Düşman hukuku: KCK, Cemaat, CHP… Erdoğan hedefe koyduğunu sıraya diziyor

KCK operasyonları, 15 Temmuz yargılamaları, Gülen cemaatine yönelik operasyonlar, medyatik 'Polatlar' davası ve bugünkü CHP'li belediye başkanlarına yönelik operasyonda verilen "ip gibi dizip, suçlu gibi görüntü alma" huyu AKP'de adeta bir sevda, bitmek bilmiyor. Toplumu korkutup sindirmeyi amaçlayan bu görüntüler, rejimin alametifarikası.

İslamcı AKP rejiminin alametifarikası sizce nedir? Bu soruya “Kürdü, Türkü, cemaatçiyi, ulusalcıyı, sosyalisti ve kendine muhalif olan İslamcıyı dahi ayırt etmeden hepsine zulmetmesi” cevabını verebiliriz. Bu rejim kendisine muhalif olan kişi ve gruplara önce kolluk, ardından Saray güdümlü yargı eliyle işkence etmeye her şartta devam ediyor. Haklarında sadece soruşturma başlatılmış insanlar bir anda suçlu ilan ediliyor ve adliye önünde sıraya dizilmiş şekilde fotoğrafları çekiliyor. AKP’nin fotoğraf üzerinden kamuoyu oluşturma hedefinde sıra CHP’li belediye başkanları ve belediye bürokratları geldi.

AKP rejiminin muhalifini etkisizleştirme ve yok etme stratejisinde ilk önce yandaş medya üzerinden operasyonun işareti veriliyor. Yandaş medyadan beslenen Saray’ın yargı kolu devreye girip delil toplamadan gözaltı talimatını veriyor. Yüzlerce kişi gözaltına alınıyor ve kötü şartlarda bekletilip itirafçı elde etme yoluna gidiliyor. Ardından ise bu kişilerin normal şartlarda ifade verip adliyeden çıkıp gideceği suçlamalarla tutuklanıyor. Adliye girişlerinde ise yandaş medya konuşlandırılıp muhalif grubu küçük düşürecek ve dışarıdakileri korkutacak görüntüler elde edilmeye çalışılıyor.

KCK TUTUKLAMALARI…

Aslında kamuoyu, insanların kelepçelenip ip gibi sıraya dizilip daha mahkemeye çıkmadan “suçlu gibi” görüntülerinin yayılmasına çok da yabancı değil. Çok geriye gitmeye gerek yok. 2012 yılındaki KCK operasyonları sırasında Kürt siyasi hareketinde mensup veya yakın onlarca kişi gözaltına alındıklarında yine aynı elleri kelepçeli ip dizilmiş fotoğraf karesi verilmişti. Kamuoyunda çokça tartışılan o fotoğraf karesi de yine AKP rejiminin en nadide eserlerinden biriydi. Her ne kadar “Cemaatçi polisler yaptı” denilse de öyle bir organizasyonla çekilmiş karenin Vali, İçişleri Bakanı ve nihayetinde “dönemin Başbakanı” izni olmaksızın servis eidlemeyeceğini herkes bilir. Ki bu satırların yazarı, o dönemin emniyet müdürlerinden birinin ağzından “Beşir Atalay defalarca aradı o kare verilsin diye” sözlerini kulaklarıyla duymuştur.

Yani Erdoğan iktidarı, o dönem “düşman” ilan ettiği Kürt siyasi hareketi bu tür “toplu fotoğraflar” üzerinden hedef alıyor; toplumu korkutup dindirerek peşin hükümle siyasetçileri hizaya getirmeye çalışıyordu. Fotoğrafların hedefine ulaştığını söylemek zor ama toplumun hafızasına kazınan o görüntüler, ülkeyi kimin yönettiğinin ve bu tip görüntülerden neyi murat ettiğini açıkça ortaya koyuyor.

15 TEMMUZ VE “FOTOĞRAFLI” MESAJ YAĞMURU…

İktidarın fotoğraflar üzerinden korku yayma ve güç gösterisi ise bazen tam  tersi sonuç verebiliyor. Mesela bir Gülen cemaati mensubu kadının adliyeye getirilirken verdiği gülen ve kendinden emin pozu bütün planı devre dışı bırakmıştı…

Bu işin noktaya gelmesi aslında 15 Temmuz rejiminin fiilen muhalefet tarafından onaylanmasından sonra sıradan bir durum haline geldi. Yeni doğum yapmış bir annenin bebeğiyle adliyeye getirilmesi, çok sayıda başörtülü Gülen cemaati mensubu olduğu iddia edilen kadının sıraya dizilerek fotoğraflanması bunlardan bazılarıydı. Gülen cemaati mensuplarını sıraya dizip her gün fotoğraf verilmesi vaka-ı adiyeden bir olay haline gelmişti.

Gülen cemaatine her gün yapılan zulmü Ömer Faruk Gergerlioğlu gibi birkaç vicdanlı milletvekili dışında gündeme getiren olmadı. CHP’li vekillerin Gülen cemaatine her türlü zulüm yapılırken hiçbir zaman sesleri çıkmadı. Sadece kendi mahallerine dokunulduğunda ses verdiler çünkü tek adam rejiminin endilerine dokunmayacağına inanıyorlardı.

15 Temmuz’da görev aldığı iddiasıyla yargılanan üst düzey komutanlarla ilgili fotoğraf karesi, adeta bir stüdyoda çekilmiş gibi özenli bir şekilde ayarlanmıştı.

SIRA CHP’LİLERDE AMA GERÇEĞİ GÖREMEYENLER DE VAR

Mesela CHP’li vekiller bugün, aynı pozla görüntülemeye maruz kaldıklarında dahi ayrımcı olmaya başarabiliyorlar.

İsminin önünde hukuk profesörü yazan -eski İYİ Partili- CHP’li Bahadır Erdem, yapılan hukuksuzluğu eleştirmek yerine “Bu uygulamaları ‘fetöcülere’ yapıyordunuz, bize niye yapıyorsunuz” paylaşımı yaptı. Erdem’in paylaşımı aynen şöyle: “Bu ne rezillik ne rezillik. Utanmazlar. Fetöcülere yaptıkları muameleyi yapıyorlar özellikle. Yakında don atlet soyup yerlerde oturtmaya kalkacaklar. Kendi hırsızlıklarınıza bakın. Görevden aldığınız belediye başkanlarınızın, bakanlarınızın çalıp çırptıklarınıza bakın. Vicdansızlar.”

Görünen o ki Kürt siyasetçilere, Gülen cemaati mensuplarına ve bazı kamuoyuna yansıyan medyatik davalarda (Dilan-Eingin Polat çiftine yapılan ilk anda geliyor aklıma) gözaltına alınanlara uygulanan “fotoğraflı” mesajda sıra CHP’lilere gelmiş. Seçilmiş belediye başkanları ip gibi dizilip, daha adliyeye adım atmamışken masumiyet karinesi hiçe sayılarak “suçlu gibi” toplumun önüne atılıyor. Kimi CHP’li -Bahadır Erdem gibi- bu gerçeğin farkında olmasa da son dönem CHP’sinin parlayan isimlerinden İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik tam adını koymaktan çekinmedi. Çelik, yaşananları ‘Nazi dönemi uygulaması’ olarak anlandırdı. Haksız değildi.

REJİM EZERKEN AYIRMIYOR

Bu fotoğraf ve görüntü meselesi AKP’de takıntıya dönüşmüş durumda. Konu ne olursa olsun rejimin polisi “gereğini yapacak”, kameralara, fotoğraf makinelerine aldırış etmeden “haddini bildirecek.” Bu pervasızlık elbette cezasızlıkla doğrudan ilintili ancak bu “gösterme” hali hastalık derecesinde ciddi.

Öyle ki Ankara’daki bir gösteri sırasında polis, herkesin gözü önünde ayan beyan şekilde bir kadını eliyle taciz edebiliyordu. Ne o ne de ona emir verenler hesap vermiyordu.

Uşak’ta Gülen cemaati mensubu olduğu iddiasıyla gözaltına alınan genç kızlara yönelik çıplak aramaya kamuoyunda oluşan tepkinin ardından AKP rejimini başörtülü sözcüsü  Özlem Zengin savunmaya geçmişti. “Madem o kadar kötüydü neden bunca zaman sustular” diye sordu, sorabildi. Savunma yaparken aslında kendileri dışındaki başörtülülerin bile onlar için bir anlamının olmadığını ortaya koymuş oldu.

Erdoğan’ı Gazze politikası nedeniyle protesto eden Saadet Partili gençler de iktidarın ‘demir yumruğumun’ tadına varmıştı. Cezaevine girişte başörtüleri kesildi ve çıplak aramaya maruz kaldılar. Önemli olan, itiraz edenin, herkesin gözü önünde açıkça cezalandırılması, bu cezalandırma biçiminin de herkese gösterilmesi. Böylece kendilerini “devlet” sayan bu rejime bir daha kimse itiraz etmeye cüret etmesin…

12 EYLÜL DARBECİLERİ DE ÇOK SEVERDİ “GÖRÜNTÜ VERMEYİ”

Aslında bu ip gibi dizip topluma mesaj verme hikayesinin başlangıcı 12 Eylül askeri darbesi diyebilir. Faşist yönetim gözaltına aldıklarını ip gibi diziyor, duvar diplerinde fotoğraflıyor, toplu haldeki gözaltı, yere yatırma ve darp görüntülerini kamuoyuna ulaştırmakta hiçbir beis görmüyordu. Zira bu görüntülerin “rejimin demir yumruğunu” herkese hatırlatacağından emindiler…

Ancak 12 Eylül’deki o kahredici görüntüler bugünkü İslamcı AKP rejiminde “sıradan” hale gelmiş durumda. Eskiden nadirattan olan hadise, artık günlük rutin uygulama haline geldi. Kamuoyuna o fotoğraflar verildikten sonra yargının bu kişileri serbest bırakma imkanı da fillen ortadan kalkıyor.

Anlaşılıyor ki tek adam rejimi yeni bir aşamaya geçti. Hukuk bir süredir zaten askıdaydı, şimdi ise hakim karşısına bile çıkmadan insanlar mahkum ediliyor. Bunu Erdoğan’ın İBB soruşturmasıyla ilgili yaptığı konuşmalarda rahatlıkla görebiliriz. Erdoğan, yürüyen bir soruşturmada herkesi peşinden suçlu ilan edip kendi yırtıcı kamuoyunun önüne atıverdi.

Velhasıl KCK operasyonlarından 15 Temmuz yargılamalarına, Gülen cemaati mensubu kadınlardan Furkan Vakfı mensubu kadınlara, medyatik davalardan bugünkü CHP’li belediyelere yönelik operasyonlara kadar sayısız örnek gösteriyor ki bu “kelepçeli şekilde ip gibi dizip suçlu ilan etme” sevdası Erdoğan Türkiyesi’nin bitmeyen sevdalarından biri. Dönem dönem muhatapları değişse de toplumu belirli fotoğraflar üzerinden dizayn etme huyu AKP’den kolay kolay çıkacağa benzemiyor.

Rejmin hukuka dönüşü şöyle dursun; Maduro’nun Venezuela’sını, Putin’in Rusyası’nı, Lukaşenko’nun Beyaz Rusya’sını aratacak işler yapmaktan hiç geir durmuyor. Bu gidiş hukuka değil, açık biçimli diktatörlüğe doğru…

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com