Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, Hayata Dönüş Operasyonu' adı verilen 20 ayrı cezaevinde 28 siyasi tutuklunun katledildiği operasyona dair davada 'tanık' sıfatıyla hakim karşısına çıktı.
Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan,’Hayata Dönüş Operasyonu’ adı verilen 20 ayrı cezaevinde 28 siyasi tutuklunun katledildiği, onlarcasının da yaralandığı 19-22 Aralık 2000 tarihli operasyon dair davada hakim karşısına çıktı. ‘Özel bir duruşma yapılarak tanık olarak ilk kez dinlenen Tantan ifadesinde, operasyonu savunarak “Hiçbir cana zarar gelmemesi adına hassasiyetle hareket ettik” ifadelerini kullandı.
Tantan, Hayata Dönüş Operasyonu’nun ‘gerçek’ diye nitelendirdiği nedenine ilişkin ise, “Pankart asmak, duvarlara yazı yazmak gibi basit suçlarla yatan gençlerin tahliyesi gerçekleşmiş olmasına rağmen örgütçe cezaevlerinde tutuluyorlardı, ailelerinden çokça şikayet vardı” dedi.
Davanın 50’nci duruşması, Bakırköy 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. 24 yıl sonra 194 askerin yargılandığı ‘Hayata Dönüş’ davasında tanık sıfatıyla dinlenen dönemin İçişleri Bakanı Tantan, “Hükümet kararı icra edildi” şeklinde konuştu.
Dava dosyasında yer alan “Cezaevleri İnceleme Gezisi Sonuç Raporu” belgesindeki, operasyon öncesi, Marmara bölgesindeki cezaevlerinin gezilerek tutukluların olası bir operasyona karşı çıkıp çıkmayacağına ilişkin keşif yapıldığına yönelik iddialara ilişkin Tantan, “Bana gösterilen raporun hazırlanmasını ben söylemedim… O zaman tam anlamıyla cezaevlerinin kontrolü devletten çıkmış, örgüt liderlerinin kontrolüne girmişti. Örgüt liderleri cezaevlerindeki örgüt mensuplarına da bu şekilde devam etmeleri yönünde talimatlar veriyordu. Aynı zamanda cezaevlerinin mimarisi örgüt mensuplarınca değiştirilmişti. Biz de o zamanlar bu duruma bizzat şahit olmuştuk. Operasyonun gerçekleşmesinin gerçek nedeni budur.” savunması yaptı.
Tantan, yargılama dosyasında yer alan “gizli” ibareli, 14 Aralık 2000 tarihli ve başlığında “Cezaevleri Müdahale Harekat Emri No:1” yazan belgenin altındaki imzanın kendisine ait olduğunu belirterek, “Hükümet kararı icra edilmiştir. Benim tek başıma böyle bir emir düzenlemem mümkün değildir. Zaten emrin altında başka imzalar da vardır. O zaman yetkim gereği bu emre imza atmam gerekiyordu. Buradaki asıl amaç kimsenin canına zarar gelmeden operasyonu tamamlamaktı. Kesin emir bu şekildeydi” ifadelerini kullandı.
Dönemin Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun’un ifadesindeki, “Hayata Dönüş Operasyonu’nun yetkisi İçişleri Bakanlığındaydı. Operasyon planını İçişleri Bakanlığı yaptı. Operasyonu İçişleri Bakanlığı ve Jandarma Genel komutanlığı yaptı. Operasyonel güç İçişleri Bakanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığınındır” sözlerinin hatırlatılması üzerine Saadettin Tantan, şunları söyledi: “Milli Güvenlik Kurulu ve hükümetin aldığı kararlar doğrultusunda Adalet Bakanlığı’nın cezaevlerinde bu operasyonu gerçekleştirmesi gerekiyordu ve bu operasyon için ilgili kurumların yardımı gerekiyordu. Bu yüzden İçişleri Bakanlığı olarak yetkili olan bizler ve yetkili cezaevi savcılığı ve jandarma komutanlıkları hep birlikte ön çalışma yaparak bu operasyonun içinde yer aldık. Operasyonu gerçekleştirirken bütün ceza infaz kurumlarının mimari planını da göz önünde bulundurarak hiçbir cana zarar gelmemesi adına hassasiyetle hareket ettik.”
“Kapalı alanda kullanılamayacak silahların hangi amaç ve nedenle hapishanenin içinde kullanıldığı” yönündeki soruya Tantan, “Bu operasyonu yürüten kolluk personelinin, çalışanların ve içeride bulunan tüm mahkumların can güvenliğinin sağlanması için ne yapılması gerekiyorsa cezaevi savcısı ve jandarma komutanlığı her türlü kararı almakta yetkiliydi. Benim ne tür silahlar kullanıldığına dair bilgimin olması mümkün değildir, böyle bir talimatımız da yoktur” şeklinde yanıt verdi.
Operasyonun, 19 Aralık 2000 tarihinde yapılacağını daha önceden bildiğini, bu tarihin Milli Güvenlik Kurulu’nun tavsiye kararıyla hükümete sunulduğunu, tarihe ve ne şekilde yapıldığına hükümetin karar verdiğini belirten eski İçişler Bakanı Tantan, operasyondaki birinci sorumlunun kim olduğunu yönelik soruyu ise “Milli Güvenlik Kurulu (MGK) içerisinde hiyerarşik yapıda kim varsa operasyonu onlar hep birlikte planlamışlardır.” şeklinde yanıtladı.
Avukat Güçlü Sevimli ise, “Harekat planı, Tantan imzalı. İfadesinde, imzanın kendisine ait olduğunu kabul ediyor. Bu planın, operasyonun genel planı olduğunu da kabul ediyor. Hukuki sorumluluğu konusunda iddianame düzenlenmesi için yeterli şüphe oluşmuştur.” diyerek, “Tantan da diğer tanıklar gibi operasyon kararının MGK’da alındığını söylüyor. MGK ise mahkemeye gönderdiği yazıda, operasyonla ilgili bir toplantı yapılmadığını ve karar alınmadığını ileri sürmüştü.” ifadelerini kullandı.