Çiğdem Mater: Yaşadıklarımız gerçeküstü, bir yerde durur diye düşündüm, durmadı

Gezi davası tutuklusu Çiğdem Mater, "Ama beş-altı yıldır yaşadıklarımız her aşamasında o kadar gerçeküstü ki, ben bile “yok artık, bir yerde durur” diye düşündüm. Durmadı. Bundan sonra da durması için ufukta pek bir şey göremiyorum açıkçası, hoş Türkiye için 24 saat bile uzun ama…" dedi.

  • ü
  • 28 Şubat 2024
  • ü
  • Gündem

Gezi davasından tutuklu bulunan Çiğdem Mater, ülkenin merkezinin Kadıköy değil Yozgat Yerköy olduğunu anlayacak toplumsal muhalefete ihtiyaç olduğunu belirtti. Mater, “Ama beş-altı yıldır yaşadıklarımız her aşamasında o kadar gerçeküstü ki, ben bile “yok artık, bir yerde durur” diye düşündüm. Durmadı. Bundan sonra da durması için ufukta pek bir şey göremiyorum açıkçası, hoş Türkiye için 24 saat bile uzun ama…”dedi.

Mater, Artıgerçek’ten İrfan Aktan’a verdiği röportajda önemli değerlendirmelerde bulundu. Çekmediği belgesel yüzünden Gezi Davası kapsamında tutuklu bulunduğu Bakırköy Cezaevi’nden bulunan Çiğdem Mater, yapılan haksızlıkların, hukuksuzlukların durması için ufukta pek bir neden görünmediğini söyledi.

Mater, memleketin gerçeklerinden gayet haberdar yetiştiğini belirterek, “Memleket gerçeklerinden gayet haberdar yetiştim, haliyle, bu olan bitenin bana has bir durum olmadığını biliyorum. Memleket tarihi bizim gibi örneklerle dolu, bir tek bize olmadı, herkese oldu ve herkese olabilir. Tarihi kendimizden başlatırsak, tahammülü zor olabilir ama tarih bizimle başlamıyor. Umarım bu hukuksuzluklar bizimle biter diyeceğim, çok naif olacak.”dedi.

“İnsan haksızlık, hukuksuzluk ve gaddarlıkla baş etmeye alışıyor” diyen Mater, “Herkesin deneyimi farklıdır tabii, benim baş etme yöntemim gülmek. Hannah Arendt “kahkaha atabilmeliyiz, çünkü bu bir özerklik biçimidir” diyor. Arendt’i dinliyorum, özerkliğimi kahkahayla koruyorum, işe yarıyor, tavsiye ederim” ifadesini kullandı.

‘BİR YERDE DURUR DİYE DÜŞÜNDÜM AMA DURMADI’

Gerçekçi bir kişiliğinin olduğunu vurgulayan Mater, şöyle devam etti: “Ama beş-altı yıldır yaşadıklarımız her aşamasında o kadar gerçeküstü ki, ben bile “yok artık, bir yerde durur” diye düşündüm. Durmadı. Bundan sonra da durması için ufukta pek bir şey göremiyorum açıkçası, hoş Türkiye için 24 saat bile uzun ama…”

‘ÇEKİLMEYEN BELGESELDEN ALTIN PORTAKAL’E KADAR GİDEN SANSÜRÜN MESAFESİ KISA’

“Osman Kavala, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Can Atalay ve sen. Devasa bir protesto silsilesi karşısında yürütülen siyasi davada bu beş kişinin seçilmesini nasıl izah ediyorsun?” yönündeki soruya ise Mater, şöyle cevap verdi: ”

“Gezi Davası kapsamında yargılanan, hüküm giyen, giymeyen herkesin belirli temsiliyetleri var, bu temsiliyetlerin hedef alındığını düşünmek herhalde çok da yanlış olmaz. Sivil toplum, meslek örgütleri, sanatçılar, kültür kurumları, hak savunucuları itiraz etme ve ses çıkarma ihtimali ve alanı olanlar.

Benim örneğimde misal, Gezi’deki çekilmemiş belgeselle Altın Portakal Film Festivali’nin iptal edilmesine kadar giden sansürün arasındaki mesafe aslında görüldüğünden daha kısa.”

‘TÜRKİYE’NİN MERKEZİNİN KADIKÖY DEĞİL, YERKÖY OLDUĞUNU ANLAYACAK TOPLUMSAL MUHALEFETE İHTİYAÇ VAR’

Ülkenin merkezinin Kadıköy değil Yozgat olduğunu anlayacak toplumsal muhalefete ihtiyaç olduğunu anlatan Mater, “Kişisel çabalara hiç haksızlık etmek istemem, tutuklandığımızdan beri tanıdık, tanımadık, vekiller, avukatlar, hiç yalnız bırakılmadık. Ama genel fotoğrafa baktığımda, bütün bu toplumsal muhalefetin kendi etkinlik, görev alanlarında bile ne kadar sıkışıp kaldığını, ne kadar etkisiz olduğunu görüyorum, sıranın Gezi Davası’na gelmesini beklemek haksızlık olur. Yankı odalarının ne kadar yanıltıcı olduğunu, sosyal medyanın nasıl sadece “görmek istediğimizi” gösterdiğini, uzak değil, 14 Mayıs’ta gördük. Tvit atmakla, slogan paylaşmakla, hemen hemen aynı fikirde olduğun insanların yorumlarını okuyup kendine bir “Harikalar Dünyası” kurmakla olmuyor, keşke olsaydı. Türkiye’nin merkezinin İstanbul Kadıköy değil, Yozgat Yerköy olduğunu anlayacak toplumsal muhalefete, yeni bir dile ihtiyaç var bence. Yoksa, zaten ilk değiliz de, son olmayacağız, korkum o… ”

‘DOSYADA UYGULANMAYA İKİ AİHM, İKİ AYM KARARI VAR’

AYM tarafından haklarında verilecek kararın uygulanmayacağına işaret eden Mater, “Memlekette süregiden binbir davada olduğu gibi, Gezi Davası da uygulanmayacak kararlar manasında epey sabıkalı. Bizim dosyada –şimdilik, uygulanmayan iki AİHM, iki de AYM kararı ayrıca bir de beraat var. Bu fotoğrafa bakınca, AYM’nin hakkımızda vereceği olası bir ihlal kararının uygulanacağını düşünmem için bir sebep yok ama burası Türkiye. Ne olsa şaşırmam. Bazen hiçbir şey olmasa bile, bir şeyler oluyor.”

‘SUÇSUZ OLDUĞUMUZU HERKEZ BİLİYOR’

“Davada Gezi protestolarının belgeselini çekmeyi düşünmekle yargılanıyorsun. Gezi’yle ilgili binlerce haber, program, etkinlik, anma yapıldı. Sence yargılamayı yapanlar açısından bunlara bir de film eklenmesi hükümet için nasıl bir tehdit oluşturuyor.” sorusuna isa Mater, şu cevabı verdi: “Öncelikle şunu söyleyeyim, bizi yargılayan herkes, birinci derece mahkemeden istinafa, Yargıtay’a tüm hakimler (dosyayı okudularsa) suçsuz olduğumuzu bizim kadar iyi biliyorlar, hatta hukukçu oldukları için bizden de iyi biliyorlar. Benim belgesel özelinde, anladık ki, bir belgeseli “düşünmek” bile, hükümet için cezası 18 yıl olan bir “tehdit”miş. Sevgili avukatım Hürrem Sönmez mahkemede savcıya sormuştu: “Belgesel çekilmiş olsaydı, kaç yıl isteyecektiniz?” diye”

Mater sorulara şöyle cevap verdi:

‘ASTROLOGLAR GELECEK GÜNLERDEN UMUTLU, BEN DEĞİLİM’

Geçen ay BirGün’e yazdığın yazıda “astrologlara sordum” demiştin. Astrologlar ne diyor?

Astrologlar gelecek günlerden umutlu, ben değilim 🙂 Belki bu sefer yıldızlar haklıdır, kim bilir 🙂

Yine Murat Sabuncu’ya “normalimi özledim” diyorsun. Normalden kastın ne?

Sıradan, gündelik yaşamım. Koltukta oturmayı mesela, yürüyerek ofisime gitmeyi, giderken yolda milyon tane iş halletmeyi, İstiklal’de bir tanıdıkla karşılaşıp bir kahveye çökmeyi (-hoş, kahve bile çok pahalıymış di mi? :)) ailemle, arkadaşlarımla kalabalık sofralarda ağız dolusu gülmeyi, ağız dolusu öfkelenmeyi, okuyacağım kitapları kitapçıda kendim seçmeyi, vizyona girecek bir film için heyecanlanmayı, muhtemelen çekemeyeceğin bin ayrı film fikri için deli gibi çalışıp sonra pes etmeyi, arada birini çekebilirsek çok sevinmeyi, Candy Crush oynamayı, işten kaytarmak için türlü numaralar icat etmeyi, sıradan, gündelik şeyleri işte 🙂

‘PARANIZ YOKSA, CEZAEVİLERİNDE TEMEL İHTİYAÇLARINIZI KARŞILAMANIZ İMKÅNSIZ; MESELA İÇME SUYU…’

Hapishane koşulların, yeme- içme, ısınma, sağlığa erişme koşulların nasıl?

Cezaevlerine dair gerçeklerle büyüdüğüm için farkında olmadığım bir şey değildi hapishane, ama tabii ki girince, durum bambaşka, farkındalık tavan 🙂 Dilimize yerleşti, “Silivri soğuk”. Evet, Silivri soğuk ama Bakırköy de soğuk, muhtemelen Kandıra, Tekirdağ, Sincan, bütün cezaevleri soğuk 🙂 Yemek konusunda, imkanlar dahilinde gayretli bir mutfak ekibi var ama hapishaneler de enflasyondan azade değil. Paranız yoksa cezaevlerinde temel ihtiyaçlarınızı karşılamanız imkansız, mesela içme suyu… Kadın hapishanelerinde durumun erkeklere nazaran daha zor olduğunu tahmin edersiniz. Sağlığa erişim tüm cezaevlerinde olduğu gibi Bakırköy’de de sorun. Burası bin küsur kadının yaşadığı bir küçük kasaba ama olanaklar bu nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak ölçüde değil.

CEZA TEVKİF EVLERİ GENEL MÜDÜRÜ MUTLAKA HAPİSTE YATMIŞ BİRİ OLMALI

Hapisteki zamanı nasıl kullanıyorsun?

Okuyarak, yazarak ve her akşam bir dizi izleyerek, çünkü yani, başka ne yapayım? 🙂 Anaakım dizilere minnettarım. Her akşam üç saat! Daha iyi bir vakit geçirme yöntemi bilmiyorum. Aydınlatma koşulları hava karardıktan sonra okuyup yazmaya uygun değil, neyse ki her akşam 20.00’de bir dizim mutlaka var!

Türkiye’de mevcut sistem içinde sadece bir şeyi düzeltme hakkın olsaydı, önceliği neye verirdin?

İnsan girdiği kabın şeklini alıyor, ne kadar küçük olursa olsun, evreni orası oluyor. O yüzden ben hakkımı cezaevlerini düzeltmekten yana kullanayım 🙂 Bence mesela, Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürü mutlaka ama mutlaka hapiste yatmış birisi olmalı, bu deneyimi yaşamamış birisi asla cezaevlerinden sorumlu olmamalı, olmaz çünkü, o deneyim şart.

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com