İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, 75 yaşındaki Hatice Yıldız’ın cezaevindeki kızına ve arkadaşına para gönderdiği için tutuklanmasının hukukta yeri olmadığını belirterek, yaşanan durumu “akıl dışı” olarak tanımladı. Keskin, Türkiye'nin "gri listeden" çıkmak için cezaevine para gönderilmesini kriminalleştirdiğini söyledi.
İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, 75 yaşındaki Hatice Yıldız’ın cezaevindeki kızı ve arkadaşına para gönderdiği için tutuklanmasının hukukta yeri olmadığını belirterek, yaşanan durumu “akıl dışı” olarak tanımladı.
Ailelerin cezaevlerinde siyasi nedenlerle tutuklu bulunan yakınlarına ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için yatırdığı cüzi miktarlardaki para, “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Yasası” kapsamında değerlendirilmesi nedeniyle bir süredir tehdit unsuruna dönüşmüş durumda.
Bu yasa dolayısıyla birçok tutsak yakını, cezaevlerine para gönderdikleri için soruşturma, gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya kaldı. Son olarak İstanbul Esenyurt’ta yaşayayn 75 yaşındaki Hatice Yıldız, cezaevindeki kızı ve kızının koğuş arkadaşına para gönderdiği için hakkında “örgüte finansman sağlamak” suçlamasıyla yargılandı.
İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği 4 yıl 2 aylık hapis cezası İstinaf Mahkemesince onanan Yıldız, ilerlemiş yaşı ile yüksek tansiyon, göz, bel fıtığı ve omurga eğriliği gibi birçok sağlık sorunu bulunmasına rağmen geçtiğimiz günlerde tutuklanarak Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne konuldu.
Mezopotamya Ajansı’na konuşan İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, kızına para gönderdiği için tutuklan 75 yaşındaki Yıldız’a “düşman hukuku” uygulandığını söyledi.
“Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Yasası”nın birçok devlet tarafından imzalandığını, bu devletlerden birinin de Türkiye olduğunu belirten Keskin, karşılarındaki Hatice Yıldız örneğine baktıklarında yasanın tamamen amacı dışında kullandığını dile getirdi. Keskin, bir hukukçu olarak durumu “trajikomik ve akıl dışı” bulduğunu ifade etti.
Tutsak yakınlarının cezaevlerinde bulunan herhangi bir tutsağa para göndermesinin söz konusu yasa ile hiçbir ilgisinin olmadığını vurgulayan Keskin, “Teröre finansman sağlanması için yasa dışı bir eylemin oluşması gerekir. Burada tutsak yakınları para gönderirken devletin kendilerine verilen verdiği kimlik kartıyla yapıyorlar ve cezaevlerinin idaresine yatırılıyor. Yani Hatice Yıldız olayına bakıldığında yasa dışı olmayan bir eylem, yasa dışı bir şekilde cezalandırıyor. Bu yüzden son derece akıldışı bir şey bu. Bu durum aslında yargının içinde bulunduğu durumun ne kadar içler acısı olduğunu da gösteriyor” dedi.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Cezaevlerindeki tutsakların bütün ihtiyaçlarını kantinden almak zorunda olduğunu hatırlatan Keskin, şunları söyledi: “En temel ihtiyaçlarından tutun da hijyen ve beyaz eşyaya kadar kantinlerinden alıyorlar, dolayısıyla cezaevi idaresinden alıyorlar. Bu nedenle de cezaevlerinde kalan insanların paraya ihtiyaçları var. Bu ihtiyaçlarını gidermeleri gerekiyor. Doğal olarak da bu insanların tanıdıkları ve yakınları para yatırıyor. Bunun sanki gizli bir faaliyetmiş gibi yansıtılması akıl dışıdır. Hatice Yıldız da bu nedenle cezaevinde.”
Keskin, cezaevinde ziyaret ettiği tansiyon ve demans hastası Yıldız’ın sağlık durumunun iyi olmadığını, sık sık baygınlık geçirdiğini paylaştı.
Doktorların unutkanlığı için kendisine verdiği ilaçları dahi cezaevi idaresi tarafından kendisine verilmediğini söyleyen Keskin, “Çok üzgün çünkü evde 85 yaşında felçli bir eşi var. Aklı sürekli felçli eşinde ve cezaevinde tutsak olan kızında. Kendisine uygulanan bu durum ancak düşman hukukuyla tanımlanabilir” diye konuştu.
Yasanın bu şekilde işletilmesinin zulme neden olduğun dile getiren Keskin sözlerini şöyle sürdürdü: “Eskiden böyle bir uygulama yoktu, yeni çıkardılar. Devlet dışarıya karşı ‘bakın ben bu yasayı uyguluyorum’ derken, diğer taraftan da yeni bir korku ve sindirme politikası uygulamak istiyor. Yani bizim her şeyimiz suç olarak görülüyor. Düşüncemiz, konuşmamız ve yazmamız suç sayılıyor. Eğer muhalifseniz, özellikle Kürt meselesinde resmi ideolojinin temel çizgilerine sahip değilseniz, cezaevinde değilseniz bile dışarıda adli kontrol altındasınız demektir. Şu anda ülkede herkes rehin olarak yaşıyor. Attığımız her adım kontrol ediliyor. O nedenle de o yasayı bu şekilde uygulamalarının bir nedeni de bu korku politikalarını arttırmak ve cezaevlerini yalnızlaştırmaktır”
İHD Eş Genel Başkanı, mevcut tecrit politikalarını yanı sıra bu yasa ile cezaevlerindeki insanların daha büyük bir yalnızlığa mahkûm edilmek istendiğini de ifade etti. Keskin, “Cezaevinde insanlar gerçekten çok yalnız. Birçok siyasi tutsak ailelerinin bulunduğu yerlerden çok uzak cezaevlerine sevk ediliyor. Birçoğunun vasine ulaşamıyorsunuz, kimisi vasisi olduğunu bile bilmiyor. Biz daha çok yakın cezaevlerinde olanları biliyoruz. İHD bütün cezaevlerine ulaşmaya çalışıyor ama herkesin ailesi İHD gibi kurumlara ulaşmayı bilmiyor. Devlet tutsaklarla ilgili yapılan her türlü açıklamayı, her türlü eylemi ‘terör’ faaliyeti içinde ele alarak ‘terörist’ olarak suçlamak istiyor. Bunun hukuken açıklanabilecek hiçbir yanı yok. Anayasa’nın hiçbir maddesinde böyle bir şey yok. Bu hâkim ve savcıların yorumlamasıyla olan bir şeydir” diye konuştu.
Keskin: Cezaevlerine para gönderilmesinin suç sayılması akıl dışı
İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, 75 yaşındaki Hatice Yıldız’ın cezaevindeki kızı ve arkadaşına para gönderdiği için tutuklanmasının hukukta yeri olmadığını belirterek, yaşanan durumu “akıl dışı” olarak tanımladı… pic.twitter.com/0PNYij4tqn
— Mezopotamya Ajansı (@MAturkce) March 31, 2024
Keskin, Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde ziyaret ettiği DEM Parti Esenyurt İlçe Eşbaşkanı Bahar Karataş’ın maruz kaldığı hak ihlallerini de aktardı. Keskin, “Karataş’ın koğuşlara sık sık aramaların yapıldığını ve bu aramaların artık taciz boyutuna vardığını, askerlerin, erkek gardiyanların koğuşlara girdiğini ve kadın gardiyanlarla birlikte koğuşları arayarak bütün eşyaları dağıttığını söyledi. Birçok cezaevinden buna benzer haberler alıyoruz. Dün cezaevinde gittiğimden gözümün önünde cereyan eden bir olay oldu. Görüş esnasında gardiyanlar Bahar Karataş’tan ayakkabısını çıkarmasını istediler. Ayakkabısını çıkarmaması üzerine gardiyan kendi ayaklarıyla tutsağın ayağındaki ayakkabıyı zorla çıkarmaya çalıştı. Bu hem tutsaklara hem de avukatlara yönelik bir hak ihlalidir. Çünkü bu yaklaşım savunma makamını da suçlu gören bir anlayışın ürünüdür. Burada tutsakla birlikte avukat da suçlanıyor. Bunun tecrit içinde bir tecrit olduğunu düşünüyorum ama siyasi tutsaklar buna direniyorlar” dedi.