İstanbul'da gözaltına alınan 14 çocuktan iki kardeş Zülal ve Zümra Bayram, uğradıkları kötü muameleyi canlı yayında anlattı. “Çocuk Şube’de çocuk gibi muamele görmedik” diyen kardeşler, şu soruyu yöneltti: “Bize kan kusturacak ne yapmış olabiliriz?”
İstanbul’da geçen hafta Gülen cemaatine yönelik operasyonda evlerine baskın yapılan ve gözaltına alınan 38 kişiden 14’ünün lise öğrencisi olduğu ortaya çıkmıştı. 14 çocuğun gözaltında kötü muameleye uğradığı iddiası ise tartışmalara neden oldu. DEM Parti Kocaeli milletvekili, insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu çocukların maruz kaldığı kötü muameleyi Meclis’e taşıdı. Gergerlioğlu daha sonra kötü muameleye uğrayan çocuklardan ikisini sosyal medya hesabından yaptığı canlı yayına çıkardı.
Gözaltına alınan 14 çocuktan iki kardeş olan Zülal ve Zümra Bayram, uğradıkları kötü muameleyi tek tek anlattılar.
İki kardeşin annesi Aysu Bayram ve 19 yaşındaki hukuk fakültesi öğrencisi ablaları ise operasyon kapsamında tutuklanmıştı.
Zülal Bayram, sabah evlerine 10-15 polisin geldiğini söyledi. Polislerin evde arama yaptıktan sonra kendilerini Üsküdar’daki çocuk şubeye götürdüklerini belirten Zülal Bayram, “Oraya gittiğimde benim gibi 12-13 tane daha kız çocuğu gördüm. Biz kardeşimle ayrı şekilde götürüldük. Gün içerisinde psikolojik şiddete maruz kaldık. Birbirimizle iletişim kurmamız engellendi. Kardeşimle konuşmama bile izin verilmedi. Sorgu esnasında çeşitli hakaretlere maruz kaldık. Yine psikolojik baskı devam etti. Avukatlarımızı talep ettik. Hiçbir şekilde bize avukat gönderilmedi. İfadelerimiz avukatsız alındı. Bu nedenle cümlelerimiz çarpıtıldı. İfademizin çoğu söylediğimiz gibi yazılmadı” dedi.
Zümra Bayram da ablasıyla farklı araçlarda çocuk şubeye götürüldüklerini anlattı. “Beni ilk önce arabada sorguya almaya başladılar” diyen Zümra Bayram, “Direkt soru sormaya başladılar operasyonla ilgili, annemle ilgili. ‘Şu an sorguda mıyım’ dedim. Çocuk şubeye götürüldüğümüzde bizim gibi birçok kız çocuğu vardı. Ablamın da dediği gibi psikolojik şiddete maruz kaldık. Akşama kadar bize yemek vermediler. İlk önce ailelerimiz içeri yemek sokmaya çalışmışlar. Onu almadılar. Akşam altı gibi yemekleri içeri aldılar. Akşama kadar aç kaldık. Sorgu sırasında da çok kez bağırdılar. Söylemediğimiz şeyleri yazdılar” ifadelerini kullandı.
Zümra Bayram, sorguya alınmayı beklerken bir polisin yanlarından geçtiğini, başlarında duran kadın memurun da o polise işaret ederek “İşte size içeride kan kusturacak polis de bu” dediğini aktardı.
“Biz sorguya girene kadar orada neden olduğumuzu bile anlamadık” diyen Bayram, “Bize hiçbir şekilde bir bilgilendirme yapılmadı. 15 yaşındaki bir kıza kan kusturabilecek ne yapmış olabiliriz?” sorusunu yöneltti.
Polislerin “Yalancısınız, korkaksınız” tarzı ifadelerle kendilerine bağırdıklarını anlatan Bayram, “Sorgu 16 saat sürdü. Gece 10’da çıkarıldık oradan. Sabah 5’te gelmişlerdi evimize” dedi.
Annesi ile ablasının tutuklandığını aktaran Bayram, annesinin sağlık durumundan endişe ettiğini ifade etti. Bayram annesinin parkinson hastası olduğunu ve karaciğer nakli yapıldığını belirtti. Ablasının da hukukta birinci sınıf öğrencisi olduğunu söyleyen Bayram, “Hukuk okuyan ablam şu an hukuksuz bir şekilde yargılanıyor” diye konuştu.
Annesinin gözaltına alınırken yanına ilaçlarını almak istediği için polislerle tartıştığını ve hakarete uğradığını söyleyen Bayram, “Ama annemden önce götürüldük. O yüzden ilaçlarını yanına alabildi mi bilmiyorum” dedi.
Cezaevine kendilerinin eşya gönderdiklerini ama polislerin onları kaybettiğini belirten Bayram, annesinin sağlığı için yaşadığı endişeyi şu sözlerle anlattı:
“Bu operasyondan yaklaşık 10 gün önce anneme Parkinson teşhisi konulmuştu. Bir buçuk yıl önce de karaciğer nakli oldu. Siroz kanseriydi. Abim karaciğerini vermişti. Karaciğer kontrolleri devam ediyordu. Şu an cezaevinde tedavisine devam edemiyor.”
Gözaltına alınanlar arasında 13 yaşında kız çocukları olduğunu belirten Bayram, şunları anlattı:
“Bizden genel olarak terör örgütü hakkında bilgi almaya çalıştılar. 13 yaşındaki çocukların sorguları özellikle çok uzun sürdü. Ben aralarındaki en büyük kişiydim, 17 yaşındayım. Çok küçük kızlar vardı ve başörtülü kızlar vardı. Onlara çeşitli ibadetleri yapıyor musun diye sorular sorup, sanki bu bir suçmuş gibi psikolojik baskı uygulandı. Genel olarak suç olmayan şeyleri bize ‘yapıyor musunuz, şöyle mi böyle mi?’ diye sordular.
16 saat oradaydık. Bulunduğumuz 10 metrekarelik odada biraz yürümek istedim. ‘Yerine otur’ dediler. Kardeşim benden sonra sorguya alındı. O çıktıktan sonra gün boyu çok korkmuştuk. Sadece kardeşime sarılmak istedim. Arkadan bir memur, ‘o ikisini ayırın, yani oturmayacaklar’ diye bağırdı. Ben kardeşime dahi sarılamadım. O şekilde bizi ayırdılar. Ve iletişim kurmamızı engellediler. Sürekli ‘konuşmayın’ dediler. Sürekli susturdular bizi.
Biz çocuk şubedeyiz, çocuk şubede ifade verdik. Memurlar çocuk şubenin memurları. Ama bize kesinlikle çocukmuşuz gibi muamele gösterilmedi. Benim yanımda anneme hakaret ettiler. Arabada giderken, binadan çıkarken. Ama bunu diyen çocuk şubenin memuru, çocuk memuru.”
16 saat süren sorgunun kendisinde travma gibi kaldığını belirten Bayram, “Ben artık her kapı çaldığında korkarak gidiyorum. Tedirgin oluyorum. Zaten şu anda annem içeride. Sürekli onu düşünüyorum. Sağlığı da iyi değil. Ablam 19 yaşında. Ablamın geleceği karardı. Hukuk öğrencisiydi ve final sınavları vardı. Onlara da giremedi. Bunları, sadece bunları düşünüyoruz son günlerde. Başka hiçbir şey yok aklımızda” dedi.
İki kardeş de “Bir yandan bu yayını yaptığımız için de korkuyoruz. Endişelerimiz var. Tekrardan böyle bir şey başımıza gelebilir mi diye endişeliyiz” diye konuştu.
Zümra Bayram son olarak şu sorularını yöneltti:
“Ders çalışmak, matematik, fizik çalışmak, namaz kılmak, ibadet etmek bunlar ne zamandan beri suç? Sizin zamanınızda bunlar bu şekilde miydi?”
Velev'i
Google Haberler üzerinden takip edin
