Daltonlar, Redkitler, Barış Boyun grubu, Anucurlar, Camgözler, Gündoğmuşlar, Atız-Casper’lar, Çirkinler, Şirinler… Tuhaf isimleriyle yaşları 18 bile olmayan tetikçi ve liderleriyle ‘yeni nesil’ mafya örgütleri şimdiden Türkiye sınırlarının da dışına taşarak Yunanistan’da, İspanya’da, İtalya’da, Almanya’da kendilerinden söz ettiriyorlar. Bazen birbirlerine düşüyorlar, bazen ‘sipariş’ saldırılar ile kullanışlı birer aparat olarak görev ifa ediyorlar, şimdi de Serdar Öktem gibi ‘kritik’ bir ismi ortadan kaldırarak taşeronluk yapıyorlar.
Yunanistan’da, İspanya’da, Avrupa’nın diğer ülkelerine yansıyan ‘iç savaşları’, ‘lider’ denilen tipler dahil bu çetelerin yaş ortalamasının 20 civarında olduğunu gösteriyor. ‘İş yaptırdıkları’ tetikçiler ise genellikle 18 yaş altı. Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürüldüğü cinayetin sanığı Eray Özyağcı da benzer özellikler gösteren bir çete mensubuydu.
Yoksul semtlerden çıkan, Türk, Kürt, Arap, Çerkes, Arnavut fark etmeden bir çetede rahatlıkla kendine yer bulan bu gençler; sosyal medya üzerinden örgütlenip, küçücük mahallelerden taşarak önce seri suikastlarla büyük mafyalara, ardından devlet içi güçlere, en nihayetinde de güvenlik güçlerine kök söktürüyorlar. Hiçbir ideolojik aidiyetleri olmayan bu yeni nesil çete mensuplarının değer verdikleri tek şeyler ise belli: Silah, uyuşturucu, güç, şöhret, ‘kahramanlaşma’ arzusu. Hızlı para kazanma ve yükselme, önemsenme, büyük adam muamelesi görme de başlıca motivasyon kaynakları olarak göze çarpıyor. Aidiyetsiz, ‘eylem’ yaptıkça kahramanlaşan (!) gençler birer serseri kurşun gibi varacağı hedefi arıyor.
İstanbul’un göbeğinde MHP’li, Sinan Ateş cinayetinin en kritik sanıklarından, çok şöhretli bir avukat olan Serdar Öktem’in öldürülmesinin altından da bu çetelerden biri olan Daltonlar çıktı. İddiaya göre Daltonlar, Avrupa’da suikast sonucu öldürülen liderlerinin intikamı için “Şirinler” grubuna yakın olmakla suçlanan Öktem’i ortadan kaldırarak aldı. Tam bu noktada Sinan Ateş’in öldüren Eray Özyağcı’nın benzer çetelerden birinin mensubu olduğunu, İstanbul Maltepe bölgesinde gecekondu semtlerinden çıkıp önce devrimcilere saldıran, ardından hızla eleman toplayarak büyüyen bir gruba mensup olduğunu hatırlayalım.
Öktem’in bu gruplardan biriyle veya birkaçıyla irtibatlı şekilde, Sinan Ateş’in katledilmesi için ‘tetikçi’ temin etmekte zorlanmadığı varsayılıyor. Öktem’in, Ocak ayında hakim karşısına çıkıp “çok kritik” şeyler anlatması muhtemeldi. Bu nedenle susturulmuş olması akla yatkın. Ancak Öktem’i ortadan kaldırmayı hedefleyen akıl, bir taşla birkaç kuş vurarak, hem çete içi hesaplaşmayı hedefledi, hem de artık “ülkücü camia” için yük olma potansiyeli taşıyan birini temizledi. Başarılı da oldu doğrusu.
TikTok başta olmak üzere sosyal medya platformlarında yukarıda ismi geçen suç örgütlerinde bulunan gençlerin, daha doğrusu çocukların (çoğunluğunun 18 yaşın altında olduğunu hatırlayalım) hemen hemen çoğunluğunun geçmişte devrimci karakterleriyle tanınan mahallelerden çıktıklarını görüyoruz. Özellikle İstanbul’un Gazi Mahallesi, Eyüp, Kağıthane, Beyoğlu, Güngören, Bağcılar gibi ilçelerin yoksul ve sol grupların bir zamanlar çok etkin olduğu semtlerinde yeni nesiller, sosyal medyadan tanıyıp dahil olduğu bu çetelerin ‘elemanı’ oluveriyor.
‘İş yaptıkça’ alkış alan, saldırı gerçekleştirdikçe ‘kahramanlaşan’ bu çocuklar, geçmişte devrimci sol grupların onlara gösterdiği ‘ülkeyi değiştirme’ hedefi ve umudu yerine, ‘kendini kurtar, hiçbir kuralın yok’ kaidesiyle İstanbul’a, hatta Avrupa’ya kök söktürüyor. Devletin solcu mahalleleri dizayn etmek için yıllarca verdiği canhıraş ‘mücadele’, döndü dolaştı ayağına dolandı nihayetinde. Hiçbir kuralı, kaidesi, umudu, ideolojik bariyeri olmayan; güç, para ve kahramanlık peşindeki bu ‘serseri kurşun’lar, devleti bile aciz bırakan bir saldırganlıkla ideolisizleştirilen mahallelerden taşıp kendi dünyalarını yaratıyorlar.
İşin daha da kötüsü bu ‘çocuklar’ı ne hapis, ne ceza, ne ölme/öldürme, ne de diğer yöntemler zapt edemiyor. Umurlarında değil çünkü. Alibeyköy’ün eskiden devrimcileriyle ünlü bir sokağında, geleceğe dair hiçbir umudu kalmamış bir çocuk, babasının zar zor zapt ederek kondurduğu baraka sayesinde sahip olabildiği ‘kentsel dönüşüm sonrası evi’nde elinde telefonu TikTok’ta Barış Boyun’ları, Sedat Peker’leri, uyuşturucu, silah ticareti ve yasa dışı bahisle çok kısa sürede zenginleşip değişen hayatları izliyor. Haraç vermeyen bir kuyumcuya sıkılan üç beş kurşun, yola gelmeyen bir iş adamının sokak ortasında infazı ya da rakip çetenin bir elemanını ‘temizlemek’ o çocuk için çok sıradan bir şey artık, hatta telefonunda bile oynadığı oyunlardan biri.
Devlet başta olmak üzere hiçbir şeyin korkutamadığı bu yeni nesil mafya elemanları, umutsuzluğun pençesindeki yoksul mahallelerde kısa sürede zenginleşmenin, istenen her şeye sahip olmanın bir yolu olan çetelere akın akın gidiyorlar. Babasının bir ömür çalışarak kazandığı parayı, motosikletle gerçekleştirdiği bir ‘iş’le kazanan genci ne durdurabilir ki artık? Neyi yapmaktan alıkoyabilir onu yasalar veya cezalar?
Nurtepe, Hasköy, Gazi… Bir zamanlar sol devrimci mücadelenin en önemli merkezleri olan bu semtler artık Anucur’ların, Çirkinler’in, Şirinler’in, Casperlar’ın, Daltonlar’ın, Redkitler’in at koşturduğu yerler. Devlet bu mahallelerden solcuları, devrimci dernek ve kurumları kovdu, yerlerine de bunlar geldi. Devlet o mahalleleri bir proje çerçevesinde boşalttı, deyim yerindeyse üzerinden tren gibi geçerek ezdi. ‘Proje’ başarıya ulaştı, oralarda artık devrimciler yok. Yeni nesil mafya grupları var. Üstelik bu mafya, geleneksel mafyaya hiç benzemiyor. Görünen o ki devlet de aciz kalıyor onlara karşı.
Bakalım filmin sonunda, devrimci semtlerin eski ‘abileri’ bu gençleri kazanmak için ortaya çıkacaklar mı?