Saraçhane eylemleri sırasında gözaltına alınan üniversite öğrencisi Eren Üner, Vatan Emniyet’te 6 saat boyunca gördüğü işkenceyi anlattı. Beş farklı kurumdan darp raporu aldığını belirten Üner suç duyurusunda bulundu.
Üner, “Amirleri eline peçete alarak cinsel organımı pantolonumun üzerinden ellemeye çalıştı, izin vermedim, direndim. Sonucunda bu eylemi gerçekleştiremedi ve gerçekleştirme çabasına devam etmedi. Başka bir polis ise kazağımın üzerinden göğsümü elledi, elini omzumla itince devam etmedi. Sonrasında benim eşcinsel olduğumu söylediler” dedi.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından başlayan protestolarda gözaltına alınan 23 yaşındaki İstanbul Üniversitesi öğrencisi Eren Üner, sosyal medya hesabından “işkence gördüm” diyerek yaşadıklarını anlattı.
25 Mart-9 Nisan arasında Metris Cezaevi’nde kaldığını belirten Üner, Vatan Emniyet’te işkence gördüğünü iddia etti. Üner, 9 Nisan’da tutuklu olarak mahkemeye çıkarıldı ve serbest bırakıldı.
Sosyal medya üzerinden yaşadıklarının anlatan Üner ayrıca İkinci Baro’dan atanan avukatın polislerin kendisine yönelik tutumuna şahit olduğunu ancak “yok yok gerek yok yapmayın, akıllanmıştır o” ifadesini kullandığını aktardı.
4-5 sivil polis tarafından evinde gözaltına alındığını belirten Üner, Vatan Emniyet’te altı saat boyunca işkenceye maruz kaldığını belirtti. Polislerin kendisine yönelik “Seni Çevik Kuvvet Polisi otobüsünün arka kapısından sokarız, ön kapısından cesedin çıkar’ cümlesini kullandığını ifade etti. Üner, beş farklı kurumdan darp raporu aldığını ve savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu söyledi.
Üner’in sosyal medyadan yaptığı paylaşım şu şekilde:
“Ben Eren Üner, 23 yaşındayım. İstanbul Tarih Bölümü 2. sınıf öğrencisiyim. Saraçhane protestocularına yapılan işkenceleri, herkese açık kendi sosyal medya hesaplarından paylaşan Çevik Kuvvet Polisleri’ni kişisel sosyal medya hesabımdan haber yaptığım için; 24 Mart Pazartesi saat 23:00’ten 25 Mart Salı 05:00’e kadar Vatan Emniyet’te işkence gördüm. İki hafta, 25 Mart – 9 Nisan tarihleri arasında cezaevinde yattım.
Olayı en başından anlatmak istiyorum. Saraçhane olaylarında birçok Çevik Kuvvet polisi protestoculara sert müdahalede bulundu. Hatta protestocular Saraçhane Parkı’nda ters kelepçeli, yüzüstü yatırılarak sabaha kadar bekletildi. Bazı Çevik Kuvvet Polisleri yaşanan bu olayları, kendi cep telefonlarından kaydederek, sosyal medya hesaplarından küfür ve hakaret içerikli başlıklarla paylaştılar.
Bu paylaşımları ilk gördüğümde şok olmuştum. Çünkü bazı Çevik Kuvvet Polisleri, aleni işkence gören insanların önünde selfie fotoğraf çekiniyorlar, protestocuların ailevi değerlerine küfür eden paylaşımlarda bulunuyorlardı. Paylaşımları yapan kişilerin polis olduklarını herkese açık kendi sosyal medya paylaşımları sayesinde doğruladım. Hesapların herkese açık olduğunu da teyit ettim. Bu doğrulama-teyit süreci sonrasında paylaşımları ve herkese açık profilleri kendi Twitter hesabımdan, küfür ve hakaret olmadan paylaştım.
23 Mart Pazar günü, sabaha doğru yaptığım paylaşımlar infial yarattı. Milyonlarca görüntüleme aldı. Bu paylaşımları benden önce paylaşan onlarca insan vardı, ben sadece derledim ve daha düzgün bir şekilde paylaştım. Paylaşımları yaptıkça bana insanlardan bu tarz daha fazla paylaşım gelmeye başladı. Yine bir teyit süreci sonrasında aleni işkence görüntülerini paylaşan birkaç Çevik Kuvvet Polisini daha haber yaptım. Bu sürecin tamamında toplam altı Çevik Kuvvet Polisinin paylaşımı haber yaptım.
24 Mart Pazartesi günü yine Saraçhane’deydim ve yaşanan gelişmeleri Twitter hesabımdan anbean paylaşıyordum. Birkaç gün uyumamanın yorgunluğuyla alandan erken saatlerde ayrıldım ve evime geçtim. Saat 22:00 suları 4-5 sivil polis evime geldi ve kapıya sertçe vurmaya başladılar. Kapıyı açtım, ellerimi polislerin açıkça görebileceği bir şekilde havaya kaldırdım. Sivil polislerin ellerinde silah vardı ve bana tutuyorlardı. ‘Memur bey sakin olun’ diyerek yavaş şekilde, polislerin istekleri üzerine sırtımı onlara döndüm ve beni ters kelepçe bir şekilde yere yatırdılar.
Telefonumun ve diğer teknolojik eşyalarımın nerede olduğunu sordular. O esnada Twitter’da bir space yayını gerçekleştiriyordum. Telefonumun yatağımın üzerinde olduğunu, laptopumun da masanın üzerinde olduğunu söyledim. Sonrasında şu an bir space yayını gerçekleştirdiğimi ve yayını kapatmalarını rica ettim.
Telefon ve laptop şifremi polisin istemesi doğrultusunda verdim. Sonrasında ‘memur bey müsaadenizle üstümü giyineyim’ dedim, kelepçemi açtılar, kıyafetlerimi giydim, ayakkabımın bağcıklarını polisin isteği üzerine çıkarttım. Polis ters kelepçe şekilde beni evden çıkartarak sivil polis aracına bindirdi.
İki araç beni almaya gelmişlerdi. Bindirildiğim araçta sivil polisler, diğer araçta ise amirleri bulunuyordu. Yolculuğa başlamadan önce amirleri kendi aracından camı açarak ‘ezin onu’ diye bağırdı. İlk önce hastaneye darp raporu almaya gittik. Polis kelepçemi çıkartmadı ve darp raporu alınırken odadan çıkmadı. Hastaneden çıkıp araca bindirildikten sonra amirleri kendi aracından bulunduğum araca geçti. Vatan Emniyet’e olan 10-15 dakikalık yolculuk süresince darp edildim. Yolculuk boyunca bana tokat, yumruk ve tekme atıldı. Amirlerinin boyu biraz kısa olduğu için, arka koltukta sırtını sol arka kapıya dayayarak bana art arda birkaç defa tekme attı.
Vatan Emniyet’e vardığımızda beni kafası eğik, ters kelepçeli bir şekilde Siber Şube sorgu odasına götürdüler, saat 23:00 suları. Sorguda takribi altı polis bulundu, bunlardan birisi de haberini yaptığım Çevik Kuvvet Polislerinden bir tanesiydi fakat Çevik Kuvvet Polisi bana darpta bulunmadı, sadece işkenceyi izledi ve işkence gördüğüm esnada bana hakaret etti.
Sorgu odasına girdiğimizde ters kelepçem çıkarıldı ve kelepçe önden takıldı. Beni sorgu odasının ortasına, yere oturttular. İlk önce bana ‘hangi örgüte mensupsun’ gibi sorular soruldu. Kendimi ve yaptığım şeyi anlatınca söylemleri değişti. Bu sefer ‘sana mı kaldı bunu yapmak’ demeye başladılar.
Sorgu odasında, her türlü fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldım. Bu esnada benim üzerime farklı suçları yıkmaya çalıştılar. Haberini yaptığım Çevik Kuvvet Polislerinden bir tanesinin kapısının önüne ‘KORKAK’ diye bir not bırakıldığını ve bunu benim bıraktığımı söylediler. Asla kabul etmedim, kabul etmedikçe beni darp etmeye devam ettiler.
Benim hayatımın mahvolduğunu ve hiçbir zaman düzelmeyeceğini bana sürekli dikte ettiler. Bununla yetinmeyip beni Çevik Kuvvet Polislerinin eline vereceklerini ve beni öldüreceklerini söylediler. Hatta tam manasıyla ‘seni Çevik Kuvvet Polisi otobüsünün arka kapısından sokarız, ön kapısından cesedin çıkar’ cümlesi kullanıldı.
Ben hukuki olarak bir suç işlemediğimi ve sadece işkence görüntülerini paylaşan Çevik Kuvvet Polislerini, küfür hakaret olmadan paylaştığımı söyledim. Bunu sürekli yineledim. Suç işlediğimi kabul etmedikçe bana hakaret etmeye ve darpta bulunmaya devam ettiler.
Amirleri oturduğu koltukta arkaya yaslanarak ayaklarını omzumun üstüne koydu ve sigara içmeye başladı. Bir süre beni darp etmeyi bıraktılar. O esnada sürekli ‘neden böyle yaptıklarını, yanlış bir şey yapmadığımı, suç işlemediğimi’ söylüyordum.
Ben bu cümleleri sürekli ifade edince, polisler ‘hukuksuz bir şey yapmadığını nereden biliyorsun’ diye sordular. Ben de kişisel olarak bir avukat hanımefendiyi tanıdığımı ve ona sorduğumu söyledim. Böyle söyleyince bahsettiğim avukata tecavüz edeceklerini söylediler, tam manasıyla ‘biz 24 saat çalışıyoruz, kadın yüzü görmüyoruz, avukatın bir gelsin de … onu’ cümlesini kullandılar.
Bahsettiğim avukatın beni azmettirdiğini söylediler. Kabul etmedim. Bu yüzden bana fiziksel şiddet uygulamaya yeniden başladılar. Kimden emir aldığımı sordular. Ben haber yapmadan önce bu kişilerin paylaşımlarının sosyal medyada defalarca haber yapıldığını, paylaşımları buradan gördüğümü ve hesapların herkese açık olduğunu görünce, kendi Twitter hesabımdan işkenceleri herkese açık sosyal medya hesaplarından paylaşan polisleri haber yaptığımı tekrar söyledim.
Sonrasında amirleri eline peçete alarak cinsel organımı pantolonumun üzerinden ellemeye çalıştı, izin vermedim, direndim. Sonucunda bu eylemi gerçekleştiremedi ve gerçekleştirme çabasına devam etmedi. Başka bir polis ise kazağımın üzerinden göğsümü elledi, elini omzumla itince devam etmedi. Sonrasında benim eşcinsel olduğumu söylediler, tam manasıyla “bu kesin …” cümlesini kullandılar.
İşkencenin başından itibaren amirleri benim ardıma jop sokacağını söyledi ve diğer polislerden jop istedi fakat bu gerçekleşmedi. Ayrıca yine amirleri beni çıplak bir şekilde montajlayıp kendi sosyal medyamdan paylaşacaklarını, evimin önüne büyük yaştaki eşcinsel insanların gelip mastürbasyon yapacaklarını söylediler.
Sonrasında ağlamadığım için benim pişman olmadığımı, bunu tekrar yapacağımı, hayatımı tekrar mahvedeceğimi söylediler. Ayrıca resmi bir dille konuştuğum ve onlara sürekli ‘memur bey’ diye hitapta bulunduğum için benim eşcinsel olduğumu söylediler. Amirleri sonrasında benim cezadan kurtulmak için deli taklidi yaptığımı söyledi ve bana fiziksel şiddet uyguladı.
Sabaha doğru 05:00 suları nezarete götürüldüm. Nezarete götürülürken beni Çevik Kuvvet Polisi otobüsünün önünde geçirdiler. Nezarette bir süre kaldıktan sonra beni geri sorgu odasına götürdüler ve ‘kimse avukatını yapmak istemedi, sana avukatı zor bulduk’ dediler.
Sorgu odasında avukat geldi. Fiziksel ve psikolojik şiddet devam ediyordu. Beni Çevik Kuvvet Polislerinin eline vereceklerini, onların beni öldüreceklerini söylediler. İkinci Baro’dan atanan avukat bunlara şahit oldu ve ‘yok yok gerek yok yapmayın, akıllanmıştır o’ dedi. Beni ifade için başka bir odaya götürdüler. İfademi, ben işkence gördüğüm esnada odada işkencemi izleyerek, bana sorular soran polis aldı. İfademde uzun uzun olayı anlatmaya çalışırken barodan bana atanan avukat ifademi kısa kesmem gerektiğini söyledi ve benim ifademi yarıda kestirdi. Bu sebeple ifademde işkence gördüğümü söyleyemedim.
Nezarete geri götürüldüm. 25 Mart Salı 08:00-09:00 suları nezarethaneden hastaneye götürüldüm. Darp raporu alındığı sırada kelepçem çıkarılmadı ve polisler odadan çıkmadılar. Bu sebeple darp edildiğimi söyleyemedim. Yüzümde görülür şekilde darp izleri bulunmasına rağmen görevli doktor bana darp raporu hazırlamadı. Özellikle kulaklarım atılan tokatlar sebebiyle çok kötü durumdaydı.
Çağlayan Adliyesi’ne götürüldüm. Mahkemeye çıktım ve tutuklu yargılandım. Metris Cezaevi’ne götürüldüm. Cezaevi girişinde darp edildiğimi söyledim. Cezaevi görevlisi, dosyamda darp raporu olmadığı için beni içeri almayacağını yanımdaki polislere söyledi. Yanımdaki polisler amirlerini aradı ki bu kişi bana işkence yapan polislerden birisi.
Telefonda bağırdı ve bana küfür etti. Sonra polisler cezaevi yetkilisine telefonu uzattılar. Amirleri cezaevi yetkilisiyle tartıştı. Sonucunda cezaevi yetkilisi dosyamda darp raporu olmadığı için beni cezaevine almadı. Haseki Devlet Hastanesi’ne götürüldüm. Orada detaylı bir darp raporum alındı. Darp raporum dosyaya eklendi ve cezaevi yetkilisi beni içeri almayı kabul etti.
Toplam beş farklı kurumdan alınmış darp raporum var. Metris Cezaevi’ne sevk edilmeden önce Haseki Hastanesi’nden aldığım darp raporum; Metris Cezaevi’ndeki ikinci günümde yapılan sağlık kontrolü esnasında aldığım darp raporum; Silivri Cezaevi’ne sevkimden sonra yapılan sağlık kontrolümde aldığım darp raporum; Silivri Cezaevi’nde bulunduğum esnada beni ziyaret eden Avrupa İnsan Hakları İşkence Komitesi’nin aldığı darp raporum; 9 Nisan Çarşamba günki duruşmamdan tahliye olduktan iki gün sonra Beylikdüzü Devlet Hastanesi’nden aldığım darp raporum.
Ayrıca sorgu odasında kamera bulunuyordu, uğradığım işkencenin kamera görüntüleri de mevcut. Yüzümde, özellikle kulaklarımda, sol üst kolumda, sağ üst kolumda, sırtımın, ensemin alt kısmında ağır darp izleri, ellerimde ve bileklerimde kelepçe izleri var. Bu izlerin bir kısmı, üç buçuk hafta geçmesine rağmen hala vücudumda duruyor. Yaşanan işkenceyle ilgili savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. İşkenceci polislerin en ağır cezayı alması için, beni tamamen gönüllü destekleyen avukatlar sonuna kadar çaba harcıyor.
Olayın özeti: Saraçhane protestocularına yapılan işkenceleri, herkese açık kendi sosyal medya hesaplarında paylaşan Çevik Kuvvet Polislerini, kendi şahsi Twitter hesabımda haber yaptığım için altı polis tarafından altı saat işkence gördüm ve iki hafta boyunca cezaevinde yattım.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Değil altı saat işkence altı sene de işkence görsem sonuna kadar mücadeleye devam. Benim cezaevinde diğer işkence görmüş, hukuksuzluğa uğramış arkadaşlarıma bir sözüm var. Sonuna kadara mücadele edeceğim.”