Bese Hozat: İstanbul’da faşizm varsa Diyarbakır’da demokrasi olmaz

Hozat, kendilerinin yapması gerekeni yaptıklarını belirterek, "Bu konuda artık devletin de, iktidarın da somut adım atması gerekiyor" dedi. Muhalafete yönelik operasyonlara da tepki gösteren Hozat, 'İstanbul'da faşizm Amed'de demokrasi olmaz' dedi.

PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın ardından ateşkes ilan eden PKK, 5-7 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirdiği 12’nci Kongre’de silahlı mücadeleyi sonlandırma ve fesih kararı aldı.

PKK’nin öncü kadrolarından ve KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bese Hozat, sürece dair değerlendirmelerde bulundu.

Mezopotamya Ajansı’nın Medya Haber TV’den aktardığı habere göre Hozat, süreçte Türkiye’nin ve muhalefetin yaklaşımını ve İran-İsrail savaşında Kürtlerin tutumunu değerlendirdi.

Hozat, süreci iktidarın tanımladığı gibi ‘terörsüz Türkiye süreci’ olarak tanımlamanın ‘yanlış’ olduğunu söyledi: “Biz bu ifadeyi bu tanımlamayı reddediyoruz. Bu sürecin adı bellidir; ‘Barış ve Demokratik Toplum Süreci’dir.”

Öcalan’ın 27 Şubat çağrısının devlet heyetiyle ortak mutabakatla konsensüsle geliştirilen bir çağrı olduğunu vurgulayan Bese Hozat, “Dolayısıyla Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ni, süreç adını devletin kendisi de kabul etmiş oluyor. Bu durumda bu ‘terörsüz Türkiye’ söylemini ortadan kaldırma, gündemden çıkarmak gerekiyor. Yoksa doğru tartışmalar gelişemez” dedi.

‘GAZZE, LÜBNAN, SURİYE, ŞİMDİ İRAN ARTIK SIRA TÜRKİYE’DEDİR’

İsrail-İran savaşıyla birlikte sürecin ne kadar önemli olduğunun da ortaya çıktığını belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Hozat sözlerine şöyle devam etti:

“İran’la birlikte sıra Türkiye’ye gelmiştir. O tartışmalar kesinlikle doğrudur. Başladı Gazze, Lübnan, Suriye, şimdi İran artık sıra Türkiye’dedir. Bölge yeniden dizayn ediliyor. Bu bölgenin dizaynı ile alakalı bir süreçtir. Dolayısıyla sağlıklı tartışmak gerekiyor. Bu konuda artık devletin de, iktidarın da somut adım atması gerekiyor. Biz hareket olarak yapmamız gerekeni yaptık. Her türlü adımı attık. Önder Apo’nun çağrısına olumlu cevap verdik. Ateşkes ilan ettik. Ardından PKK’nin 12. Kongresi’ni topladık. PKK’yi feshettik kongrede. Silahlı mücadeleyi sonlandırma kararı aldık. Biz şu anda Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleyi sonlandırmışız. Buna karşı Türkiye, Türk devleti adımı atmalıdır.

‘GERİLLA NASIL OVAYA İNECEK?’

Bu süreci Türkiye nasıl karşılayacak? Adım atması gerekiyor. Artık bu güç diyor ki: ‘Ben artık silahlı mücahit Mücadele yürütmeyeceğim Türkiye’ye karşı. Silah kullanmayacağım. Ben gelip siyaset yapmak istiyorum. Demokratik siyaset yapmak istiyorum.’ O zaman Türkiye demokratik siyaset hakkını tanıyacak bu insanlara, bize. Yasal, Anayasal düzenlemeler yapacak. Hukuki düzenlemeler yapacak. Şimdi bu konuda hiçbir adım atmıyor. Yasal Anayasal düzenlemeler yapılmadan dağdaki gerilla nasıl ovaya inecek? Nasıl ovada siyaset yapacak?

‘ÇÖZÜM NİYETİ OLAN PKK’YE ÖZEL YASA ÇIKARIRDI’

Çözüm niyeti olan, çözüm zihniyeti ve politikası olan PKK kendisini feshettikten, silahlı mücadeleyi durdurduktan, bitirme, sonlandırma kararı aldıktan hemen sonra ikinci gün hemen komisyon oluştururdu, Meclis’i toplardı, Meclis tartışırdı, yasa çıkarırdı, PKK’ye özgü özel bir yasa çıkartırdı. Siyaset hakkı tanırdı, yasal Anayasal düzenlemeler yapardı ve gerilla da çıkardı, giderdi, ovada, şehirde siyaset yapardı. Ciddi olan bir devlet, niyeti iyi olan bir devlet, çözüm zihniyeti olan bir devlet, bir iktidar bunu yapardı. Üzerinden ne kadar zaman geçmiş. 12 Mayıs, şimdi Haziran’ın sonlarıdır. Halen ortada bir şey yok. Bu kabul edilemez.”

‘CHP SÜRECİ SAHİPLENMELİ’

Konuşmasının devamında muhalefetin sürece dair tutumunu da değinen Hozat, “Gerçekten ana muhalefet partisinin CHP’nin bu süreci bir bütünen sahiplenmesi ve çok güçlü, aktif bir biçimde bu sürece katılması gerekiyor. Kürt sorununun demokratik çözümüne, Türkiye’nin demokratikleşmesine ilişkin güçlü bir politika ortaya koyarsa ve bu konuda çeşitli adımlar atarsa kesinlikle bu süreci bu iktidarın elinde malzeme olmaktan çıkartabiliriz. Yani bu İktidara bırakılırsa bu iktidar bu süreci de araçsallaştırıp götürecek bir sonuç ortaya çıkmayacak. Böyle ağır aksak demokratik çevrelerin, Kürtlerin özgürlük hareketinin mücadelesiyle çabasıyla zorlamasıyla adeta giden bir süreç var ve özelde de Önder Apo’nun büyük bir emeği ve çabasıyla böyle sıcaklığını koruyan bir süreç var. Yoksa mevcut durumda iktidarın yaklaşımı öyle Kürt sorunu demokratik çözme, Türkiye’yi demokratikleştirme temelli bir yaklaşım değil. Bu iktidar ciddi olacak. Bölge şu anda cehennem yerine dönmüş. Bu ateş Türkiye’ye de sıçrar. Türkiye’nin bu durumdan kendisini kurtarmasının tek yolu Kürtlerle kesinlikle stratejik ilişki ittifaktır. Kürt sorunun demokratik çözümüdür. Türkiye’nin demokratikleşmesidir. Aksi durumda büyük bir felaket Türkiye’yi bekliyor” diye konuştu.

‘İSTANBUL’DA FAŞİZM AMED’DE DEMOKRASİ OLMAZ’

Muhalefete dönük saldırıların yoğunlaştığına dikkati çeken Bese Hozat, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’nin demokratikleşmesine dönük bir ciddi bir niyeti, iyi niyeti, zihniyeti, politikası olsaydı muhalefet üzerinde bu kadar ağır baskı, bu kadar şiddet uygulanmazdı. Demokratik siyaset alanı sonuna kadar açılırdı. Daha önce de bir programda söyledim. İstanbul’da faşizm varsa Amed’de (Diyarbakır) demokrasi olmaz. Türkiye’de faşizm varsa Kürdistan’da Kürt sorunu demokratik çözülmez. Kürdistan’da demokrasi olmaz. Bu mümkün değil. Muhalefet üzerindeki bu baskılar da zaten böyle birçok kesimde de birçok kuşkuya, kaygıya yol açıyor. Diyor yolsuzluk. Peki, AKP belediyelerinde yolsuzluk yok mudur? Ben şunu öneriyorum. Bir bağımsız komisyon kurulsun. O bağımsız komisyon içerisinde bütün partilerden üyeler olsun. Demokratik hukuk kesimlerinden de birçok insan o komisyonda yer alsın. O komisyon AKP belediyeleri başta olmak üzere CHP, diğer muhalefet belediyeleri, bütün belediyelere dönük bir yolsuzluk soruşturması başlatsın. Bakalım durum ne olacak? AKP’li belediyeler yolsuzluktan boğuluyor hepsi.”

İSRAİL-İRAN SAVAŞINDA KÜRTLERİN TUTUMU

Bese Hozat, İsrail-İran savaşında Kürtlerin tutumuna dair de şunları söyledi:

“Elbette Kürtler öz gücüne dayanacak, öz örgütlülüğüne dayanacak, öz savunmasına dayanacak, herhangi bir güce dayanarak, güvenerek, beklentiye girerek Kürtler kendi varlığını ve özgürlüğünü sağlayamaz, güvenceye alamaz. Kürtlerin mücadele stratejisi de bellidir. Demokratik ulus stratejisidir. Demokratik ulus anlayışıdır. Dolayısıyla böyle PJAK’ın da yaptığı açıklamalarda bu çok net bir biçimde ifade edilmişti. Elbette bu bölgede Kürtler çok önemli stratejik bir güçtür. Kürtlerin de siyaset yapma hakkı var. Diplomasi yapma hakkı var. Stratejik ilişki ittifak çalışmaları yürütüyor. Taktik ilişkilerden yararlanmaya çalışıyor. Bu konjonktürü değerlendiriyor. Bu konuda izlediğimiz, takip ettiğimiz kadarıyla belli bir hazırlıkları da var. Kendilerine herhangi bir güç saldırmadığı müddetçe onlar da saldırmayacak. Açıklamalardan yaklaşımlardan, bu net, ortadadır.”

Velev'i Google Haberler üzerinden takip edin

ÖNERİLEN İÇERİKLER

WP Twitter Auto Publish Powered By : XYZScripts.com