Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin tutuklu iş insanı Osman Kavala için Türkiye'ye verdiği süre bugün doldu. Peki, Osman Kavala’nın halen tahliye edilmemesi üzerine Ankara’yı neler bekliyor, hangi yaptırımlar gündemde?
Türkiye’de “yargı darbesi” tartışmaları yaşanıyor. 1 Kasım 2017’den beri Gezi davası kapsamında tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “serbest bırakılmalı” kararına rağmen halen cezaevinde.
Türkiye’de yargı mercilerin Kavala kararına uymaması üzerine ise Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından ihlal prosedürü işletiliyor. 2021 yılından beri devam eden süreçte son olarak Ankara’ya 1 Ocak 2024’e kadar süre verilmişti. İşte Osman Kavala için Ankara’ya verilen süre bugün (1 Ocak 2024) doldu.
Peki, Osman Kavala’nın halen tahliye edilmemesi üzerine Ankara’yı neler bekliyor?
Avrupa Konseyi’nin bu kapsamda iki senaryosu olduğu biliniyor.
Bunlardan ilki Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) ve Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’nden oluşan üçlü tarafından Ortak Prosedür adı verilen bir sürecin başlatılması.
Bu süreçte AİHM kararlarına uymayan üye devletlere üyelikten çıkarılmaya varan yaptırımlar gündeme geliyor. Bu durumda Osman Kavala’nın tahliye edilmemesi halinde Orak Prosedür süreci başlatılırsa Türkiye, Avrupa Konseyi’nden çıkarılabilir.
Rusya’nın Kırım’ı ilhakı sonrası gündeme gelen bu prosedür, Türkiye için uygulanırsa Avrupa Konseyi tarihinde bir ilk yaşanmış olacak.
Konseyin önündeki ikinci senaryo ise Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi içinde özel bir denetim sürecinin başlatılması. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) tarafından geçtiğimiz ekim ayında kabul edilen raporda bu süreç gündeme gelmişti.
Avusturyalı parlamenter Petra Bayr tarafından kaleme alınan raporda, Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını engelleyen tüm yetkililer için Magnitsky Yasası kapsamında Avrupa Konseyi ve AB üyesi tüm devletler tarafından yaptırım uygulanması istenmişti.
Yani, “Polis memurları, savcılar, hâkimler, cezaevi yetkilileri başta olmak üzere Kavala ve diğer siyasi tutukluların hukuksuzca özgürlüklerinden mahrum bırakılmasına sebep olan herkese yönelik müeyyide uygulanması için Magnitsky kanunları ve diğer kanunı araçları uygulamak” gerektiği belirtildi.
Raporda ayrıca, Osman Kavala’nın AİHM kararına rağmen serbest bırakılmamasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) sisteminin işleyişine zarar verdiğine dikkat çekildi.
Bir diğer yaptırım konusu ise AKPM üyesi Türk parlamenterlerin mazbatalarının bir sonraki genel kurul toplantısında tartışmaya açılacak olması.
Bu durumda dokuz AKP, dört CHP, iki MHP, iki DEM ve bir İYİ Partili vekilden oluşan Türk heyetine AKPM’nin kapıları kapanmış olacak.
Türkiye benzer bir senaryoyu 12 Eylül 1980 askerî darbesi sonrasında Mayıs 1981-Ocak 1984 döneminde yaşamıştı.
Peki, Kavala’nın serbest bırakılmasının önündeki kişileri bekleyen Magnitsky Yaptırımları nedir?
Magnitsky yaptırımları, Türkiye’de Rahip Brunson’un tutuklanması üzerine dönemin Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya uygulanmasıyla da gündeme gelmişti.
Küresel Magnitsky Yasası, dünya çapında insan hakları ihlali ve yolsuzluk sebebiyle ABD hazinesinin kişi ve kuruluşlara yaptırım uygulamasına olanak veren yasa olarak biliniyor. İsmini Rusya’da yolsuzlukları ortaya çıkaran ve 2009’da hapiste şüpheli bir biçimde ölen vergi denetmeni Sergei Magnitsky’den alıyor.
2012 yılında ABD’de kabul edilen Magnitsky Yasası, insan hakları ihlallerinde bulunduğu belirtilen bürokratların ABD’ye girişinin engellenmesi ve bir dizi yaptırımları içeriyor. Bu kapsamdaki yaptırımlar, kişi, kurum ya da şirketlerin ABD’deki varlıklarına el konulması, seyahat yasağı ve ABD’li şirketlerle iş yapmasını yasaklamayı kapsıyor.
Konsey, Kavala’nın tahliyesinin önündeki tüm Türk yetkililer için bu yaptırımları uygulayabilir.