Prof. Dr. Cenk Yaltırak
Merkez üssü Marmara Denizi olan, İstanbul’oa Silivri ve Büyükçekmece açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremin Marmara’daki büyük depremin habercisi olmadığını öne süren Prof. Dr. Cenk Yaltırak, riskin hâlâ devam ettiğini belirtti. “Kilit hâlâ yerinde duruyor” diyen Yaltırak, mevcut deprem yönetmeliklerinin yetersiz olduğunu vurgularken, karar vericileri bilimsel veriler ışığında harekete geçmeye çağırdı.
İstanbul’da 23 Nisan günü Silivri açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından kamuoyunda “büyük depremin habercisi mi?” sorusu yeniden gündeme geldi. Konuya ilişkin önemli açıklamalarda bulunan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) öğretim üyesi Prof. Dr. Cenk Yaltırak, Marmara Denizi’nde kırılmayı bekleyen ana fay segmentinin hâlâ büyük risk taşıdığını vurguladı.
Candan Yıldız’ın YouTube kanalında sorularını yanıtlayan Prof. Yaltırak, 6.2’lik depremin Marmara’daki büyük depremin ne öncüsü ne de erteliyicisi olduğunu söyledi:
“Bu bir orta büyüklükte depremdi. Ana faya bağlı yan kollardan birinde gerçekleşti. Marmara’daki ana segmentte henüz bir stres boşalması yok. Kilit hâlâ yerinde duruyor.”
1500 YILLIK YIKICI DEPREM TARİHİ: “38 YIKIM, SAYISIZ KAYIP”
Marmara Denizi’nin 1500 yıllık sismik tarihinde en az 38 yıkıcı depremin kayda geçtiğini belirten Prof. Yaltırak, bu depremlerin kıyı şeridindeki kentlerin çoğunda ciddi yıkım ve can kayıplarına yol açtığını hatırlattı:
“Bu fay sisteminden 20 ila 60 kilometre uzaklıktaki yerleşim yerleri bile ciddi biçimde etkilenmiş. Bugün göremediğimiz pek çok antik kent —Gemlik, Bandırma, Mudanya gibi— bu depremlerle tarihten silinmiş.”
6.2 büyüklüğündeki depremin, Marmara Denizi’ndeki ana segment üzerinde bir değişikliğe yol açmadığını belirten Yaltırak, bunu bir baraj benzetmesiyle açıkladı:
“Düşünün ki dev bir baraj var. Bu deprem, o barajın duvarında küçük bir çatlak gibiydi. Su seviyesini düşürmedi. Kilit hâlâ yerinde. Marmara’daki büyük deprem potansiyeli ortadan kalkmış değil.”
Prof. Yaltırak, Türkiye’deki deprem yönetmeliklerinin dayandığı tehlike haritalarının güncellenmesi gerektiğini vurguladı. Fay hatlarının karmaşık yapısının yeterince dikkate alınmadığını belirtti:
“Deprem yönetmelikleri eski bilgilere dayanıyor. Maraş depremlerinden sonra bile bu haritalar güncellenmedi. Fay haritası sadece bir çizim değildir; binalar nerede güçlendirilecek, öncelikler ne olacak, buna göre karar verilir.”
Yaltırak, İstanbul’daki kentsel dönüşüm politikalarını da eleştirerek, sağlam zeminli bölgelerde lüks konutların inşa edilmesini kamu kaynaklarının israfı olarak değerlendirdi:
“En büyük riskin olduğu yerler göz ardı ediliyor çünkü rant getirmiyor. Bu yüzden Zeytinburnu, Fatih, Küçükçekmece gibi bölgeler beklemeye alınıyor; Şişli, Beşiktaş, Sarıyer gibi yerlerde baştan sona binalar yenileniyor.”
Toplumda ve karar verici pozisyondaki kurumlardaki “bilime kulak tıkama” alışkanlığına da değinen Yaltırak, kamuoyunun doğru yönlendirilmemesinin büyük bir tehlike olduğunu vurguladı:
“Deprem konusunda insanlar doğru bilgiye değil, kimin neyi söylediğine bakıyor. Televizyon ekranları bilim insanları yerine popüler figürleri çıkarıyor. Halk arasında da bu bir inanç meselesine dönüşüyor. Bu çok tehlikeli.”
Deprem hazırlığı konusunda bireylerin de sorumluluk alması gerektiğini belirten Yaltırak, vatandaşların binaları için uzman kontrolü talep etmeleri gerektiğini vurguladı:
“Nasıl ki bir sağlık kontrolüne gidip tahlil yaptırıyorsanız, binanız için de bunu yapın. Fay hattına uzaklık değil, zemininizin depremde nasıl davrandığı önemli.”
Son olarak kamuoyunda yaratılan “büyük deprem geliyor” paniğine karşı da uyarıda bulunan Yaltırak, soğukkanlılıkla hazırlık yapılması gerektiğini ifade etti:
“WhatsApp mesajlarıyla değil, bilimsel verilerle hareket etmeliyiz. Biz apartmandan çıkmadık çünkü bu büyüklükte bir deprem zaten ana fayın kendisi değil. Depreme hazırlıklı olacağız ama paniğe kapılmayacağız.”