Meriç’te yaktığı odunların parasını bırakan Şuayip Özdağan, Almanya’da toprağa verildi

Geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Şuayip Özdoğan, Almanya'da toprağa verildi. Özdoğan, Meriç nehrinden geçtikten sonra ısındığı odunların parasını bıraktığı için Yunan medyadasında gündem olmuştu.

  • ü
  • 05 Eylül 2024
  • ü
  • Gündem

2018 yılında Meriç Nehri’ni geçtikten sonra ulaştıkları köyde ısınmak için aldıkları odunların parasını bir zarf içinde bırakan Şuayip Özdoğan, hayatını kaybetti. Özcan’ın cenazesi Almanya’da toprağa verildi.

Meriç’ten Yunanistan’a geçen Türkiyeli mülteciler ulaştıkları köyde ısınmak için odun almış ve karşılığında bir zarfa 10 euro bırakmıştı. 2018 yılının Aralık ayında yaşanan olay Yunan basınına konu olmuş; dükkânının önünden odun alınan Dimitris Kzantzis başına gelen bu ilginç olayı Selanik Radyosuna, “Zarf gördüğümde şaşırdım, içinde 10 euro bulunca hayretim daha da arttı” ifadeleriyle anlatmıştı. O gün zarf içinde 10 euro bırakan kişinin Şuayip Özdoğan geçtiğimiz günlerde kalp krizi sonucu Almanya’da hayatını kaybetmişti.

2018’de yaşanan olayın tanıklarından, Şuayip Özdoğan ile birlikte Meriç’i geçen Ali İ., başından geçenleri ilk kez Velev‘e anlatmıştı. Ali İ., 3 Aralık’ı 4 Aralık’a bağlayan gece saat 22.00 sularından Edirne’den Meriç yolunu kullanarak Yunanistan’a geçtiklerini belirtti. Çocuklarla birlikte yaklaşık 15 kişilik bir kafile ile hareket ettiklerini kaydeden Ali İ, “Bot tam kıyıya yanaşamadı, bu yüzden karaya çıkarken hepimiz belimize kadar ıslandık. Hemen yürümeye başladık. Tahmin ediyorum iki saat kadar yürüdük ve adının sonradan Neo Vissa olduğunu öğrendiğimiz köye geldik. Gece yarısını geçmişti. Birkaç köylüyü gördük. Polisi aramak istediğimizi söyledik ama dil sorunu yüzünden anlaşamadık. Banklara oturduk, otobüs duraklarına uzandık.” ifadelerini kullandı.

ŞUAYİP ABİ PARASINI BIRAKALIM DEDİ’

Meriç’i geçtikten sonra ıslak giysilerini yolda değiştirdiklerini aktaran Ali İ., sözlerini şöyle sürdürdü: “Yürürken fark etmiyorduk ama köy meydanına varınca üşüdüğümüzü anladık. Biz Şuayip abi ile sağa sola bakındık, kiliseyi gördük, kapısı açıktı girdik, içeride mumlar yanıyordu. Biraz ısınmaya çalıştık. Fakat dışarıda ailelerimiz bekliyordu. Tekrar köy meydanına döndük. Birkaç kol dağılıp yakacak bir şeyler aramaya başladık. Derken bir kahvenin önünde odunlar yığılıydı. Aramızda konuştuk, bir miktar alıp yakmaya karar verdik. Şuayip abi, ‘Böyle olmaz, odunları alalım ama parasını bırakalım’ dedi. Belki 5 euro bile yeterdi ama 10 euro bırakmaya karar verdik. Şuayıp abinin eşi (A. Hanım) İngilizce öğretmeniydi. Bir not yazdı, bir naylonun içine bırakıp kahvenin önüne görülecek şekilde bıraktık. Ateşi yaktık ama sanırım biraz da nemliydi, ağaç yaprakları falan da vardı, dumanlar yükseldi. Yangın var diye polisler geldi köye. Biz de onları arıyorduk zaten, kendimizi tanıttık, hepimizi bir araca doldurup karakola götürdüler. Bu söylediklerim pazartesi sabahı oluyor, zaten öğleden sonra da Birleşmiş Milletler kampına götürdüler. Bu süre zarfında hiç telefonlarımızı açamamıştık. Kampa geldik, ‘Herkes siz miydiniz onlar, ne yaptınız?’ diye soruyor. Bir kovalamaca olmadı, sıra dışı bir şey olmadı, neden soruyorlar diye düşündük. Meğer, kahve dükkânının sahibi gazetecilerle paylaşmış olayı. Yunanistan’da herkes bizi konuşuyormuş.”

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÇOK OKUNANLAR

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com