Bilal Erdoğan, ülkede yaşanan ekonomik krizle ilgili muhalefeti suçladı. Erdoğan, "muhalefetin popülizmi alevleyen tahrikleri, çirkin siyaset anlayışı yüzünden ülkeninin enflasyonist bir ekonomik dönemi yaşamak durumunda kaldığını" iddia etti.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, mülteciler hakkında konuştu. “Bir ekonomist olarak söylüyorum” ifadeleriyle söze başlayan Erdoğan, “Türkiye’deki mültecilerin suç oranları, suç türleri itibarıyla kendi vatandaşımızınkinden daha düşük, daha az” dedi.
Bilal Erdoğan, AKP Genel Merkez İnsan Hakları Başkanlığınca Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde düzenlenen ‘İnsan Hakları Eğitim Kampı’na katılarak, gençlerle sohbet etti.
Erdoğan şunları söyledi:
“Bir ekonomist olarak söylüyorum. Normalde ülkeler mültecilerden orta vadede ekonomik olarak kazanır. Bunu doğru yönetirsen kazanırsın. Hakkaniyet duygusunu zedelemezsin. Ayrıca suç ile ilişkilendiriyorlar. Çok büyük bir sorumsuzluk ve ahlaksızlık. Kesinlikle Türkiye’deki mültecilerin suç oranları, suç türleri itibarıyla kendi vatandaşımızınkinden daha düşük, daha az. Bir mülteci suç işlemeye nasıl cesaret etsin? Hemen deport edilir, ülkesine gönderilir. Bütün dünyada böyledir. Kayıtsız insanlar suç işlememeye, polisin radarına takılmamaya çalışır çünkü takılırsa geri gönderileceğini ama ısrarla ‘Bir yerden bir şey bulalım da bir yerleri karıştıralım. Milleti birbirlerine kırdıralım, bunların gitmesini, dışarıdakilerin gelmemelerini sağlayalım’ diye çalışan ahlaksız bir güruh var. Ülkeye zarar verme pahasını biçin bunu yapıyorlar. Siyaset için yapıyorlar, yüzde 1 oylarını 2 yapmak için yapıyorlar.”
Bilal Erdoğan, katıldığı bir etkinlikte çeşitli açıklamalarda bulundu. Fatih Altaylı’yı hedef alan Erdoğan, “Bu Fatih Altaylı denilen ahlaksız adam askerlerin postallarını yalıyordu. Askerler ‘Kalk’ dediğinde kalkıyordu, ‘Yat’ dediğinde yatıyordu bu adam” dedi. Kendisi de EYT’li olan Bilal Erdoğan, “EYT felakettir” ifadelerini kullanırken, “Çalışmadan ekmek elden, su gölden yaşamak en güzel hayat mıdır acaba?” diye sordu.
Dünya Etnospor Konfederasyonu Başkanı ve İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Necmeddin Bilal Erdoğan, ülkenin yaşadığı hayat pahallığından muhalefeti sorumlu tutarak, “Hem enflasyonu yeneceğiz hem ülkemizi daha da büyütmeyi başaracağız. Seçimsiz bir süreç bunun için önemli bir fırsat” dedi.
Kocaeli Diriliş Kampı Tesisleri’nde gerçekleştirilen kampta gençlerle bir araya gelen Erdoğan, Türkiye’nin her alanda geliştiğini belirterek, Türkiye’nin eğitim, ekonomi, teknoloji ve sağlık gibi alanlarda katettiği mesafeyi örneklerle anlattı.
Kovid-19 salgını, deprem ve EYT’nin Türkiye’ye etkilerine değinen Erdoğan, “Bir yandan üst üste gelen seçimler bir yandan muhalefetin popülizmi alevleyen tahrikleri, çirkin siyaset anlayışı derken kendimizi bulduğumuz yerde maalesef enflasyonist bir ekonomik dönemi yaşamak durumunda kaldık. Şimdi bunları geride bıraktığımız dönemin başındayız. Hem enflasyonu yeneceğiz hem ülkemizi daha da büyütmeyi başaracağız. Seçimsiz bir süreç bunun için önemli bir fırsat.” ifadelerini kullandı.
Bilal Erdoğan, ekonomi yönetimine, alınan kararlara, gidilen istikamete belli güvenin olduğunu ve bunun artarak devam ettiğini gördüklerini dile getirdi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Gelir dağılımı adaletsizliğinde sıkıntımız var. Gelir dağılımı adaletini yükseltecek ekonomik önlemler alınması lazım. Aslında şu anda vergiyle ilgili alınan tedbirlerde amaç bu ama bu da tabii saptırılıyor. Bunun da böyle olmadığı söylenmeye çalışılıyor. Daha zenginden daha fazla alıp, onu en fakire yönlendirmeyi başarmak. ‘Geçtiğimiz 20 yılda niye yapmadın?’ Geçtiğimiz 20 yıl bizim yatırım dönemimizdi, büyüme dönemimizdi.”
Erdoğan, AK Parti iktidarlarının ekonomi ve teknoloji alanında yaptığı atılımları hatırlatarak, “Ama şimdi ne yapacağız? Bu yeni dönemde ekonomik dengelenmeyi başarırken, aynı zamanda gelir dağılımı adaletini de yükseltecek vergilendirme mekanizmaları. Ama biz de ne var, bunun acısını hafifleten, gelir dağılımındaki bozuklukları düzelten? Bizde sosyal devlet anlayışı çok güçlü, peki bu neyi sağlıyor? Her şeye rağmen sağlık noktasında bir sıkıntının en düşük düzeyde olmasını sağlıyor, her şeye rağmen eğitimden kimsenin geri kalmamasını sağlıyor. O beraberinde neyi getiriyor? Fırsat eşitliğinin kapısını açıyor. Herkes için okul, herkes için eğitim.” değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, gençlere dünyanın gerçekliklerini iyi bilmeleri tavsiyesinde bulunarak, yabancı düşmanlığı tuzağına düşmemeleri gerektiğini, bu konunun doğru yönetilmesinin esas olduğunu vurguladı.
Gençlerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, okuduğu kitaplardan bölümler aktardı. Gençlere kitap okumaları konusunda tavsiyelerde bulunan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bir Adam Smith okurken, yanına bir İbn-i Haldun koyun. Bir Karl Marx okurken, yanına İbn-i Sina koyun. Bizim de düşünce büyüklerimizi ihmal etmeyin. Mehmet Akif ne anlatmaya çalışıyor. Cemil Meriç’in derdi ne? Hiç olmazsa bunu anlayalım çünkü onlarda şunu göreceksiniz. Batı’nın endüstri devriminden sonra aşağılık kompleksine sahip bir entelektüel sınıfımız oluşuyor. Yani bak aldılar, yürüdüler, biz geride kaldık. Onlar ileri, biz geri. Onlar kazandı, biz kaybettik. Biz kaybetmeye mahkumuz çünkü biz Türk’üz, Müslüman’ız. Buraya bağladı bazıları ama şimdi görüyoruz ki bu böyle değil. Mehmet Akif de bunun mücadelesini vermiş. Biz gelişmek için Batılı olmak zorunda değiliz. Batılıya benzemek zorunda değiliz. Sadece çalışmak zorundayız, azimli, kararlı, iradeli olmak zorundayız. Biz Batı’yı yakalayabiliriz, geçebiliriz. Bizim dinimiz, inancımız, kültürümüz, kimliğimiz gelişmeye, teknolojiye engel değil. Mehmet Akif’ler, Cemil Meriç’ler, Mahir İz’ler, Nurettin Topçu’lar bunların mücadelesini vermiş. Şu anda bizim için de hala çok geçerli. Kimliğimizden, inancımızdan, dinimizden, kültürümüzden ödün vermeden gelişiyoruz. İşte TEKNOFEST ceketlerini görünce, şimdi Türkiye’de dine küfredenler, kimliğimizi yok etmeye çalışanlar, kimliğimizi küçümseyenler, ne yaptılar teknoloji adına? Ne ödül aldılar uluslararası boyutta. Hangi akademik başarıya imza attılar? Hiçbir şey yok. Ne oldu işte, namazlı, niyazlı insanlar şimdi TEKNOFEST yapıyorlar. Oluyor muymuş? Oluyormuş. Var mıymış alakası? Yokmuş. Bunu da bugün görerek kendimize bir gelecek oluşturmamız lazım.
Erdoğan, Türkiye’nin, AK Parti döneminden önce yaşadıklarından bahsederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
Türkiye hiç olmadığı kadar özgür arkadaşlar, Türkiye hiç olmadığı kadar güçlü, Türkiye hiç olmadığı kadar kendi kararlarını veren bir ülke. Dünya çapında iddia sahibi bir ülke Türkiye. Var mı rakibimiz? Var. Rakiplerimizin hoşuna gitmiyor bu durum. Avrupa çok mu meraklı bizim güçlü olmamıza, Amerika çok mu meraklı bizim güçlü olmamıza, değil. Sana uçak verdiği zaman, onun istediği zaman kullanman için verir. Sana silah verdiği zaman o istemediği zaman kullanma diye verir. Dolayısıyla biz neden Batı’dan medet umalım arkadaşlar? Batı’nın bizle ilgili ne düşündüğü niye bizim için önemli olsun. Al işte soykırım yapıyorsunuz. Soykırım yapıyorsunuz, çok medenisiniz, çok aydınlıksınız, insanlığın en büyük mucizesi Batı medeniyeti, hadi soykırımı durdurun. Kendin yapıyorsun. Adama her hafta en büyük bombaları gönderiyorsun. Adamın bu kadar bombayı üretecek, bulacak başka gücü yok. Amerika gönderdiği için bu soykırımı yapabiliyor. İkinci Dünya Savaşı’nın çok üzerinde bombalama, çok üzerinde katliam yapılıyor arkadaşlar. Hadi Batı medeniyeti hadi… Bırakın Batı medeniyetini artık. Bu mavalı okuyanları dinlemeyin arkadaşlar.
Erdoğan, 1990’lı yıllarda dindar ve mazlum insanların yaşadıklarına değinerek, “Türkiye’deki liberaller, Müslümanları hak mücadelesinde yalnız bırakmıştır ve Türkiye’deki bütün kesimlerin hak mücadelelerini yine Tayyip Erdoğan tek başına vermiştir.” dedi.