Ziverbey’de işkenceli sorgulardan Kızıldere’ye, Susurluk’tan Ergenekon’a, çete-mafya ilişkilerinden faili meçhullere devletin en karanlık adamlarından Mehmet Eymür, 81 yaşında öldü. Ne kabul ettiği işkenceler için, ne devlet için işlediği diğer suçları için hesap verdi.
Türkiye’nin son 40 yılındaki her karanlık olayda aktör olarak gündemde olan, birçok işkence olayı ile faili meçhul cinayette adı geçen eski MİT Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür, KOAH tedavisi gördüğü Çam Sakura Hastanesi’nde hayatını kaybetti.
Suikast sonucu öldürülen MİT mensubu Hiram Abas’ın en yakın çalışma arkadaşı olarak bilinen Mehmet Eymür, hazırladığı eski Genelkurmay Başkanı Necdet Üruğ, Ünal Erkan ve Mehmet Ağar’ı hedef alan ünlü MİT Raporu nedeniyle 10 Haziran 1988’de MİT’ten ayrılmıştı. Kısa süre sonra kuruma yeniden dönen ve 1995’te Kontrterör Daire Başkanı olarak çalışmaya başlayan Eymür, 1997’de Washington’a gönderilmiş, bir yıl sonra da merkeze çekilmişti.
Mehmet Eymür, 1943 İstanbul doğumlu. Muhabere subayı olan babası Mazhar Eymür, 1938-1939’da TSK’nın Dersim Harekatı’na katılmış, 1940’tan itibaren MİT’in öncülü olan Millî Emniyet Hizmeti (MAH) bünyesinde çalışmış bir isimdi.
Mehmet Eymür, 1965’te takip memuru olarak öğrenci pozisyonunda MİT’te çalışmaya başladı. Eymür, TED Ankara Koleji’nden mezun olduktan sonra İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne girdi.
Kendisinin yazdığı “Analiz: Bir MİT Mensubunun Anıları” kitabına göre, 1970’in ortalarında MİT’in İstanbul’daki Kontrespiyonaj Şubesi emrine verildi ve faaliyet sahası Ortadoğu ülkeleriydi.
30 Mart 1972’de Kızıldere’de Mahir Çayan ve dokuz arkadaşının, 19 Şubat 1972’de ise İstanbul’da Ulaş Bardakçı’nın katledildiği operasyonlara katıldı.
Darbeci general Kenan Evren’in talimatıyla bir dönem ASALA’ya karşı görevlendirildi. Türkiye’ye döndükten sonra Mardin MİT Bölge Müdürlüğü’nde görev yaptı.
31 Ocak 1995’te yeni kurulan Terörle Mücadele Şubesi’ne geçti. Tansu Çiller tarafından kurulan bu birim, zamanla tartışmaların odağı haline geldi.
1970’lerden bu yana katıldığı operasyonlarla ilgili 2021 yılında konuşan Eymür, ilk kez MİT’in ve kendisinin işkence yapmış olduğundan söz etmişti.
1980’lerde çok tartışılan, aralarında Dündar Kılıç’ın da bulunduğu yeraltı dünyasının ünlü isimlerini sorguladığı “Babalar Operasyonu”nun kendi talebiyle değil, Genelkurmay’ın talimatıyla yapıldığını söyleyen Eymür, Gladio’nun Türkiye’deki yapılanması konusunda net işaretler vermişti.
Eymür, “Devlet görevlileri 18 kişiyi para için öldürdü; Çiller cinayetleri biliyordur ama Ağar kim bilir nasıl takdim ediyordur!” demişti.
Eymür işkence ile ilgili sorulara “Yapmışımdır” demişti. “Pişmanlık duyuyor musunuz?” sorusuna “Duymam, çünkü aşırı bir şey yapmadık. Daha çok taktikleri kullanmak istedim. Bizim hanım arkadaşları bağırtırdık. Kızını aldık derdik. Bağıran bizim arkadaşımız. “Konuşacaksan konuş sıkıntıya girecekler yoksa” derdik mesela. Tiyatro yapardık biraz” dedi.
Mehmet Eymür Abdullah Çatlı’nın MİT tarafından kullanıldığını ancak daha sonra kontrolden çıkıp kendisini bile görevden aldırmak istediğini ileri sürdü. MİT görevlisi Tarık Ümit’in kaçırılmasının ardından Mehmet Ağar’ı aradığını ve serbest bırakılmasını söylediğini açıkladı.
1987’de Nevzat Ayaz, Ünal Erkan ve Mehmet Ağar gibi polis teşkilatında üst düzey memurları ve siyasileri mafyayla bağlantılı olmakla suçlayan MİT Raporu’nu hazırladı. Bu rapor sızdırıldı ve Ocak 1988’de Aydınlık hareketinin yayın organı “2000’e Doğru’da” yayınlandı. 10 Haziran 1988’de Eymür istifaya zorlandı. MİT, raporun uygun izin alınmadan hazırlandığını açıkladı. O dönemde görevden alınan MİT başkan yardımcısı olan meslektaşı Hiram Abas, Eymür’ü bilgi ifşa ettiği için eleştirdi.
Eymür, Terörle Mücadele Şubesi’nden aldığı “Askar Simitko, Lazım Esmaeili ve Tarık Ümit olayı” dosyasına dayanarak, İkinci MİT Raporu olarak bilinen raporu hazırladı. Bu rapor Eylül 1996’da sızdırıldı ve tarihinde Aydınlık’ta yayınlandı.
Ağustos 1997’de Eymür, ABD istihbarat teşkilatları ve güvenlik firmalarında MİT temsilcisi olarak Washington DC’ye atandı. 14 Ağustos 1998’de Alaattin Çakıcı’nın yakalanmasının ardından Washington’dan merkeze çağrıldı.
Geri çağrılmasındaki bir diğer neden de 1997’de Başbakan Mesut Yılmaz’a, Eymür’ün görevden alınmasını ve Terörle Mücadele Şubesi’nin kapatılmasını tavsiye eden dönemin MİT müsteşarı Şenkal Atasagun hakkında rapor hazırlamak üzere 1998’de Türkiye’ye çağrılmasıdır.
Türkiye’ye döndükten sonra emekliliği istendi. Emeklilik kararına direnince MİT Yasası’nın 19. Maddesi işletildi ve Mesut Yılmaz’ın onayıyla Ekim 1998’de Şeker Fabrikaları’na müşavir olarak atandı.
Eymür 1999’da MİT’ten ayrıldı ve CIA’nın genel merkezinin de bulunduğu McLean, Virginia’ya taşındı. Terör uzmanı olarak CIA’e danışma teklifinde bulundu.
3 Kasım 1996 tarihinde Abdullah Çatlı ve emniyet müdürü Hüseyin Kocadağ’ın öldüğü, DYP milletvekili Sedat Bucak’ın yaralandığı Susurluk kazasından sonra gözden uzak olması için MİT’in “Washington Temsilcisi” yapıldı. Kutlu Savaş’ın Susurluk raporunun ardından 1988’de Türkiye Şeker Fabrikaları’na müşavir olarak atandı. Ancak Türkiye’ye dönmeyi kabul etmeyen Eymür, ABD’de yaşamaya başladı ve atin.org adlı internet sitesinde yayınlar yapmaya başladı. Devlet sırlarını ifşa ettiği için cezai suçlamalarla karşı karşıya kaldı ve hakkında soruşturma başlatıldı.
“Çatışmacı” bir strateji izleyen Eymür, MİT’te görev yaptığı süre boyunca sürekli diğer yöneticilerle “rekabet” halinde oldu. İstanbul MİT Bölge Başkanı Nuri Gündeş, MİT yöneticisi Kaşif Kozinoğlu, MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun bu isimlerin başında geldi. Doğu Perinçek ile sık sık polemik yaşayan Eymür’ün, Mehmet Ağar ile olan çatışması ise “İki Mehmet kavgası” olarak anıldı.
Eymür, MİT’te çok sayıda soruşturmaya muhatap oldu ve disiplin cezasına çarptırıldı. Eski CHP Erzincan Milletvekili Nurettin Karsu’nun evinin basılması ve dövülmesi olayına adı karışan Eymür, bu nedenle “kademe ilerlemesinin durdurulması” cezası aldı.
Eymür, Abdullah Öcalan’a yönelik başarısız suikast girişimi ile ilgili olarak sorulan soruya şu yanıtı vermişti:
“Maşallah her yerden engel aldık. Bugün cezaevinde olan Çevik Bir. O zaman istihbaratın başında. 1 ton patlayıcı aldık. Ertesi gün Cumhuriyet gazetesinde yazı çıktı, “MİT patlayıcıyı ne yapacak” diye. Cumhurbaşkanından, siyasilerden izin aldık. MİT Müsteşarı bile yapamaz izin almadan. İzin almadan nasıl yapacağız. Genelkurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı okeylemişti zaten. Takdim yapmıştık. Elimizdeki bilgileri bildirmiştik. Güzel bir takdimdi. Çalışmalardan bahsettik. Tamam dediler. Devam ettik. Yeşil vardı. Bir de asker şahıslar vardı. Oraya yolladığımız resmi görevliler vardı gizlice giren. Esasen başarısız da denilemez. Apo’yu öldüremedik ama öyle büyük bir patlama yaptık ki Suriye ürktü. O zamanki Kara Kuvvetleri Komutanı’nın bir beyanı oldu. O konuşmadan sonra Suriye’den çıkarttılar. Yani ön ayak oldu. Bir başarıdır. Korkuttu çünkü Suriye’yi. 17 metre çukur açılmış patlamanın olduğu yerde.”
Susurluk’ta ortaya çıkan devlet-mafya-siyaset ilişkilerinde kilit bir isim olan Eymür’ün adı, 2008’deki Ergenekon soruşturmasında da geçti.
Ergenekon operasyonları sırasında hakkında gözaltı kararı çıkartılan Eymür’ün, savcılara ayrıntılı bilgiler veren isimlerden biri olduğu öne sürüldü.
Eymür ayrıca, 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili Ankara’da yürütülen soruşturma kapsamında 29 Kasım 2011’de İstanbul’da gözaltına alındı. Ankara’ya götürülen ve savcıya ifade veren Eymür, yurt dışı yasağı konularak serbest bırakıldı.