CHP Lideri Özgür Özel, Mehmet Şimşek ile görüşme teklifinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan geldiğini belirterek, kemer sıkma politikalarına destek vermelerinin mümkün olmadığını söyledi. Özel, Osman Kavala konusunda Tuğrul Türkeş'in gayret gösterdiğini ifade etti.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “İlk genel seçimler olacak. O genel seçimde parti birinci parti olmazsa, iktidar olmazsa genel başkanlığı bırakıyorum” dedi. Özel, Mehmet Şimşek ile görüşmelerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın teklif ettiğini söyledi. Özel, AKP Milletvekili Tuğrul Türkeş’in Osman Kavala’nın serbest bırakılması için gayret gösterdiğini ifade etti.
Özgür Özel, 17 Nisan’da Strazburg’ta Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric ile AKPM Türkiye Delegasyonu ve Delegasyon Başkanı Tuğrul Türkeş’i ziyarete etmişti
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, “İlk genel seçimler olacak. O genel seçimde parti birinci parti olmazsa, iktidar olmazsa genel başkanlığı bırakıyorum” dedi.
Katıldığı programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Özel, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’le yapılacak görüşmeye ilişkin, “Şimşek’le ekonomi programı çalışmayacağız. Biz Cumhurbaşkanı ile konuştuk. Mehmet Şimşek fikri de Cumhurbaşkanı’ndan çıktı. Ama bizim onunla bu kemer sıkma politikasına destek vermemiz söz konusu olamaz. Krizin çözümü garibanın kemer sıkması değil vergi vermesi gerekenlerden vergi almak ve kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almak” açıklamasında bulundu.
Özel, Cunmhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmeleri ile Cumhur İttifakı’na ilişkin de önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan’la görüşmesindan sonra gündem olan “normalleşme ve yumuşama” tartışmaları ile MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ‘ittifak’ çıkışını değerlendiren Özel, “AK Parti’nin 22 yıllık yükünü üstlenecek bir işin içine girmem… Devlet Bey kenara çekilemez. Hep birlikte muhalefete gidecekler” dedi.
Gezi davasına da değinen Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmesinde Gezi hükümlülerine ilişkin bir af talebinde bulunmadığını belirterek, “28 Şubat yargının işi değildi. Anayasa kocama ve hastalık halinde Cumhurbaşkanına yetki veriyor, onu söyledik. Cumhurbaşkanı ‘Gezi benim kişisel davam’ noktasına getirdi. Hala oradan olmayan bir darbe çıkarılıyor. Biz tutup da Cumhurbaşkanına verdiğim dosyada ‘siz bunları affedin’ demedik, olmaz, o yetkiyi kullanacakları belli. Ben bunları Sayın Erdoğan’a dosya olarak gösterdim. Bu bu kadar netken ‘Allah aşkına hukuka uyalım’ diyorum” diye konuştu.
Bu konuda en önemli paydaşlarımdan birinin, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Türkiye Delegasyonu ve Delegasyon Başkanı ve Tuğrul Türkeş olduğunu söyleyen Özel, 17 Nisan’da yaptığı ziyarete atıfta bulunarak, “Delegasyonu odada ziyaret ettim, orada bana kendisinin anlattığı ‘Kavala orada tutuklu, biz de burada tutukluyuz ve ya o orada hapiste, biz de bu odada hapisteyiz’. Sayın Tuğrul Türkeş de samimi bir gayret içinde” diye konuştu.
Gelecek seçimlere ilişkin de konuşan Özel, koalisyon anlamında önceki seçimdeki hataları yapmamak gerektiğini vurgulayarak, “İttifak olacaksa günü gelince düşünülür. İttifak yapmadan önce bir basküle çıkmak lazım. Kaç kiloyuz değil mi? Birisi 45 kilo, birisi 5 kilo basıyorsa, o 5 kiloluğa 25 kilo muamelesi yapınca 45 kilolukta başka bir kayıp yaratıyor” ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Ekol TV’de Armağan Çağlayan’ın programına konuk oldu. Gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Özel’in konuşmasından satır başları şöyle:
“Genel başkanlığa aday olmaya karar verdiğim süreç özel bir süreçti, bir travmadan sonra yaşanan süreçti ama hayatımın hiçbir evresinde genel başkanlık hedefiyle yanıp tutuşmuyordum. Ara ara soruluyordu genel başkanlık sorusu ama keşke parti iktidar olsaydı da genel başkan olmaya gerek kalmasaydı. Önemli olan Cumhuriyet’in 100. yılında partimizi iktidar yapmaktı.
14-28 Mayıs seçimlerinin olduğu süreçte bir sürü yanlış yapıldı ama var gücümüzle seçimi almak için çalıştık, olmadı. Sokaktaki gençlerin gözünün feri söndü. Değişimi dile getiren ilk kişi Ekrem İmamoğlu’ydu. Değişim olmazsa İstanbul’a da aday olmam dedi. O yüzden değişim olması gerektiğini konuşmaya başladık.
Seçimden sonra herkes fatura kesmek için bir yer arıyordu. Seçmen değişmeyeni cezalandırdı. Siyaset sokağın sesini duyma sanatıdır. Değişim ekibi aslında olmayacak bir şeyi oldurdu, herkes risk aldı.
Orada iki grup var. Türkiye’nin geçmiş pratiklerine bakıyorlar. ‘Adalet ve Kalkınma Partisi ne zaman zora düşse birisi ile ayağa kalkıyor ve biz buna yardım eden olmayalım’ diyen grup var. Ben bunu haklı buluyor ve saygı duyuyorum. Biz MYK ile karar veriyoruz. Kolayca aldatılabilecek ve paldır küldür karar verilen bir parti değiliz. Endişeler haklı ve dikkat etmek lazım. Bir de bu kutuplaşma ortamından beslenenler var. Normal siyasi düzlemde kendisine yer olmadığını düşünenler var. ‘Bunca yıl bize bunu yapanlarla el mi sıkışılır?’ diyenlere de lafım yok. Ama tuzu kuru olup da kutuplaşmadan beslenenlerin temizlenmesi lazım.
Kutuplaşma ortamından beslenenler var. Normal siyaset ortamında kendisine yer olmadığını düşünenler var. Mesela bir adam Youtube videosu çekiyor, ağır hakaretler ediyor. Bana hırsı ne? Geçmişte ‘Bidon Kafa’ diye köşe yazısı yazmış arkadaş, seçimin ertesi günü. Bir yerde sular kesilmiş, ‘Hadi bakalım bidon kafalılar, bu iktidarı siz seçtiniz şimdi gidin su sırasına girin’ diyor. Ben vaktiyle bunu eleştirmiştim, onun da hırsı bundan. İyi ki de onunla aramda böyle bir açı var. O oy alamayınca ‘hatamız nerede’ demek yerine oy vermeyen seçmene ‘bidon kafa’ diyen zihniyet. Zaten bu partinin 47 yıl sonra birinci parti olmasının sebebi bu zihniyetten kopması. Seçmene kafa tutan bir yaklaşımı reddediyorum. Bunlar kutuplaşma olmasa yaşayamazlar.
Mehmet Şimşek’le ekonomi programı çalışmayacağız. Biz Cumhurbaşkanı ile konuştuk. Mehmet Şimşek fikri de Cumhurbaşkanı’ndan çıktı. 10 bin TL ile geçinen emekli, temmuzda ara zam yapmayacağınızı söylediğiniz asgari ücretli ve borçlarını ödeyemeyen dünya kadar insan var. Emekli maaşları asgari ücrete çıkarılmalı, asgari ücrete de enflasyon farkı verilmeli.
Bunun için para lazım. Mehmet Şimşek kemer sıkıyor. Dedim ki krizin sorumlularına değil krizin mağdurlarına yöneliyor. Bu kişilerden krizin faturasını çıkaramazsınız. Bunun için de bu vergi sisteminin değişmesi lazım dedim. Size tek önerim şu; Türkiye’deki gelir adaletsizliğine müdahale etmek için adil bir vergi sistemi. Benim Türkiye’yi erken seçime götürecek gücüm yok ama biz iktidara gelirsek bunu getireceğiz. Bu insanlara acıyorsak vergi reformu yapmamız lazım dedim. Mehmet Şimşek gelsin, onunla görüşün dedi kendisi.
Bayramdan sonra Şimşek’le görüşeceğiz. Ama bizim onunla bu kemer sıkma politikasına destek vermemiz söz konusu olamaz. Krizin çözümü garibanın kemer sıkması değil vergi vermesi gerekenlerden vergi almak ve kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almak. Ben AK Parti’nin 22 yıllık yükünü üstlenecek bir işin içine girmem.”
Çağlayan, Erdoğan’la görüşmelerde 28 Şubat, Gezi davası gibi davaları masaya yatırmasının “talepte bulunmak” olarak gündeme geldiğini söyleyerek, “Bu davaların çözümü yargının işi değil mi, neden talepte bulunuyorsunuz?” diye sordu.
Özel ise 17 Nisan’da Strazburg’ta Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Türkiye Delegasyonu ve Delegasyon Başkanı Tuğrul Türkeş, ile yaptığı görüşmeye atıfta bulunarak soruya şöyle yanıt verdi:
“28 Şubat yargının işi değildi. Anayasa kocama ve hastalık halinde Cumhurbaşkanına yetki veriyor, onu söyledik. Hakikaten oldu. 28 Şubat’ı ayıralım, geri kalanında Gezi meselesine şöyle bakıyorum: AİHM kararlarına uysanız Osman Kavala’yı bırakmanız lazım, AYM kararlarına uysanız Can Atalay’ı bırakmanız lazım, kanun yararına bozmayı görseniz diğer üç arkadaşı bırakmanız lazım.
Çiğdem Mater’in bir belgeseli yok ortada. Mine Özerden güya kavalanın talimatıyla fon bulmak için güya hesaplar açmış, iki mahkeme bile ispat edemedi. Tayfun Kahraman da Gezi’de müzakere heyetindeydi.
Ben bunları Sayın Erdoğan’a gösterdim, dosya olarak gösterdim. Bu bu kadar netken ‘Allah aşkına hukuka uyalım’ diyorum. AYM’de yıllar başvuruları bekliyor, onu halledelim. ‘Can’ın, Kavala’nın kararı çıktı’, halledelim diyoruz. MHP ‘Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır’ diye ayar veriyor, Cumhurbaşkanı ‘Gezi benim kişisel davam’ noktasına getirdi. Gezi yaşandıktan 5 yıl sonra dava açıldı. Hala oradan olmayan bir darbe çıkarılıyor. Hiçbiri kişisel değil, AYM ve AİHM kararlarını uygulayın diyoruz. Biz tutup da Cumhurbaşkanına verdiğim dosyada ‘siz bunları affedin’ demedik, olmaz, o yetkiyi kullanacakları belli. Benim bu konuda en önemli paydaşlarımdan biri Tuğrul Türkeş. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde Türk Delegasyonu’nun Başkanı. Delegasyonu odada ziyaret ettim, orada bana kendisinin anlattığı ‘Kavala orada tutuklu, biz de burada tutukluyuz ve ya o orada hapiste, biz de bu odada hapisteyiz.’
Kişisel olarak Kavala’yı o insanlar tanımazlar, Kavala bir sembol dava. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini tanımama, Avrupa Konseyi’ni tanımamaktır. Ve konsey, AİHM kararlarına uyun diyor. Saat sorsalar, ‘Siz önce Gezi’dekilerin işini halledin saati sonra sorun’ derler. Bu yüzden Sayın Tuğrul Türkeş de samimi bir gayret içinde. Kanun yararına bozma dilekçeleri hazırlandı, bir takım hukuki yardımlar yapıldı. Şimdi de dosya Adalet Bakanlığı’na çekildi. Oradan ümit ediyorum ki kanun yararına bozma yoluyla hem tutukluluk hallerinin sona ereceği hem de Türkiye’nin AİHM kararlarına direnen üçüncü dünya ülkesi görüntüsünden veya muz cumhuriyeti görüntüsünden kurtulacağını ümit ediyorum.”