Heyet Tahrir El Şam’ın (HTŞ) Suriye’de kontrolü ele geçirmesi ve Beşar Esad’ın Rusya’a sığınmasının yankıları sürüyor. Millî İstihbarat Teşkilâtı Başkanı (MİT) İbrahim Kalın’ın HTŞ lideri Ebu Muhammed Colani’nin kullandığı arabayla Şam’daki Emevi Camii’ne namaz kılmaya gitmesi ise yeni tartışmaları da berebarinde getirdi. T24’te kaleme aldığı yazıda bir Suriyelinin sorusunu gündeme taşıyan gazeteci Cansu Çamlıbel, “Neden İbrahim Kalın? Namazı kılanın bir istihbarat şefi olmasının hayatı boyunca muhaberat travması altında yaşayan bir halk açısından ne kadar rahatsız edici olduğunun farkındalar mı acaba?” ifadelerini aktardı.
16 Aralık tarihli, “Yeni Şam’ın sokaklarında boy gösteren ilk yabancı yetkili CIA direktörü olsa ne düşünürdük?” başlıklı yazısında Çamlıbel, “Emevi Camii’ne girip namaz kılma opsiyonu zaten olmadığı için soruyu şöyle sorayım; Esad düştükten sonra Şam’a giderek sokakta Colani ile birlikte gezen ilk üst düzey yabancı yetkili CIA Direktörü William Burns olsaydı ne düşünürdük?” diye başladığı makalesinde, “Yarım yüz yılı aşkın bir süre halkına zulmederek kendini tahkim eden bir rejimin nihayet düşmesi sadece Suriye için değil, insanlık için önemli bir andır. Ancak böylesi anların, daha önce demokrasiyle tecrübesi sınırlı olan ya da hiç olmayan ülkelerde ne kadar hızla kaosa dönebildiğini ve nihayetinde o ülkenin halklarına hakiki anlamda bir özgürlük getirmek yerine, yeni otoriter güç merkezleri ürettiği gerçeğini 2003’teki Irak işgalinden beri farklı ülkelerde izledik. Tam da bu yüzden Suriye için yeni sayfanın açıldığı bu bir haftayı güvercin tedirginliğiyle izleyenler arasındayım.” dedi.
Gazeteci Nevşin Mengü’nün PYD liderlerinden Salih Müslim’le bir söyleşi yaptığı için önce gözaltına alındığını, daha sonra ise yurt dışı yasağı konularak serbest bırakıldığını hatırlatan Cansu Çamlıbel, gerekçenin, “Türkiye’nin hakkında ‘kırmızı bülten’ çıkarttığı Salih Müslim söyleşide terör örgütünü övücü söylemler kullanmıştı.” görüşü olduğunu belirtti.
Nevşin Mengü’nün gözaltına alınmasından iki gün önce Millî İstihbarat Teşkilâtı Başkanı İbrahim Kalın, Şam’daki Emevi Camii’ne namaz kılmaya HTŞ lideri Ebu Muhammed Colani’nin kullandığı arabayla gittiğini kaydeden Çambıbel, “Bildiğimiz kadarıyla İbrahim Kalın bu gövde gösterisini yaparken Colani’nin HTŞ’si hâlâ Türkiye’nin terör örgütleri listesinde duruyordu.” diyerek şu değerlendirmeyi yaptı:
Ankara’nın HTŞ’yi ‘terör örgütü’ olarak ilan ettiği karar, 29 Ağustos 2018’de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından imzalanmış, 31 Ağustos 2018’de ise Resmî Gazete’de yayınlanmıştı. BM kararlarına atıfla çıkartılan bu kararla birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devleti, HTŞ’nin daha önce terör listesine aldığı El Nusra Cephesi’nin devamı olduğunu teslim etmişti. Kalın’ın Şam ziyareti öncesinde hükümet kamuoyuna duyurmadan apar topar bir düzenleme yapmadıysa HTŞ de hala YPG/PYD gibi Türkiye’nin ‘terör örgütleri’ listesinde.
Uluslararası diplomatik camianın bir haftadır en çok tartıştığı husus da bu zaten: İlk önce hangi ülke HTŞ’yi terör listesinden çıkartacak?
Edindiğim bilgilere göre, Britanya HTŞ’yi aklama paklama yarışında epey önde koşuyor. Hatta Londra’nın bu kararı hemen ilan etme eğilimi bizzat Beyaz Saray’dan müdahale ile engellenmiş diye duydum. ABD Dışişleri Bakanı Blinken, kendilerinin de HTŞ ile temas kurduğunu açıkladı. Ancak anladığım kadarıyla Washington, şu an için süreci terör listesini güncellemeden, ‘de facto’ ilişkilerle götürme niyetinde. Kontrolü kaybettiklerini düşünürlerse arzu etmedikleri kararları çok hızlı almak zorunda da kalabilirler elbette.
Hâl böyleyken İbrahim Kalın’ın neden Colani ile görüştüğünü kimse sorgulamıyor zaten.
İbrahim Kalın’ın Şam çıkarmasını bir istihbarat şefi ziyaretinden bambaşka kılan şey ise kapalı kapılar ardında değil ayan beyan gün ışığında ve ideolojik açıdan Suriye’nin en sembolik camisinde ibadet eşliğinde yapılmış olması. 12 senedir Esad rejimine karşı açıktan bir siyasi mücadele yürüten Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Emevi Camii’nde namaz’ hedefini zaten çok uzun zaman önce ilan etmişti. Ancak ilk namazın kendisi ya da kabinesinden bir bakan tarafından değil MİT Başkanı tarafından kılınması, “Buralar artık bizden sorulur” mesajını başka bir boyuta taşımış oldu. Tersten okunduğunda, Ankara Suriye’ye müdahil olma şeklini bir ‘istihbarat operasyonu’ olarak tarif etmekte bir beis görmedi.
Emevi Camii’ne girip namaz kılma opsiyonu zaten olmadığı için soruyu şöyle sorayım; Esad düştükten sonra Şam’a giderek sokakta Colani ile birlikte gezen ilk üst düzey yabancı yetkili CIA Direktörü William Burns olsaydı ne düşünürdük?
Namaz fotoğrafları sosyal medyaya düştükten sonra, 2012’de Esad’dan kaçarak ailesiyle Ürdün’de yaşayan ve artık memleketine dönüş için bavullarını toplamakta olan Suriyeli bir arkadaşımdan şöyle bir mesaj aldım: “Neden İbrahim Kalın? Namazı kılanın bir istihbarat şefi olmasının hayatı boyunca muhaberat travması altında yaşayan bir halk açısından ne kadar rahatsız edici olduğunun farkındalar mı acaba?”
Farkında olmadıklarını ya da farkında olsalar dahi pek de önemsemediklerini düşünebiliriz elbette. Ancak zaten karmaşık duygular içinde olan arkadaşıma bu tür bir yanıt vermek istemedim. Az biraz bildiği Türkçenin tıkanan muhabbetler açısından kurtarıcı bulduğum deyişlerinden birini yazdım yanıt olarak; “Hayırlısı olsun!”
Yazının tamamını okumak için tıklayınız.