AKP rejiminin bir yandan Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyonu diğer yandan ise Devlet Bahçeli üzerinden İmralı açılımı yaptığını savunan prof. Dr. Ali Yaycıoğlu, bu iki hamlenin de ilişkili ve koordineli olduğunu savundu. Yaycıoğlu’na göre iki konuda da işler rejimin istediği şekilde yolun gitmiyor.
X hesabından Türkiye’de son dönemde yaşananları değerlendiren prof. Dr. Ali Yaycıoğlu, “Bu tablo karşısında CHP’nin yapabileceği en önemli şey halkın tepkisiyle birleşmek ve bu tepkiyi büyütmek” dedi.
Yaycıoğlu’nun mesajı şöyle:
“Rejim, İmamoğlu hamlesiyle büyük bir risk aldı. Diğer risk ise İmralı açılımı.
Bu iki hamle birbiriyle doğrudan ilişkili ve koordineli. Tesadüfen geliştiğini düşünmek büyük saflık olur.
Görünen o ki, bu iki riskli adımın birbirini dengeleyeceği varsayılmış:
•İmralı hamlesiyle Kürt hareketini muhalefet bloğundan koparmak,
•Ardından İmamoğlu ve ekibini tasfiye etmek.
Ama işler tam planlandığı gibi gitmiyor.
1. DEM Parti’nin kafası karışık. Ancak hâlâ muhalefet bloğundan tam anlamıyla koptuğu söylenemez. Özellikle taban yerinde duruyor. Parti çevrelerinde rejimin, İmamoğlu operasyonuna karşı ses çıkarmamaları karşılığında bazı tutsak siyasetçilerin serbest bırakılması gibi yeni tavizler verebileceğini düşünülüyor muhtemelen.
2. 19 Mart Darbesi’ne karşı halktaki, özellikle üniversite gençliğindeki, hareketlenme rejimi tedirgin ediyor. Ancak bu tepkiyi yargı tehdidiyle bastırabileceklerini umuyorlar.
3. Mehmet Şimşek’in ekonomi programı sarsıldı. En az 6-7 ay geriye düştü. Hem bunun etkisi hem de CHP’nin dirençli tutumu nedeniyle İstanbul’a ve CHP’ye kayyum atama şimdilik rafa kalktı.
Peki, Trump cephesinden 19 Mart Darbesi için onay aldılar mı? En azından “biz karışmayız” denmiştir.
Bu tablo karşısında CHP’nin yapabileceği en önemli şey halkın tepkisiyle birleşmek ve bu tepkiyi büyütmek.
Unutmayalım:
İmamoğlu operasyonu sadece onu cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar sahneden silme girişimi değil; aynı zamanda toplumda yılgınlık yaratmayı hedefliyor.
Rejim, toplumun değişim umudunu tamamen yitirmesini istiyor.
Bu yüzden yapılması gereken en hayati şey, değişim umudunu canlı tutmak ve güçlendirmek. Toplum, geleceğine sahip çıkmayı unutmuştu; şimdi yeniden hatırlıyor.
Bu umut, toplumda yeniden yeşeren “geleceğimizi biz belirleyeceğiz” duygusu her şeyden değerlidir. Asıl dönüştürücü güç de budur.”