Siyaset bilimci Mümtaz'er Türköne, Ayhan Bora Kaplan soruşturmasını yorumladığı yazısında, "İster kibir, ister özgüven, isterse 'inceldiği yerden kopsun' pervasızlığı olsun mafya operasyonu deşifre edilmiş oldu. Altında kim kalır? Sabırla izlemek lâzım" diye yazdı.
Siyaset bilimci ve yazar Mümtaz’er Türköne, Ankara’da patlak veren Ayhan Bora Kaplan soruşturması krizini yorumladığı yazısında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’İn tavrına dikkat çekti. Özel için “Patlamış kanalizasyonun ortasında paçasını sıyıran adam” diyen Türköne, “Biz de paçalarımızı sıyırıp, burnumuzu tutup, Özgür Özel’in yaptığı gibi bir süre daha lağım suları arasında yaşam savaşı vermeye, ayakta kalmaya ve kendi irademize sahip çıkmaya mecbur durumdayız” ifadesini kullandı.
“Kamu kurumlarına, bürokrasiye operasyon çekebilecek kadar profesyonel bir mafya örgütlenmesi varsa, bu adamlar bütün gizli dehlizleri ateşe vermeden sükûnet bulmaz” diyen Türköne, Böylesine büyük taşlar yerinden oynadıktan sonra, bu koca taşların altına yerleşip iş gören bütün akrepler-çiyanlar deşifre olurlar” diye yazdı.
Türköne’ye göre mafyanın operasyonu deşifre oldu ancak önemli bir soru ortada duruyor: “Altında kim kalır?”
Mümtaz’er Türköne’nin TurkishPost sitesinde yayımlanan yazısı şöyle:
“Özgür Özel’i televizyonda her görüşümde, gözümde hep ilkokuldaki sınıf mümessilleri canlanıyor. Sözlüye kalktığında ağırlığını verdiği ayağını sıklıkla değiştiren, gözleri hep ezberlediği satırların kitaptaki sayfasına takılmış vaziyette duyguyu askıya alan biri. Elinde tebeşir, teneffüste yaramazlık yapanları, derste konuşanları tahtaya yazan, öğretmene saygısını abartarak gösteren iyi aile çocuğu; gerçekte ise sınıfın en yaramazı.
Öğretmenler en haşarı öğrenciyi dizginlemek için sınıf başkanı yaparlar. Yetki ve sorumluluk vermek, yerinde duramayan enerji dolu yaramazın en tesirli ilacıdır. Üstelik yaramazlıkta usta biri, haşarı tipleri gözünden tanır, takip ve şikâyet eder. Özgür Özel, karizmatik bir lider havası vermiyor, vermeye niyetli de görünmüyor. Ancak gözünden hiçbir şey kaçmıyor. Şeffaf bir yansıtıcı gibi, olan biteni teferruatından arındırarak önümüze berrak bir şekilde koyuyor. Halkı öğretmeni belleyen bir siyasetçi profili hiç de fena bir fikir değil.
Ana Muhalefet liderini, at iziyle it izinin birbirine karıştığı şu kaotik ortamda gerçeğin nerede durduğunu anlamak için hep aynı istikameti gösteren bir pusula olarak takip edebilirsiniz. Bizim gibi sıradan fanilere göre önüne çok fazla bilginin geldiği, bunları danışmanlarıyla bir süzgeçten geçirip ayıkladığı ve vardığı sonuçları şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaştığı anlaşılıyor.
Ankara’nın foseptiği doldu ve ortalığa saçıldı. Ortalığı pislik götürüyor. 70’li yılların gecekondu semtleri gibi lağım suları yeşilimtırak rengi ve pis kokusu ile sokakların ortasından akıyor. Özgür Özel, paçasını sıyırmış çorabının içine sokmuş, burnunu tutarak bize olan biteni anlatmak yerine vardığı sonucu özetliyor. Siyasetin gündeminde sağlam bir yer edinen iki kovuşturma, zaten didik didik ediliyor.
Ortada bir darbe iddiası dolaşıyor ama iktidarın Saray kanadı bu iddiayı ciddiye almadığını usulünce ifşa ediyor. İpin ucu koyuverilmiş. Mafya kendince operasyon çekmiş. Böyle durumlarda ifşaat değil tehdit ve şantaj iş görür; demek o merhale geçilmiş artık mafyanın da atacak mermisi kalmamış. Kamuoyu, önüne gelen sonuçları kavradıktan sonra, sebeplere eğilecek ve bir hükme varacak. Kamu kurumlarına, bürokrasiye operasyon çekebilecek kadar profesyonel bir mafya örgütlenmesi varsa, bu adamlar bütün gizli dehlizleri ateşe vermeden sükûnet bulmaz. Böylesine büyük taşlar yerinden oynadıktan sonra, bu koca taşların altına yerleşip iş gören bütün akrepler-çiyanlar deşifre olurlar.
Nefes kesen, heyecanlı bir gündem merak duygusunu peşine takmış sürüklüyor. Dünyanın hiçbir ülkesinde böylesine imkânsız bir kurguya rastlayamazsınız. Aksiyon dizilerine, filmlerine ne hacet? Peki ya ülkenin gerçek gündemi? Hayat pahalılığı, kemer sıkma politikası, dizginlenemeyen enflasyon, emeklilerin içler acısı durumu?
Özgür Özel, yerinde duramayan adam profiline rağmen sabırlı ve temkinli bir tavırla polemiklere dahil olmuyor. Sadece elindeki tebeşirle tahtaya konuları yazıyor. Vardığı hüküm de kesin: “Eğer hukuka dönersek neler oluyor, nasıl okumalı sorularına gerek kalmaz” diyor, son skandal için. Muhalefet lideri olarak asıl itirazını anayasa gündemine yapıyor.
İktidar kanadı, muhtevaya dair tek bir şey söylemeden yeni anayasa gündemini canlı tutmaya çalıştı. Kanalizasyon patlayınca, bu çabalar da boşa gitti. Muhalefet yeni anayasa gündemine, “mecburen hukuka dönüş getirir” düşüncesiyle prensipte karşı çıkmamıştı. Anayasa Mahkemesi ile AİHM kararlarının uygulanmadığı bir ülkede yeni anayasa yapma iradesinin inandırıcılığı esaslı bir sorundu. Mevcut anayasa kurallarına, hem de her anayasanın varlık sebebi olan temel haklarla ilgili hükümlere uyulmazken yeni anayasayı neden yapasınız? Özel, malumu ilam ediyor ve anayasa tartışmasının “gündeme sis etkisi” yapmak üzere icat edildiğini söylüyor. Şeffaf ve etkili bir duruş. Muhalefet bu hükmü verdikten sonra anayasa gündemi artık ilerlemez.
Gözden kaçırmayalım. Kanalizasyonun patlaması, AK Parti’nin kurduğu müesses nizamı -aralarındaki ilişki ne olursa olsun- mafyaya devleti teslim etmeye niyetli olmadığını gösterdi. İster kibir, ister özgüven, isterse “inceldiği yerden kopsun” pervasızlığı olsun mafya operasyonu deşifre edilmiş oldu. Altında kim kalır? Sabırla izlemek lâzım.
Biz de paçalarımızı sıyırıp, burnumuzu tutup, Özgür Özel’in yaptığı gibi bir süre daha lağım suları arasında yaşam savaşı vermeye, ayakta kalmaya ve kendi irademize sahip çıkmaya mecbur durumdayız.”