Sinan Ateş cinayetine önemli deliller kazandıran savcının Ankara Adliyesi'nden uzaklaştırılmasını yorumlayan deneyimli yargı muhabiri Alican Uludağ, "Savcıların bile bunları yaşadığı bir ülkede bu haberleri yazan gazetecilerin yarın başına bir şey gelmesi çok uzak değil hatta yakındır. Not edin" uyarısında bulundu.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) son kararnamesi ile binlerce hakim ve savcının görev yerini değiştirmesinin yankıları sürüyor. Sinan Ateş cinayeti davasında dosyaya bilirkişi raporunu kazandıran, cinayetin Ülkü Ocakları bağlantılı olabileceğini ilk kez deşifre eden Ankara Başsavcıvekili Durdu Özer’in tenzili rütbe ile adliyeden uzaklaştırılması kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
Deneyimli yargı muhabiri Alican Uludağ, sosyal medya hesabından HSK kararnamesini yorumladığı analizinde dikkat çekici ifadeler kullandı. Siyasi cinayet veya şiddet olaylarına bakan savcılarının “kellelerinin gittiğini” kaydeden Uludağ, bu tür olayları haberleştiren gazetecilere saldırıların da olabileceğini söyledi.
Alican Uludağ’ın X’teki paylaşımı şöyle:
“Bunları ilk kez yazıyorum.
Aslında; Sinan Ateş cinayetini soruştururken bir yıl önce dosyadan alınan ve bugün de Ankara Adliyesi dışına düz savcı olarak gönderilen Başsavcı Vekili Durdu Özer’in Sinan Ateş cinayeti soruşturmasına atanmasını o dönem doğrudan MHP istemişti.
Çünkü MHP, milliyetçi kökenli olan ve yakından tanıdığı Durdu Özer’in soruşturmaya gelmesi halinde dosyaya etki edebileceğini, soruşturmayı istediği gibi yönlendireceğini düşünüyordu. Ancak MHP’nin beklediği olmadı.
Sinan Ateş dosyasını devralan Cumhuriyet Başsavcı Vekili Durdu Özer, vicdanını satmadı; Sinan Ateş soruşturmasında hukukun dışına çıkmadı, yasaların gereğini yaptı ve MHP’nin gelen bütün baskılara direndi. Bu süreçte Durdu Özer’e MHP cephesinden öyle baskı ve tehditler geldi ki…. Hatta doğrudan bir MHP Genel Başkan Yardımcısının dahi Özer’i arayıp tehdit ettiği adliye kulislerine kadar yansıdı. Ancak Özer, yine de geri adım atmadı. Sinan Ateş cinayetini büyük oranda çözdü, Ülkü Ocakları bağlantılı şüphelileri tek tek tespit etti, bazılarını tutuklattı. İşin ucu daha yukarılara gider miydi, bilmiyoruz.
Eğer dosyadan alınmasıydı bugün belki de cinayetin asıl faillerini iddianamede sanık olarak görebilecektik.
Ancak bugün Türkiye’de değil sıradan bir insanın hukuk güvenliğinin olması, o hukuk güvenliğini sağlamakla görevli Cumhuriyet savcılarının dahi hukuk güvenliği yok. Ülkemizde bir Cumhuriyet Savcısı, cesaretle siyasi bir cinayetin üzerine gittiği zaman hemen bedel öder, bugün ödendiği gibi.
Oysa daha bir kaç yıl önce benzerini yaşamıştık. Ankara’da Başsavcı Vekili olarak görev yapan Alpaslan Tufan, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ’ın Ülkü Ocakları mensupları tarafından ölümüne darp edilmesine ilişkin yürütülen soruşturma sırasında dönemin MHP Milletvekili Olcay Kılavuz tarafından 2021’de doğrudan hedef gösterilmişti. Paylaşımı halen duruyor. Ki o Olcay Kılavuz bugün Sinan Ateş cinayeti soruşturmasında şüpheli. Başsavcı Vekili Tufan, o dönem Özdağ’a saldıranları gözaltına aldırtmış ve olayın belki de siyasi bağlantılarının üzerine gidecekti. Ancak anında soruşturmaya müdahale gelmişti. Tutuklananlar türlü oyunlarla tahliye edilmişti. Ancak bir yıl sonra MHP’nin baskısı sonucunda Alparslan Tufan da Ankara Adliyesi dışına çıkarılmıştı, Durdu Özer’e bir yıl sonra bugün yapıldığı gibi.
Peki, bu süreçlerde ülkeyi yöneten AKP iktidarı ne yaptı? Ortağının gönlü olsun diye yargıya müdahale edip savcıları biçti, suç dosyalarının kapatılmasına göz yumdu. Bu suçlara ortaklık yaptı.
Aradan geçen 2 yılda adalet cephesinde değişen hiçbir şey yok yani. Siyasi cinayet veya şiddet olayların üzerine giden savcıların tek tek kelleleri alınıyor.
Savcıların bile bunları yaşadığı bir ülkede bu haberleri yazan gazetecilerin yarın başına bir şey gelmesi çok uzak değil hatta yakındır. Not edin.