Mümtaz’er Türköne yazdı: Tek adam, kendi rejimini tasfiye çalışmalarına dahil oluyor

Siyaset bilimci Mümtaz'er Türköne, "Tek adam rejimi nasıl tasfiye edilir?" başlıklı yazısında, son dönemde gerçekleşen bazı gelişmelere dikkat çekerek, "Tek adam, siyasetteki birikimi ile iktidarını sürdürmek için yeni şartlara ayak uydurmaya çalışıyor. Yürümediğini gören tek adam kendi rejimini tasfiye çalışmalarına dahil oluyor" diye yazdı.

  • ü
  • 06 Haziran 2024
  • ü
  • Gündem

(Photo by BULENT KILIC / AFP)

Yazar, siyaset-bilimci Mümtaz’er Türköne, “tek adam rejimi”ni anlattığı yazısında, son dönemde yaşanan bazı gelişmelere dikkat çekerek, rejimin yavaş yavaş tasfiye edildiğini öne sürdü. “Tek adamın da kendi rejiminin tasfiyesine katıldığını” savunan Türköne, “Yürümediğini gören tek adam kendi rejimini tasfiye çalışmalarına dahil oluyor” diye yazdı.

TheTurkishPost isimli internet sitesinde yayımlanan yazısında Türköne, tek adam rejimlerinin tüm aparatlarıyla tasfiye edilmeden “tek adamın” değişmesinin önem arz etmediğini söyledi.

Türköne’ye göre tek adam rejiminin tasfiyesi, kurumları, çalışma şekli, işleyici ve diğer aparatlarıyla komple tasfiye edilmesiyle ancak mümkün olur.

Mümtaz’er Türköne’nin yazısı şöyle:

‘TEK ADAM DEĞİŞSE DE TEK ADAMLIK DEĞİŞMEZ’

Üzerinde duracağınız en son mesele tek adamın kendisidir. Tek adam rejimi adı üzerinde bir rejimdir, kendine has kadroları, aktörleri, bir iş görme biçimi, dengeleri, mantığı ve işleyiş düzeneği vardır. Bütün bu arka planın üzerinden silindir gibi geçmeden rejim tasfiye edilmez; çünkü tek adam değişse de tek adamlık değişmez.

Son bir senedir üçüncü defa, adımla soyadımla, hatta annemin ve babamın isimlerini de ekleyerek kendisini “polis” diye tanıtan birileri tarafından arandım. İki gün önce sonuncusunda, “Ben emniyet istihbarattan arıyorum” diyen adama, cümlesini bitirmeden “ulan dolandırıcı” diye söze başlayıp delikanlı oğlumdan öğrendiğim bütün galiz küfürleri sıraladım. Telefonu kapattıktan sonra da sakin sakin, “Türkiye’de neden böyle bir iş kolu var?” diye enine boyuna düşündüm.

Hukukun temel hakları garanti altına aldığı medenî ülkelerin hiçbirinde bu kadar yaygın ve sistematik dolandırıcılık olaylarına rastlayamazsınız. Ya haraç toplayan, sağa-sola çöken, adam kaçıran, hatta öldüren adına mafya denen çeteler? Son bir yıldır İçişleri Bakanı hemen her gün bu çetelerden birini çökerttiklerini gururla açıklıyor. Bu çeteler salgın hastalık gibi ne zaman, nerede türedi ve yaygınlaştı?

Tek adamın kendisi de suç cennetine dönmüş böyle bir ülkeyi yönetmeyi istemez; ama rejimin fesat üretme kapasitesini kontrol altına almaya onun gücü de yetmez. İşte bu yüzden tek adamın kendisi istemese de tek adamlık rejimi kendine has bir bataklık yaratır.

Hırsızlar ayrı bir millettir. Onların dini ve milliyeti, ideolojileri ve partileri olmaz, sadece çıkar hesabı olur. Üstelik namuslu insanlardan daha cesurdurlar. Çalmak ve çaldığını korumak cüret ister. Ya cezaevinde ömür tüketecek ya da suyun başında saltanat sürecek. Kaybedecekleri ve kazanacakları arasındaki uçurum gözlerini karartır. Namuslu insanların cesaret edemediği tehlikelere kolayca atılırlar. Konumlarını sürdürmek için her kılığa girerler ve devlet dediğimiz yedi başlı ejderhanın gölgesine sığınmak için akla hayale gelmeyen işlere kalkışırlar. En uygun vasatı tek adam rejiminde bulurlar.

‘ASALAK SINIF, VARLIKLARINI BORÇLU OLDUKLARI DÜZENİ YAŞATMAK İÇİN ELLERİNDEN GELENİ YAPAR’

“Otoriter”, “otokratik”, “despot”, “dikta” gibi isimlere bakmanın, hatta tepedeki tek adamın kişisel özelliklerine takılmanın hiçbir anlamı yok. Düzeni anlamak ve tasfiye etmek için çıkarlarını tek adam rejimine bağlayanları mercek altına yatırmanız gerekir. Tek adam rejimleri devlet gücüne yapışık yaşayan asalaklar, kamu malını yağmalayan çıkar şebekeleri, kısaca yağmacı zümreler olmadan işlemez. Bu rejimi kuran ve işleten onlardır. Tek adam rejimi ahlâksızlık, yolsuzluk ve suç üreterek bu zümreleri besler; bu asalak sınıf mensupları da varlıklarını borçlu oldukları bu düzeni yaşatmak için ellerinden geleni yaparlar.

Orta Asya’daki devletlere bakın. Tek adamlar değişiyor ama tek adamlık değişmiyor; çünkü o çıkar şebekeleri ve düzenleri aynı kalıyor.

Dünya’da tek adam rejimleri ya çok yoksul ülkelerde ya da doğal kaynak zengini yapay devletlerde görülüyor. Putin’in Rusya’daki tek adamlığı Gazprom’a bağlı, Arap otokrasileri aynı işi petrol gelirleriyle yapıyor. Tek adamlık bu ülkelerde ordusundan polisine, ekonomisinden toplumuna geniş ve denetimsiz bir çıkar şebekesine bağlanarak işliyor.

Peki neden çöker veya nasıl tasfiye edilir?

“Kadı mürteşi olursa adalet mezata çıkar” diyor, atalarımız. Adaletsizlik sadece muhalefeti ezmez, “adamı olmayan” her vatandaşın can ve mal güvenliği mutlu tesadüflere bağlı kalır. Güven ortamı yok olur, mülkiyet hakkı tehlike altındadır, böylece asgari hukuk güvencesine sahip olamayan ekonomi risklerle ve krizlerle baş edemez hale gelir. Tek adam rejimi, dayandığı çıkar şebekelerini doyururken sürekli kendi temelindeki toprağı onların özel mülklerine taşır. Sonra taşıyacak toprak da kalmaz. Bugün imtiyazlı müteahhitlerin bile devletten alacaklarını tahsil edemeyip iflas etmeleri bu yüzden.

KENDİ REJİMİN TASFİYE ÇALILMALARINA DAHİL OLAN TEK ADAM…

Erdoğan’ın enerjisi, siyasetteki kişisel ağırlığı pek değişmedi; ama tek adam rejiminin yelkenlerini dolduran rüzgâr kesildi, hatta üzerinde yol aldığı deniz tükendi. Yani tek adamın kendisi de artık bu rejimi ayakta tutamıyor. Tek adam, siyasetteki birikimi ile iktidarını sürdürmek için yeni şartlara ayak uydurmaya çalışıyor. Yürümediğini gören tek adam kendi rejimini tasfiye çalışmalarına dahil oluyor.

Devletin yargısına, polisine, bürokrasisine, iş dünyasına çöreklenmiş çıkar şebekelerine odaklanır, oralardaki skandalları takip ederseniz tek adam rejiminin sarsıntılarla tasfiyesini izleme fırsatı bulursunuz.

AYM’ye bakın: Üyelerinin biri hariç tamamı, “tek adam” tarafından tayin edildi. Şimdi AYM üyeleri tek adam rejimini tasfiye eden iddialı kararlar veriyor. Demek mesele “tek adam” ve “tek adamın adamları”, yani kişiler değil.

Kayyum olayını tek adam rejiminin direnişi olarak değerlendirin. Önce kayyum atamak, idarî-siyasî tasarrufu, “istim arkadan gelsin” diye sonradan mahkeme kararına bağlamak beceriksizce girişilmiş bir operasyon değil miydi? Tek adam rejimini yaşatmaya çalışanların bir yığın sorunu var; en başta da ciddiyet sorunu olduğu anlaşılıyor.

Bu tür tasfiye süreçleri papatya falı gibi “oluyor-olmuyor” ikilemine sığmaz. Statükoyu canhıraş şekilde savunanlar tarihin tekerine çomak sokarken su akacak ve bentleri yıkıp yolunu bulacaktır.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com