İhraç edildikten sonra Türkiye’den ayrılan yaklaşık 1500 KHK’lı, AİHM ve Avrupa Konseyi’nin bulunduğu Strazburg'da 'adalet' talebiyle bir araya geldi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) bulunduğu Fransa’nın Strazburg kentinde düzenlenen ‘adalet yürüyüşü’nün üçüncüsü bugün gerçekleştirildi. Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevlerinden ihraç edildikten sonra Türkiye’den ayrılan yaklaşık 1500 KHK’lı, AİHM ve Avrupa Konseyi’nin bulunduğu All de la Robertsau Caddesi’nde bir araya geldi.
Strazburg Adalet Buluşması için yürüyüşe katılanlardan biri de annesi Edirne Cezaevi’nde tutulurken dünyaya gelen 2 yaşındaki Tarık Eroğlu oldu. Annesi ve babası ile birlikte kortejde yer alan Tarık ve ailesinin yaşadıklarını annesi Ceyda Eroğlu, kurulan sahnede anlattı.
Ceyda Eroğlu, şunları söyledi:
“2022 yılının mayıs ayında 8 aylık hamileyken tutuklandım. Canım yavrum dünyaya gözlerini açmadan, daha anne karnında zindanla tanıştı. Cezaevi bizim için eza evi olmuştu, 10 kişilik koğuşta 20 kişi kalıyorduk. Hamileydim, yavrum için beslenmem gerekiyordu ama şartların ağırlığı ve yaşadığım stres yüzünden yemeden içmeden kesilmiştim. Zindanda nasıl doğum yapacağım, çocuğumu sağlıklı şekilde dünyaya getirebilecek miyim endişesi beynimi kemiriyordu adeta.
Kaldığım cezaevinde yaşam şartları çok ağır, hijyen ise nerdeyse yoktu. Fareler cirit atıyordu. Günde üç kere normal su haftada bir kere de sıcak su veriyorlardı. Bu sağlıksız koşullarda doğum yapacak olmam beni çok rahatsız ediyordu. Korktuğum başıma geldi ve hapishanede hastalandım. Doktora gitmek için dilekçeler yazdım ama bu isteğim zindanın paslı parmaklarına çarpıp geri döndü. Hamile ve hasta olduğum halde hastaneye götürülmedim.
Doğum zamanı geldiğinde apar topar hastaneye götürdüler. Doğum için hazırlık yapmama bile müsaade etmediler. Yavrum bu şartlarda dünyaya geldi. Doğumdan sonra beklemediğim bir şey oldu ve tahliye edildim ve buna hiç anlam verememiştim. Çünkü en ağır koşullarda (hamile ve hasta olduğum halde) beni tahliye etmeyen mahkeme, tahliyeme karar vermişti.
O harika hakikati çıkınca öğrendim. Sosyal medyada mağduriyetimin duyurulduğunu ve mahkemenin bu sebeple beni tahliye etmek zorunda kaldığını öğrendim. İnanın, cennetle müjdelenmiş gibi sevindim. Hiç tanımadığım binlerce insan acıma ortak olmuş, kalpleri benim için atmış, kuytu gecelerde bana, bize dua etmişlerdi.
Şimdi hep birlikte buradayız. Adeta hürriyet nimetinin şükrünü bu meydanda eda ediyoruz. Binlerce hasta, yaşlı, anne-baba, tutuklu mağdur kardeşlerimizin sesi olmak için… Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, yüz binlerce insanı ilgilendiren Yalçınkaya kararı ile Türkiye’deki zulme ‘dur’ dedi. Ancak yetmez. Kararların uygulanması için AİHM’e kamuoyu baskısı oluşturulmalı. Demokratik ne kadar yol varsa denenmeli. Çünkü Türkiye’nin tekrar hukuka geri dönebilmesi için AİHM kararlarını uygulaması önemli bir şansıdır. Türkiye’deki mağduriyetler son bulana kadar mücadeleye devam edeceğiz.”
Merkezi Avrupa’da bulunan Peacefull Actions Platformu’nun Youtube kanalından İngilizce, Fransızca ve Türkçe olarak üç dilde yayınlanan Adalet Buluşması, “Geciken Adalet, Adalet Değildir – Avrupa Konseyi ve AİHM’e Eylem Çağrısı” teması çerçevesinde yapıldı.
Saat 11.30’da başlayan adalet yürüyüşü, Avrupa Konseyi ile AİHM binalarının önündeki All de la Robertsau Caddesinde, 900 metrelik alanda gerçekleştirildi.
Türkiye’yi ilgilendiren önemli kararların da alındığı Avrupa Konseyi’ne önüne gelen KHK’lılar, ilk önce Konsey’in kapısında durarak “Konsey, Yalçınkaya kararını uygulat”, “Geciken adalet adalet değildir”, “Mağdurlar burada mahkeme nerede?” şeklinde sloganlar attı ve Konsey’in ana kapısında yetkililere taleplerini ileten bir mektup verdi.
Daha sonra yürüyüşe devam eden grup, Konsey binanın 400 metre ilerisindeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin önünde de aynı şekilde slogan atarak mektuplarını AİHM yetkililerine verdi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Yalçınkaya-Türkiye davasında verdiği kararın mağdurlara umut verdiği, ancak Türkiye’nin bu kararı uygulamadığına dikkat çekildi. Türkiye’nin, uluslararası hukuku ihlal ederek, AİHM kararına rağmen terörle mücadele yasalarını kötüye kullandığı geçen hafta gerçekleşen kız çocukları davası üzerinden vurgulandı. Yalçınkaya kararının Türk Hükümeti tarafından uygulanması için Avrupa kurumlarının siyasi baskı uygulamaları gerektiği belirtildi.
Her iki mektupta da, Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi olan Türkiye’nin insan hakları konusunda kabaran sicilinin daha fazla göz ardı edilemeyeceğine vurgu yapıldı ve Avrupa Konseyi’nden güçlü bir tepki talep edildi.
AİHM Başkanı Bošnjak’ı muhatap mektupta ise, Yalçınkaya davasıyla ilgili olarak AİHM tarafından verilen kararın, Türkiye’deki yüz binlerce mağdur için umut ışığı olduğu ve bu kararla hukuksuz bir şekilde hakları ellerinden alınan binlerce insanın haklarının geri kazanılabileceği ancak Türkiye’nin AİHM kararlarına rağmen bu kararı uygulamadığı ve yerel mahkemelerin Yalçınkaya kararını göz ardı ederek önceki mahkumiyet kararlarını yeniden onadığı vurgulandı. Özellikle Türk hükümetinin, bu karara rağmen terörle mücadele yasalarını kötüye kullanmaya devam ettiğinin altı çizildi.
Amaçlarının Türkiye’deki insan hakları ihlallerine dikkat çekmek ve Türk hükümetinin AİHM kararlarını, özellikle Kavala, Demirtaş ve KHK’lı Yalçınkaya davalarındaki hükümleri uygulamamasını protesto etmek için Strazburg’ta toplandıklarını söyleyen Peaceful Actions Platformu yetkilisi Salih Taş, şunları kaydetti:
“Avrupa Konseyi’ni kararların uygunlaması için harekete geçirmektir. AİHM’nin son olarak 26 Eylül 2023 tarihli Yalçınkaya kararı da dahil olmak üzere birçok kararına rağmen, Türk hükümeti mahkeme kararlarını görmezden gelmeye devam ediyor. Bu hükümler, Türkiye’de yargılanan birçok eylemin, örneğin banka hesabı sahibi olmanın veya bir mesajlaşma uygulaması kullanmanın suç sayılamayacağını teyit ediyor. Türkiye, insan hakları ihlalleri nedeniyle defalarca kınanmıştır. Bu ihlaller Birleşmiş Milletler tarafından ‘insanlığa karşı suçlar’ olarak tanımlanmıştır. Ne yazık ki bu ihlaller, Avrupalı politikacılar ve Avrupa Konseyi tarafından görmezden gelinmektedir. Muhalif gruplara yönelik baskı ve insanlık dışı muamele aralıksız devam etmektedir.”
Taleplerini Avrupalı üç isme yazılan mektupta ilettiklerini söyleyen Taş, “Avrupa Konseyi’ne çağrımız: Yalçınkaya kararı ve diğer AİHM kararlarını derhal uygulanmasını sağlayın. Türk hükümetinin, özellikle Gülen Hareketi’ne yönelik sistematik baskılarına son vermesi için baskı yapın. Avrupa değerlerini savunun ve siyasi baskı mağdurlarına adalet sağlanmasını temin edin, şeklinde” diye konuştu.
Platformdan yapılan açıklama göre, 26 Eylül 2023’de açıklanan KHK’lı öğretmen Yüksel Yalçınkaya kararından sonra Türkiye’de Gülen cemaatine üye oldukları gerekçesiyle 4 bin 349 kişi tutuklandı. 15 Temmuz 2016’dan sonra başlayan sistematik baskı nedeniyle 3.000’den fazla eğitim kurumu kapatıldı. 32 milyar dolar özel mülk hâlâ iade edilmedi.
Eski NBA oyuncusu Enes Kanter’in yanı sıra Türkiye’de hak ihlallerine maruz kalan KHK’lılar konuşma yaptı.
Konuşmacılar arasında yazar Hilal Nesin, hamileyken tutuklanan Ceyda Eroğlu, annesiyle botla geçerken Meriç’e düşerek yaşamını yitiren 9 yaşındaki Nurefşan Teke’nin annesi Neslihan Yılmaz, ailesiyle birlikte Meriç’te bir adacıkta mahsur kaldıktan sonra kurtarılan KHK’lı öğretmen Kürşat Alçı ve öğrenciyken gözaltına alınan Hayati Uysal vardı. Oğlu bir dönem cezaevinde bulunan askeri öğrenci annesi Melek Çetinkaya ve kanserden vefat eden Ahmet Burhan Ataç’ın annesi Zekiye Ataç da buluşmada yer aldı.
KHK’lı öğretmen Kürşat Alçı ise yaşadıklarını şu ifadelerle mitinge gelenlerle paylaştı:
“15 Temmuz kurgu darbe girişiminin ardından çıkarılan KHK ile işine el konulmuş bir matematik öğretmeniyim. O kararnameler ‘kanun hükmünde’ değil zulüm hükmündeydi bizler için! Ülkemde hukuku katlederek iktidarlarını devam ettirmek isteyen kötülük sisteminin, hakkımda açtıkları davalarla pasaportuma tahdit koymaları nedeniyle ülkemden yasal yollarla ayrılmam imkânsız hale geldi ve Meriç Nehri umudun adı oldu benim için. Ben yatağına kırgın akan bir ırmak gibi gidip Meriç’e döküldüm. Kaderim on binlerce insanın kaderi gibi akıp Meriç’te buluştu.Ülkemi arkama baka baka terk edip ailemle birlikte Meriç Nehri’ni geçerken botumuz patladı ve bir adada dört gün boyunca mahsur kaldık.
Bu süre zarfında, Meriç’in suyundan içerek hayatta kalmaya çalıştık. Sebeplerin tükendiği o anda zulmün son damlası o adada yüreğimize damladı. Ne yazık ki, zor durumda olan bizlere yardım etmesi gereken kendi yurttaşım, bizi jandarmaya ihbar etmekle tehdit ederek bütün paramızı şantaj yoluyla aldı.
Ancak o zulüm içinde Allah inayetini Yunan askerleri vasıtası ile gönderdi. Onlar vicdanının sesini dinleyerek bize yardım etti ve bizi o adadan kurtardılar. Uğradığım bu haksızlıklar ve insan onurunu zedeleyen uygulamalar karşısında, haklarımı savunmak için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulundum. Yılmadım, yılmayacağım…
Her son bir başlangıcın anasıdır diyerek yoluma devam ettim. Şu anda, bulunduğum ülkede dil eğitimimi tamamlayıp, sosyal pedagog olarak devlet memurluğu görevine başladım. Ülkemden çıktım ama yüreğimin yarısı orada ve adaletsizliğin pençesinde acı çeken mağdurlar için atmakta. Yurt dışında hürriyetimin hakkını vererek insan hakları savunucusu olmayı hayatımın gayesi haline getirdim. Ülkemdeki ayrımcılığın ve hukuksuz uygulamaların son bulması için mücadelemi sürdürmekte kararlıyım. Bugün burada bulunmamın sebebi de yalnızca kendi yaşadıklarımı değil, aynı zamanda benim gibi hak ihlallerine maruz kalan tüm insanların sesini duyurmak ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin adalet arayışımızda yanımızda duracağına olan inancımı ifade etmektir. İnsan hakları evrenseldir ve adaletin her birey için sağlanması temel bir gerekliliktir.” dedi.
Meriç’te yaşamını yitiren Nurefşan Teke’nin annesi Neslihan Yılmaz da şunları söyledi:
“Kızım 3 yaşındayken, eşim baskı ve zulümden dolayı ülkesini terk etmek zorunda kaldı. 3 yaşındaki kızım 5 sene babasına kavuşmayı bekledi. Ama hükümet ve yetkililer olmayan şeylerle yaftalayıp bize dava açtılar ne babamız bize gelebiliyor ne biz ülkeden çıkabiliyorduk. Ve kızım babasını çok özlemişti, ona kavuşmayı çok istiyordu. Son çare olarak bütün riskleri göze alıp Meriç nehrinden geçmeye çalışırken botumuzun alabora olması sonucu tek evladım olan kızımı gözlerimin önünde kaybettim.
Ben buraya bu süreçte kızım ve kızım gibi bir şekilde hayatını kaybetmiş aynı zamanda halen hapishanelerde, gaybubetlerde yapılan zulüm sonucu ayrı kalan binlerce çocuklarımızın anne babaların ve kardeşlerimizin hakkını ve söylemek isteyip de söyleyemediklerini anlatmak için geldim.
Sivil direnişin öncüsü Mahatma Gandhi şöyle der: ‘Her sabah kalktığım zaman kendi kendime şöyle söz veririm. Dünya üzerinde vicdanımdan başka kimseden korkmayacağım. Kimsenin haksızlığına boyun eğmeyeceğim. Adaletsizliği adaletle yıkacağım ve mukavemet etmekte ısrar ederse onu, bütün mevcudiyetimle karşılayacağım.
Zulmün devam etmesindeki en büyük etken zulmün ve hukuksuzlukların unutturulması ve yargı sisteminin siyasi kararlarına karşı gerekli tepkinin verilmemesidir. Burada attığınız her bir adımın zulme karşı bir duruş olup, mazlumlara moral olduğunu, zindanlara ışık olup yağdığını, hakkın mücadelesini verenlere aşk ve şevk verdiği unutmayalım. İyi ki buradasınız. İnsanlığı yaşatma, hakkın hukukun mücadelesini verme adına Avrupa’nın dört tarafından buraya gelen gönül işçileri… Mazlum ve mağdurlar adına hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.”
Adalet Buluşması’nın katılımcıları arasında Bakırköy Cezaevinde çıplak aramaya maruz kalan, 4 çocuk annesi Hacer Yıldız, kızı Bahar’la birlikte hapis yatan avukat Özge Elif Hendekçi, anne-babası tutuklandıktan sonra kansere yakalanan ve hayatını kaybeden Ahmet Burhan’ın annesi Zekiye Ataç da vardı.
Abdullah Abdülkadiroğlu’nın sunduğu programda, Süvari ve GriFon mahlasını kullanan rap sanatçısı Selman Tiftik bazı parçalarını seslendirdi. Adalet Buluşması için yaptığı şarkısını seslendirdi. GriFon’un Youtube kanalında yayınlanan şarkı, “Yıldıramaz bizi engeller/ Yapıyoruz bunun için eylemler/ dik duruşlu bir nesil var artık/ hakkımı alacam istersem” gibi dizelerle özellikle KHK’larla mağdur edilen ailelerin gençlerine sesleniyor.
Peacifull Action Platform’un çatısı altındaki; Solidarity With OTHERS HRD, Others, HRD ve HRS gibi derneklerin katkılarıyla düzenlenen Adalet Buluşması, sanatçı Süvari Öztürk’ün konseriyle 14.00’te sona erdi.