Usta yazar Fehmi Koru, dün Cumhurbaşkanı Erdoğan'la MHP lideri Devlet Bahçeli arasında gerçekleşen görüşmenin süresine dikkat çekerek, iki parti arasındaki sorunların 30 dakikaya 'sığmayacağını' düşündüğünü söyledi. Koru'ya göre AKP ve MHP artık "ayrılmaz ikili" konumundalar ve "MHP ne yapar eder ve birlikteliğin bozulmasına izin vermez."
Gazeteci Fehmi Koru, dün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasında gerçekleşen görüşmenin “süresine” dikkat çektiği yazısında “Oysa Erdoğan ile Bahçeli’nin şu sıralarda konuşmaları gereken çok sayıda -bazısı dikenli- konu başlığı bulunuyor. 10-15 dakikası hal-hatır sormayla geçecek görüşmede, o kadar konu, yarım saate nasıl sığdırılmıştır, anlamak hayli zor” diye yazdı.
AKP ve MHP arasında son dönemde ortaya çıkan anlaşmazlık konularını hatırlatan Koru, “İki liderin Acaba Erdoğan muhatabını ‘Merak etmeyin, rahatsızlık duymanızı gerektirecek bir şey yok’ diyerek rahatlatmış mıdır? Yoksa, Bahçeli, onun bu teyidinden önce, ‘Ferdi Tayfur’un şarkısı üzerine bindirilmiş yürüyüş görüntüm umarım sizi rahatsız etmemiştir’ cümlesiyle -varsa- gerginliği ortadan kaldırmayı mı tercih etmiştir?” sorularını sıraladı.
Görüşmenin hal-hatır faslı kısmı hariç 30 dakika sürdüğünü kaydeden Koru, “İki lider birbirini rahatlatıcı bir havayı bir araya gelişlerine yansıtmamışlarsa, aralarındaki sorunlu maddeleri görüşmeleri için yarım saatin yeteceğini sanmıyorum” yorumunda bulundu.
Koru, yazısını şöyle sürdürdü:
“Tayyip Erdoğan’ın, yerel seçimden yenilerek çıkılmasında ülkedeki ekonomik sorunların en önemli rolü oynadığı değerlendirmesi sebebiyle başarısına umut bağladığı Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e, yurtdışında katıldığı bir toplantıda İngilizce konuşurken kullandığı bir sözcüğü bahane ederek sert karşı çıkmasıyla ilgili Devlet Bahçeli’ye soracağı sorular olmalıydı…
Bahçeli’nin yeni sistemin seçilebilmede aradığı ‘50+1’ şartının vazgeçilmezliğine dair sözleri Külliye’den başdanışman düzeyinde aynı sertlikte bir cevapla karşılanmıştı. MHP lideri de herhalde görüşmede o konuyu açma ihtiyacı duymuştur.
Yoksa yarım saatte o konulara hiç değinilmemiş olabilir mi?
Medeni bir biçimde ayrılma kararı karşılıklı tebliğ edilerek…
İki tarafın görüşme öncesinde sergilediği tavırlar bana bu ihtimali düşündürmüyor değil.”
“Bu da bizi doğrudan şu soruya götürüyor: Bazılarının seçimin hemen ardından dillendirdiği gibi, AK Parti, kendisini fabrika ayarlarından uzaklaştırmada en büyük payın sahibi olan MHP ile yollarını ayırıp daha özgürlükçü ve demokratik bir tavra bürünebilir mi?
Soruyu soran benim ama, soruya olumlu bir cevap vermemi gerektirecek en ufak bir gerekçe bile bulamıyorum.
İşçi Bayramı’nda, kendisinden önceki iktidarlar tarafından uygulanmış, iktidara gelince AK Parti’nin de sekiz yıl -AİHM ve AYM kararlarına rağmen- uyguladığı Taksim yasağı 2010 yılında kaldırılmış ve sonraki üç yıl boyunca işçiler bayramlarını geneleksel mekanı olan Taksim’de kutlayabilmişlerdi.
Mesela, bugün, İstanbul Valisi, ‘Buyurun, Taksim sizlere açık’ davetinde bulunabilir mi?
CHP genel başkanı Özgür Özel’in partisi içerisinden gelen itirazları dahi göze alarak Külliye’ye çıkmasından bir gün önce, böylesine bir ani tavır değişikliğine gidilmesi, ne kadar hoş bir davranış olurdu, değil mi?
Belki de ana siyasi damarların temsilcisi iki partiyi, ülkenin temel sorunlarının çözümünde dayanışmaya sevk edebilecek bir yakınlaşmanın başlangıcına tanıklık edebilirdik.
Olabilir mi?”
“Gönlüm istese bile, olabileceğini düşünemiyorum.
AK Parti ile MHP, ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ ile birlikte ayrılmaz ikili haline geldiler. Ayrılmazlık AK Parti’nin aleyhine işliyor, her seçimde oylarından bir miktarı bu birliktelik yüzünden tırtıklanıyor. Son seçimde bu yüzden AK Parti’nin oyu %30’un altına düştü.
MHP ne yapar eder ve birlikteliğin bozulmasına izin vermez.
‘İzin vermez’ kesinliğini bilerek seçtiğimi bilesiniz.
Özgür Özel Külliye’de nasıl bir havayla karşılaşacak?
İşte üzerinde durulmayı hak eden esas soru bu.”