Hitit Döneminde varlığını sürdürdüğüne inanılan ve "Parha" diye bilinen Perge Antik Kenti, Roma Döneminde Anadolunun en düzenli kentlerinden biri idi. Antalya şehir merkezinin 17 kilometre doğusunda bulunan Aksu ilçesinde yer alan Perge, mimarisi ve mermer heykeltıraşlığı ile ünlüydü. Günümüzde Antalya Müzesini dünyanın en önemli heykel müzelerinden biri haline getiren de, antik kentte yapılan kazılarda ortaya çıkarılan bu heykeller. Şehirdeki akropolisin Tunç Çağı döneminde kurulduğu düşünülüyor. Arkeolojik buluntular arasında yer alan obsidyen ve çakmak taşı buluntular Cilalı Taş Devri ve Bakır Çağından itibaren Perge’nin yerleşim yeri olarak kullanıldığını göstermekte. Helenistik dönem boyunca ise, şehir eski dünya içerisindeki en zengin ve güzel şehirler arasında sayılmakta imiş. Bir zamanlar Pamfilya Bölgesine de başkentlik yapmış Perge şehir planının esasını biri doğu-batı, diğeri ise kuzey-güney yönünde uzanan iki ana cadde oluşturuyor. 15 bin izleyici kapasiteli tiyatro oldukça iyi korunmuş. Oturma yerlerinin karşısında yer alan özenle dekore edilmiş iki katlı sahne binası M.S. 2nci yüzyılda inşa edilmiş. Buradan bulunan eserler günümüzde Antalya Müzesinde ‘Perge Tiyatrosu Salonu’nda devamlı olarak sergileniyor. Bu heykellerin mükemmelliği Perge heykeltıraşlığının eşsiz tarza sahip ekolünü çok güzel bir şekilde yansıtıyor. Antik Kent Perge’nin bir diğer temel yapısı olan stadyum, Türkiye’nin en iyi korunmuş stadyumları arasında yer alıyor. Tiyatronun kuzeyinde M.Ö. 2nci yüzyılda inşa edilmiş olan stadyum yaklaşık olarak 12 bin izleyici kapasiteli. Kentin antik çağdaki heybetini yansıtan diğer sosyal ve kültürel yapılar arasında dikdörtgen planlı agora, yüksek kuleler, anıtsal çeşmeler, hamamlar ve sütunlu caddeler bulunuyor. Perge Hristiyanlık için de önemli. Hristiyanlığın en önemli figürlerinden biri olan Aziz Paul, Pergeye misyonerlik seyahatleri sırasında Aksu Nehri üzerinden varmış. İncilde yazılı olmasından dolayı şehir ve akarsu Hristiyanlığın kutsal mekanlarından biri olarak kabul ediliyor. (Hamza Şahin - Depo Photos)
1935 yılında Türkiye’de cam sanayinin temellerini atmak için kurulan Şişecam, Perge Antik Kenti’nde gerçekleştirilen kazılarda ortaya çıkan cam fırınlarının ve cam kalıntılarının incelenmesi ve korunması için sponsor oldu. Roma dönemine ait olduğu düşünülen bu bulguların camın Anadolu’daki köklü tarihine katkı sağlaması hedefleniyor.
Perge kazı çalışmalarına başkanlık eden İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Sedef Çokay Kepçe, gerçekleştirilen sponsorluk için şunları söyledi: “Perge Antik Kenti’nin stadyum yapısında gerçekleştirdiğimiz kazı çalışmaları esnasında yeni bulgulara ulaştık. Kazılarda keşfettiğimiz tarihi M.S. 3. ve 4. yüzyıla ulaşan beş adet cam fırınının ve bu fırınların çevresinde bulduğumuz cam kalıntılarının camın Anadolu’daki tarihine ışık tutmak konusunda önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz. Bu çalışmalarımızda Şişecam, fırınların restorasyonu için maddi destek sağlarken, kazılar sırasında bulduğumuz cam kalıntılarının yüksek teknoloji gerektiren analizleri için bize Ar-Ge merkezinin kapılarını açıyor. Kalıntıların tarihine yönelik analizler, Şişecam Bilim, Teknoloji ve Tasarım Merkezi’ndeki laboratuvarlarda gerçekleştirilecek.”
Kültürel mirası koruma ve gelecek nesillere aktarma misyonunu sürdürmeye devam eden Şişecam’ın, bu doğrultuda oluşturduğu bir Cam Eserler Koleksiyonu da bulunuyor. Yaklaşık 3.500 yıllık bir tarihi kapsayan ve İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne kayıtlı olan bu değerli koleksiyon, Antik Yunan, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait 520 eski cam eserden oluşuyor. Şişecam Genel Merkezi’nde sergilenen bu özel koleksiyonda yer alan eserler, cam sanatının evrimini gözler önüne seriyor.