Yazar Taha Akyol, AKP iktidarının 'dindarlar yolsuzluk yapmaz' algısını yıktığını belirtti.
Yazar Taha Akyol, “Tarihin bize söylediği, “güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar” kanunudur. ‘Dindarlar yolsuzluk yapmaz’ şeklindeki yaygın güveni bu iktidar yıktı. İşte, Türkiye “yolsuzluk algı endeksi”nde hiç bu kadar aşağı düşmemişti.” dedi.
Akyol, Karar gazetesinde yer alan yazısında AKP’nin ikinci parti olmasıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Tek parti yönetimine ilk tepkinin ülkenin en geliş Ege şehirlerinden yükseldiğini belirterek, “Bugün, “elim CHP’ye gitmez” diyenlerin CHP’ye bir ölçüde oy vererek onu birinci parti yapmalarında da “sırtını devlete dayayan siyaset”in kibir ve partizanlığına tepki duygusu etkili oldu.” değerlendirmesinde bulundu.
Akyol, yazısında şu ifadeleri kullandı: “Bugün, “elim CHP’ye gitmez” diyenlerin CHP’ye bir ölçüde oy vererek onu birinci parti yapmalarında da “sırtını devlete dayayan siyaset”in kibir ve partizanlığına tepki duygusu etkili oldu.
Tarihin bize söylediği, “güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar” kanunudur. ‘Dindarlar yolsuzluk yapmaz’ şeklindeki yaygın güveni bu iktidar yıktı. İşte, Türkiye “yolsuzluk algı endeksi”nde hiç bu kadar aşağı düşmemişti. Yirmi yıldır bir Siyasi Etik Kanunu çıkarılmadı!.. Liste kolaylıkla uzatılabilir… Hele de CB sisteminde parti ve devlet iç içe geçtikten sonra.
Büyük zihinler iki asır önce “güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar” kuralına karşı teoriler düşündüler.
“Kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti, denetim ve denge, şeffaflık, hesap verirlik, fikir ve ifade hürriyeti” gibi değerler ve kurumlar geliştirdiler. Newton ile Montesquieu’nün aynı asrın insanları olması ve dünyada Sayıştay’ların 18. Yüzyılda ortaya çıkması, (bizde 1862) tesadüf değildir. Hepsi aynı zihnî aydınlanmanın eserleridir.
Dürüstlük, vicdanlara bırakılmamalıydı. Bırakırsanız, güç tutkusu yolunu bulurdu, “dava için” der, “devrim için” der, “siyaset yapıyoruz” der, der de derdi.
Öyle bir anayasal düzen inşa edilmeliydi ki, iktidara gelen gideceğini bilmeli, hatta görmeliydi. Kendini hem Sayıştay gibi denetim kurumlarının hem parlamentonun ve hür medyanın denetimi altında hissetmeliydi. Yargı mutlaka bağımsız olmalıydı…
Özetle, kral değil kural… Kuvvetler ayrılığına, denetim ve denge esaslarına dayalı modern hukuk devleti.”