklamalar ise pes dedirtti.
Ümit Kıvanç, Gazete Duvar’daki yazısında, İstiklal Caddesi’ndeki eylemi gerçekleştiren Filistin İçin Bin Genç girişimi için “Gösterici grubun Gazze konusunda boynu eğik iktidar seçmenine hitap edebilme kabiliyeti yüksek. Aralarındaki başörtülü genç kadınlar taze konjonktürde muktedirlerin gözüne saatli bomba gibi görünüyor olmalı. Hattâ, ne saatlisi!.. Taşıyıcı kolonlara yerleştirilmiş tahrip kalıpları gibi” değerlendirmesinde bulundu.
Yerel seçimdeki “İsrail muhabbeti etkisi”nin henüz güvenilir şekilde ölçülemediğini kaydeden Kıvanç, “Şahsen, iktidar seçmeninin, başka hiçbir sebep olmaksızın, sırf Filistinli Müslümanlara sırt çevrildi, “düşmanla” iş birliği yapılıyor diye iktidar partisinden kolay kolay oyunu esirgeyeceğini sanmıyorum. Yapan olduysa, bunca yıldır bunca hak-adalet çiğnemeye, çalma çırpmaya, iktidardan düşmemek için kanlı yollara başvurmaya en azından sessiz kalarak omuz verip sonra birdenbire Gazze halkı için insafı, vicdanı, adalet hisleri ayağa kalkan görüldüyse -tuhaf ahaliyiz, olmaz değil-, seçim sonucuna damga vuracak sayıda değillerdir diye tahmin ediyorum” diye yazdı.
Taksim’de İsrail protestosuna polis şiddeti: Yaklaşık 30 gözaltı
Eylemciler ters kelepçeyle gözaltına alınırken, polisin bazı eylemcilere tokat attığı, başörtüsünü çekiştirdiği anlar kameralara yansıdı (Görüntü: BirGün)
AYRINTILAR | https://t.co/gKvAM6qJ6r pic.twitter.com/GtN8ivfCWr
— velev (@velevnews) April 6, 2024
‘RAHATSIZLIĞI KARŞI TARAFIN SAHİPLENMESİ ARTTIRMIŞ OLABİLİR’
Kıvanç’ın yazısından öne çıkan bazı bölümler şöyle:
“AKP destekçileri nezdinde “Aman İsrail’le muhabbete halel gelmesin!” tutumundan duyulan rahatsızlığı belki “karşı tarafın” bu meseleyi sahiplenmesi artırmıştır. İsrail’e akaryakıt, çelik, patlayıcı ve silah imalatında işe yaradığı söylenen birtakım parçalar taşıyan gemilerin gidiş-gelişini, iktidarın muhtemel şerrinden korunabilmek için evini barkını terk etmek zorunda kalan muhalif gazeteciden (Metin Cihan’dan) öğrenmeleri, bu ikiyüzlülüğün belgelerini yayan, paylaşan insanların kendilerinden saymadıkları kimseler olması, sanırım olayın kendisi kadar sinir bozucu olmuştur. Zira bu etken, aynı zamanda, tapınılan devlete nihayet hakim olmuş muhayyel “Müslümanlar”ın düpedüz gaflet ve delalet ve hattâ hıyanet cinsinden sistematik tavırlarının teşhirini daha cafcaflı, daha gösterişli hale getirdi.”
“Hangisi olursa olsun -belki hepsi bir aradadır-, iktidarın İsrail’le muhabbet tutumunun içerideki konumunu böylesine sarsacağını hesaplamadığı belli. Çünkü iktidar koalisyonunu ayakta tutan gövdeden hiçbir uzvun buradan kopmaya cesaret edemeyeceğini veri almaya alıştılar. Haksız değildiler elbette. Ama insan evladı bazen her şeye sonsuza kadar katlanamayabiliyor. Eğer burada tehlike görselerdi -özellikle Tayyip Erdoğan görseydi- mutlaka, göstermelik de olsa İsrail hükümetine yönelik bazı sert çıkışlar, kınamalar, tehditvârî duyurular falan yaparlardı. Kaldı ki, gizli hatlardan görüşüp, “kamuoyu baskısı yüzünden sevkiyata ara veriyoruz, biraz da küfür kıyamet gideceğiz” mesajı verip işleri herkesin bu kadar gözüne sokmadan yürütmek de imkânsız değildi. İsrail’le ticaretin nasıl hayasızca sürdürüldüğünden bizi ABD veya Rusya gizli servisleri falan haberdar etmedi sonuçta; bir gazeteci tamamen açık kaynaklardan derlediği bilgileri aktardı. Böylesine yüzsüzce apaçık olmayabilirdi.
Açıkçası bu kadar pişkinliğin, riyakârlığın gayet nazik ve tehlikeli bir konuda, hiç tedbir alınmaksızın ve uluorta sürdürülmesini nâçiz köşeyazarınız da anlayamadı, muhterem okurlar. Bu yüzden, işte, yukarıda değindiğim tesbite sığındım: hesaplayamadılar, küçümsediler. Ve bu “kibir faktörü”, şüphesiz dindarlığın kendinden menkûl erdemine basarak yükselmiş birileri için ayaklarının altından zeminin çekilmesi demek. Bu durumda belki de başa, AKP’nin demokrasi, hak-adalet vaatleriyle ortaya çıktığı günlere dönüp, artık şüphesiz siyaseten değil, ama hiç değil, buna karşılık felsefî düzeyde, varoluşsal sorun çerçevesinde, ahlâk ve vicdan konularını yeniden konuşmalıyız. İsterlerse, ahiret korkusu bağlamında.”
“Ha belki “Erdoğan ya da AKP iktidarda yalnız değil ki,” diye hatırlatanlar çıkacaktır. Devletin bilmediğimiz yerlerindeki bildiğimiz ama tanımadığımız güç odaklarını ve MHP’yi hesaba katmamızı istiyor olabilir bu dikkatli kimseler. Konuştuğumuz bağlamda onları hesaba katmamız gerekmiyor, sayın seyirciler. (Artık hepimiz sayın seyircileriz; soykırım izliyoruz koltuklarımızdan, kanepelerimizden.) Hak-adalet tanımayan güncel Türk-İslâmcı iktidarın bu ortaklarının İsrail’in marifetine ilişkin yegâne duygusu kıskanmaktır zannederim. Bir de haset; tıpkısını yapamıyor olmaktan doğan. Şu ya da bu vesileyle memleket nüfusunun şu ya da bu kesimini ortadan kaldırmaya yönelik türlü kanlı tezgâhlardan geçip bugünlere geldiklerinden, duygudaşlıkları elbette benzer işleri becerenlerledir. Onlar için İsrail’le ticareti kesmeme belki de yegâne açık sözlü davranış sayılabilir.
AKP içinse… Bakarsınız yarın öbür gün öğreniriz ki, ahiret korkusu zaten “AKP ve MHP oylarıyla red” ya da KHK’yla iptal edilmiş.”