Can Holding’e yönelik operasyon sürecinde de isimleri öne çıkan bürokratlar ve siyasetçiler soruşturmadan uzak tutulurken; son dönemde uyuşturucu iddiasıyla yapılan operasyonlarda da yine iktidara yakın isimlerin titizlikle korunduğu görülüyor. Muhabirler, spikerler, iş insanları, şarkıcılar, mankenler, oyuncular gözaltına alınıp kamuoyu önünde teşhir edilirken isimleri geçen siyasetçilere ve bürokratlara ise dokunulmuyor.
BirGün gazetesinden Timur Soykan, son dönem operasyonlarda isimleri geçen ancak “dokunulmayan” isimleri sıralayarak soruşturmalardaki tezatlara dikkat çekti.
Soykan’ın aktardığına göre; ilk örnek, 11 Eylül 2025’te Habertürk’e yönelik operasyonun başlangıcında yaşandı. Can Holding’e yönelik kara para operasyonunda kaynağı belirsiz 88 milyar TL’nin şirket hesaplarında aklandığı öne sürüldü. Can Holding’in Bilgi Üniversitesi, Doğa Koleji ve Ciner Medya grubunun yüz milyonlarca dolar kara para ile aldığı iddia edildi. Holdingin sahibi Kemal Can ise bu şirketleri “devlet büyüklerinin, devlet yetkililerinin yönlendirmesiyle” aldığını söyledi. Ancak Kemal Can’a bu devlet büyüklerinin, devlet yetkililerinin kim olduğu bile sorulmadı. Kemal Can, Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti’ni işaret etti. Orada Cumhurbaşkanı başdanışmanı, ekonomi politikaları kurulu üyesi vardı. Habertürk operasyonunda ilk gizlenenler devlet büyükleri, devlet yetkilileri oldu.
Soykan, yazısını şöyle sürdürdü:
“Uyuşturucu operasyonlarının yavaşça çevrildiği yön ise Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı oldu. İnsanların özel hayatlarına kitlenen kamuoyunda asıl büyük skandal yeterince gündem olamıyor. Sabah Gazetesi’ndeki haberde bir kadın spikerin ifadesi yer aldı. Spiker ifadede uyuşturucu ve seks partilerini anlattıktan sonra “Ersoy beni Ankara’dan gelen arkadaşı Furkan T. ile tanıştırdı. Bir gün ‘Furkan T. ile beraber Ayfer B.’yi de alarak bir mekana gidecektik. Ancak mekan yerine Akif’in kiraladığı eve gittik. Orada Furkan T. ve Ayfer ile birlikte uzun süre kaldık.”
Bu kez ‘devlet yetkilileri’ denilerek isim gizlenmemişti. Barış Terkoğlu, Furkan T.’nin açık kimliğini yazdı: Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi Koordinatörü Furkan Torlak’tı. Gece gündüz doğru haberleri de ‘dezenformasyon’ diyerek yalanlayan birimin başında olan Furkan Torlak istifa etti. Ancak halen ifadesi bile alınmadı.
Oysa yandaşlar bile Furkan Torlak hakkında ciddi iddialarda bulundu. 40 milyon TL’lik evde oturup 10 milyon TL’lik otomobile bindiğini anlattılar. Menekşe İnşaat isimli şirket üzerinden işler çevirip arsalar kapattığını savundular. İddiaya göre; Bakanları bile Cumhurbaşkanı haklarında rapor hazırlanması istediğini söyleyerek korkutuyordu. Eski Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Furkan Torlak’ı bu göreve getirmişti. Yani iddiaların çoğunluğu Fahrettin Altun’a ulaşıyordu. Bu noktada Fahrettin Altun’un, 20 yaşındaki oğlunun şirket kurup büyük servete kavuşmasıyla ilgili haberimize dair halen açıklama yapmadığını hatırlatalım. Halen bu hızlı zenginleşmeyle ilgili de bir soruşturma yok.
Operasyonların Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın Fahrettin Altun dönemine uzanması bu iddialarla sınırlı değil. Uyuşturucu operasyonunda gözaltına alınan sosyal medya fenomeni Mümine Sena Yıldız, Haziran 2024’te Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı özel kaleminde işe alınmış. İşe gelmediği ve kendisine ulaşılamadığı için Ağustos 2024’te işten çıkarılmıştı. Mümine Sena Yıldız bir süre TRT’de geçici personel olarak çalışmıştı. Mümine Sena Yıldız’ın İletişim Başkanlığı’ndaki üst düzey bir yetkilinin sevgilisi olduğu ve onun tarafından işe alındığı iddia edildi.
Ayrıca ‘Chucky’ lakabıyla anılan kamuda üst düzey bir yöneticinin, bir kadın spikerin iki yıllık kirasını ödediği öne sürülüyor. Üstelik kamuya ait bu binaya sembolik bir ücret ödemiş. Chucky’nin çalıştığı kurumun dizi yapım ve pazarlama ücretlerinde yolsuzluk yapıldığı da iddialar arasında. İfadelerde adı geçen tüm oyuncu ve şarkıcılar sabaha karşı evlerinden gözaltına alınırken haklarında bu önemli iddialar olan kamu görevlilerine dokunulmuyor.
Operasyon bilgilerinin Turkuaz Medya Grubu bünyesindeki Sabah, Takvim, A Haber üzerinde yayılması da iktidar içindeki çatışmanın ipuçlarını veriyor. Berat Albayrak’ın ağabeyi Serhat Albayrak’ın yönettiği Turkuaz Medya Grubu ile Fahrettin Altun arasında ipler gerilmişti. Fahrettin Altun’u hedef alan yayınlar yapılmış bunun karşılığında Cumhurbaşkanlığı’nın medya ödüllerinde Turkuaz Grubu’na hiçbir ödül verilmemişti. Şimdi Cumhurbaşkanlığı’nın ödülleriyle ilgili suçlamalar da kulaktan kulağa yayılıyor.
İletişim Başkanlığı’nda çok kritik bir görevde bulunan Furkan Torlak sadece Fahrettin Altun’un yumuşak karnı değil. AKP’nin sözcüsü Ömer Çelik’in eski danışmanıydı. Ömer Çelik’in Furkan Torlak ve Mehmet Akif Ersoy ile yakın bağlantıları biliniyordu. Mehmet Akif Ersoy gözaltına alındıktan sonra verdiği ifadede kendisine operasyon yapılacağını aylar öncesinden bildiğini anlattı. Buna karşın AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Mehmet Akif Ersoy’un 2 Aralık 2025’te Habertürk’teki programına konuk olmuştu. 7 gün sonra ise Mehmet Akif Ersoy gözaltına alındı. Ömer Çelik’in kendisine operasyon yapılmasını bekleyen Mehmet Akif Ersoy’u güçlü göstermek için yayına çıktığı öne sürüldü. Dosyaya giren bir tanık ifadesinde de Mehmet Akif Ersoy’un Ömer Çelik’e çok yakın olduğu, hatta nikah şahidi olduğu anlatılmıştı. Ömer Çelik halen bu konuda açıklama yapmadı. Onun da adı ‘devlet yetkilisi ya da devlet büyüğü’ denilerek gizlenmemişti. Furkan Torlak, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un eski danışmanıydı.
Bu haberler de ilginizi çekebilir:
Furkan Torlak’tan Cem Küçük’e ’40 milyonluk ev, 10 milyonluk araba’ yanıtı: ‘Fiyatlar düşüktü’
/ilgilihaberpostici]
İsmi dosyaya giren diğer bir siyasetçi ise eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu oldu. Bu noktada bu siyasilerin isimlerinin dosyaya yazılmasının iddialardan daha önemli olduğunun altını çizmeliyiz. Çünkü siyasallaşmış yargı döneminde bunlar çok önemli işaretler. Barış Terkoğlu’nun haberiyle öğrendik. Bir tanık ifadesinde Mehmet Akif Ersoy’un kızlara ‘şekil yapmak’ için gecenin bir yarısında Süleyman Soylu’yu aradığını söylemişti. Süleyman Soylu ise “Hayatımda hiç kimse beni bu kadar iffetsiz bir ortamda arama cesaretine sahip olmadı, olamaz” açıklaması yaptı ve bu görüntülü aramanın Trabzon Kitap Fuarı sırasında gerçekleştiğini söyledi. Bu noktada akla bir soru daha geliyor. Tanık ifadelerine göre; Mehmet Akif Ersoy uyuşturucu etkisindeyken çakarlı araçla geziyor ve arkasından gelen arkadaşlarının da polis kontrolünden kurtulmasını sağlıyordu. Mehmet Akif Ersoy’un aracına çakar iznini kim verdi?
Uyuşturucu soruşturmasında oklar işaret etse de dokunulmayan MHP’li isimler de ayrı bir başlığı hak ediyor. Sabah Gazetesi yazarı Dilek Güngör, 4 yıl önce bir balıkçıda çekilen Mehmet Akif Ersoy’un doğum gününden bir fotoğraf paylaşıp ‘Bu dosya siyasi Susurluk olmaya aday’ yazmıştı. Bu fotoğrafta eski Başbakan Binali Yıldırım’ın kardeşi İlhami Yıldırım vardı. Ayrıca Gaziosmanpaşa Başsavcıvekili M.T., Bursa Vali Yardımcısı S.A. poz verenler arasındaydı. İki isim de MHP’ye yakınlıklarıyla biliniyordu. Zaten fotoğrafta MHP’nin eski İstanbul İl Başkanı ve halen MHP’nin MYK üyesi Birol Gür vardı. Ancak ‘Susurluk gibi’ vurgusunun asıl hedefi MHP’li avukat Serkan Toper’di. 31 Mart 2024’te MHP’nin Beşiktaş Belediye Başkanı olan Serkan Topor, Habertürk’te yorumcu olarak programlara katılıyor ve MHP’nin sesi oluyordu.
Türkiye, Barış Terkoğlu’nun haberiyle öğrendi. Bir tanık ifadesinde Serkan Toper ile Mehmet Akif Ersoy birlikte uyuşturucu kullandığını ve işbirliği içinde hareket ettiklerini öne sürüyordu. Bu ifadeye göre; Ersoy elde ettiği kaynağı belirsiz paraları Serkan Toper’e veriyor ve o paraları değerlendiriyordu. Tanığın iddiasına göre; Serkan Toper Habertürk üzerinden sevmediği kişilerin aleyhine haber yaptırıyor, hedef aldığı kişilere dava açılmasını sağlıyordu. Daha sonra yüksek meblağlar karşılığında yargıdaki bağlantılarını kullanarak bu kişileri tahliye ettiriyordu.
Serkan Toper bu iddiaları yalanladı. Hiç uyuşturucu kullanmadığını ve bir menfaat ilişkisinin olmadığını savundu. Avukat Serkan Toper’in ifadesinin alınmaması dikkat çekiciydi. Acaba tanığın iddia ettiği Serkan Toper’in yargıdaki bağlantıları araştırılıyor mu? Burada da soruşturmanın ilerlediğine dair bir veri yok.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturmasında yargıdaki çürümeyle ilgili çok sayıda iddia ortaya çıkıyor. Bir tanık ifadesi yine yandaş medyada geniş yer buldu. İfadede Can Yayın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Tekdağ’ın, Ela Rümeysa Cebeci’yi üst düzey bürokrasi ve yargı mensuplarını etkilemek için görüşmelere yanında götürdüğü ve bu kişilerle ilişkiye girmesini teşvik ettiği öne sürülüyordu. Can Holding soruşturmasında tutuklanan Kenan Tekdağ bu iddiaları cezaevinden sert bir dille yalanladı ve Ela Rümeysa Cebeci’yi sadece işe alım sürecinde Show Haber Genel Yayın Yönetmeni’nin yanında 15 dakika gördüğünü söyledi. Hiçbir telefon görüşmesinin olmadığını anlattı.”
Timur Soykan yazısını, “İstenilen isimler ortalığa saçılırken bu iddiadaki bürokrat ve yargı mensupları araştırılıyor mu? Bu iddia doğruysa asıl vahim olan devlet içindeki bu kişilerin faaliyetleri değil mi?” sorusuyla noktaladı.
Velev'i
Google Haberler üzerinden takip edin
