Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski yaveri Ali Yazıcı, MİT mensuplarının kendisini zorladığını belirterek, "Gelmeyin ya üstüme artık. Hasan Doğan’ı, Fahri Kasırga’nın örtülü ödeneğini, giderayak insan haklarını hatırlayan Zühtü Aslan’ı anlatmadım. Benden ne istiyorlar?" dedi. Yazıcı, Hulusi Akar'ın Erdoğan için söylediklerini bildiğini belirterek "Benim için anneler kutsaldır"dedi.
Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu öne sürülen isimler hakkında, 15 Temmuz’da 3 bin kişinin yaralanmasına sebebiyet verdikleri gerekçesiyle açılan davanın dördüncü celsesi, dün Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sincan Cezaevi yerleşkesi içindeki duruşma salonunda görülen davanın başlangıcında Mahkeme Başkanı, yine yaralamalardan asli sorumlu olan faillerin yargılandığı davalar ile Genelkurmay Çatı Davası’nın Yargıtay sonucunun bekleneceğini bildirerek -varsa- sadece sanıkların taleplerinin alınacağını söyledi.
15 Temmuz darbe girişimi için “Darbeciyim” diyen yegâne isim olan eski tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş bir kez daha konuşmak istedi.
Ancak Mahkeme Başkanı, ‘şov yapmasına izin vermeyeceğini’ belirtip sözlerini kesince Sönmezateş, Hakim ve Savcı’ya, “Darbenin nerede, nasıl planlandığını isim isim öğrenmek istemiyor musunuz?” diye sordu. Erdoğan’ın eski Başyaveri Ali Yazıcı da, dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın, Erdoğan için “münafık” dediğini iddia etti.
Müyesser Yıldız’ın Punto 12’de aktardığına göre; son olarak bir kez daha söz alan Erdoğan’ın eski başyaveri Ali Yazıcı, Saray’a mesaj niteliğinde şu ilginç ifadeleri kullandı:
“Küçük kızım 8 yaşında. Adını Reis, Hatice Azra diye koydu. Onu 7 aylıkken bıraktım. Annesini de kelepçeleyip Tokat’ta üç gün nezarette yatırdılar. Ben Dağlıca’dan sorumluydum, Reis’e suikast girişimi yapılsa Saray’da canlı kalmazdı. Reis’in kılına zarar gelmesin diye canımı dişime taktım. Reis’i öldürmeyi kafama koysam, iki suikast silahım vardı. Eşim 3 çocuk annesi, hakları alındı. Mahkeme, ‘Hakkını verin.’ dedi, vermediler. Beni Reis seçip yanına aldı. O aldığı için insanlar korkuyor. 24 saat yanında yaşadım. Yaşadıklarım, gördüklerim namusumdur.
Hiçbir yerde anlatmadım, ama beni taciz ediyorlar. İbrahim Kalın’ı da kurumunu da severim. Ama burada birileri kurumdan olduğunu söyleyip üzerime geliyor. Dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler birinci amirim, Hulusi Akar ikinci amirimdi. Hulusi Akar, ‘Sen askersin, gelip bana tekmil vereceksin.’ dedi. Bir iki haftada bir gidip tekmil verdim. Neler söylediğini anlatmadım. Ama şimdi, Akar’ın 1 Ocak’ta Galata’da yapılan Filistin buluşmasındaki açıklamalarını görünce utandım. Reis için neler söylediğini biliyorum. Anneler en büyük kutsaldır. 15 yıl önce ölmüş anneme küfrediyorlar. Reis’le inanılmaz şeyler gördüm, paylaştım. Öldürseler de anlatmam, ama bana çok eziyet ediyorlar. Ahmet Zeki Üçok da ben de Trabzonluyum. Arkadaşlarım onun için, ‘Türk de Müslüman da değil.’ dedi. O benim soruları çaldığımı söylüyor. Yahu ben hep en öndeydim. Reis beni seçti. Asıl soruları alıp ABD’ye giden kendisidir. Hulusi Akar’ın kızının ABD’de hemşirelik okuduğunu açıkladı. Ben Hulusi Akar’ın da her şeyini bilirim, ama anlatmam. 8 yıl… Gerekli yerlere yazıyorum, ama işlem yapılmıyor. Tek bir yer var, Reis; ona da ulaşamıyorum.”
Mahkeme Başkanı’nın, “şov yapmaması” uyarısının ardından Yazıcı, sözlerini şöyle tamamladı:
“Ne şovu Başkan? Kokain partilerini, helikopterlerle Vatikan’a Lut kavmine gidildiğini söylemedim ki. Ama beni daha fazla zorlamasınlar. Gelmeyin ya üstüme artık. Hasan Doğan’ı, Fahri Kasırga’nın örtülü ödeneğini, giderayak insan haklarını hatırlayan Zühtü Aslan’ı anlatmadım. Benden ne istiyorlar? Sayın Cumhurbaşkanı ve devlete kondurmadan bazı şeyleri anlatacaktım, ama… Necdet Özel beni AKP’li ilân edip düşman oldu. Ne İsa’ya ne Musa’ya yarandım. Üzerime gelinmesin, halim kalmadı. Savcılara beni öldürün diye dilekçe yazdım. Çocuklarımla uğraşılmasın, hakları verilsin. Evden de atıyorlarmış. İlave zulüm yaşatmasınlar.”
Bu tartışmaların ardından beyanda bulunan diğer bazı sanıklar da özetle şunları söyledi:
Osman Kılıç: “Bora Kaplan çetesinin elemanlarının 15 Temmuz’da Süleyman Soylu ile TRT’ye gittiği biliniyor. Silahları nereden aldılar, nerede kullandılar; akıbeti ve balistik raporları incelensin. Ayrıca 15 Temmuz’da tüm kışlalara müdahale eden polislerin silahlarının balistik incelemesi ve raporları da bağımsız uzmanlar tarafından incelensin.”