Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yerel seçim hezimetinin ardından çıkış yolu aradığını kaydeden BirGün gazetesi yazarı Yaşar Aydın, "Erdoğan kendisi ve partisinin 2028 dahil her şeyi kaybetme riskini gördü ve zaman kazanmak için rölantide ilerlemeyi tercih etti" değerlendirmesini yaptı.
31 Mart yerel seçimlerinden büyük bir yenilgiyle ayrılan AKP ve lideri Erdoğan’ın bundan sonra nasıl bir “yol izleyeceği” merak ediliyor. Kabine değişikliğinden yeni politikalara kadar geniş bir alanda “değişim” beklenirken, Erdoğan’ın hem kendisi hem de partisi için “her şeyi kaybedeceğini” anladığı da vurgulanıyor.
Bu yorumu yapan isimlerden biri de BirGün gazetesi yazarı Yaşar Aydın. “Erdoğan’ı taşıyan araç teklemeye başladı: Rölantide değil, vitesi boşa attı” başlıklı bugünkü yazısında Aydın, “Erdoğan seçim yenilgisini gölgelemek için her şey normalmiş gibi davranıyor. Oysa içindeki araç ancak vitesi boşa alıp arkadan iterek ilerleyebilecek halde. Motor çalışırsa ne ala…” yorumunda bulundu.
AKP’nin “beklenmedik ölçüde büyük bir yenilgi” yaşadığını kaydeden Yaşar Aydın, “O kadar beklenmedik ki bazı belediye başkanları kaybetmeyi asla aklına getirmeden 1 Nisan’da mesaiye devam edecekmiş gibi yaşadı. Hem partide hem Meclis’te kadrolar kendine gelmiş değil. Hem Erdoğan hem Bahçeli bu dağınıklığın farkında. O kadar farkındalar ki ikisi de almış kalemi kağıdı, hesap yapmaya başladı. Bahçeli MHP’yi yüzde 16’ya taşırken Erdoğan Cumhur İttifakı’nın seçimi kazandığını ilan etti. Kürsüden “Biz bitti demeden bitmez” gibi hamasi sözlerle cesaret vermeye çalıştı ama nafile. Yenilginin yarattığı korku zehri partinin kılcal damarlarına kadar işlemiş durumda” değerlendirmesini yaptı.
Yaşar Aydın, yazısını şöyle sürdürdü:
“31 Mart gecesi ortaya çıkan Türkiye haritası AKP-MHP bloku için sonun başlangıcının fotoğrafıydı. Devasa makine istop etti. Cumhur’un iki lideri şimdilik ortak bir toplantı yapmadı. Ama ayrı ayrı seçim değerlendirmesi yapmakta sorun görmediler. Üstelik seçim değerlendirmesinde ciddi bir şekilde makas açıldığını söyleyelim. Erdoğan kendisi ve partisinin 2028 dahil her şeyi kaybetme riskini gördü ve zaman kazanmak için rölantide ilerlemeyi tercih etti. Bahçeli’nin ise ayağını pedaldan çekmeye niyeti yoktu. Ama ikisinin de fark etmediği bir şey var ki o da motorun teklediği.
Erdoğan’ın seçim sonrası Gazze’den ekonomiye, Van’dan yeni anayasaya kadar yaptığı her açıklamayı da bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Hiçbir şey demeden çok şey söyler haliyle durumu idare etme talaşında. Tepesinde Bahçeli ve onun Saray’daki uzantısı Mehmet Uçum olmasa en azından kendi tabanın bir bölümünün yüreğine su serpebilirdi. Ama parti içinden ve dışından öyle tazyikler geldi ki Erdoğan’a en bağlı olanın bile içine kurt düşmüş durumda.
İlk adım olarak kabinede kısmi değişiklik yapacağı açık. İkinci adımla birlikte örgütlerden “görevden affımı istiyorum” sözlerini işitmeye başlayacağız. Buna 9 Mayıs’ta yapılacağı duyurulan ABD Başkanı Biden görüşmesiyle birlikte yeniden dış politika hamlelerine tanık olacağız. Tabi yanına bir de Dünya Bankası’ndan koşullu kredi gelirse tadından yenmez.
Şu ana kadar Erdoğan’ın elindeki tek ve daha önce belli oranda işe yaramış olan formül bu. Tüm gücüyle bunu hayata geçirmeye çalışacak.
Tüm kamuoyu yoklamaları ülkenin içinde bulunduğu ve yurttaşın reaksiyonunun ortaya koyduğu tek somut gerçeklik var: Ekonomik kriz bunalım noktasına geldi ve bunun suçlusu da Saray rejiminden başkası değil. Sadece kamuoyu yoklamaları değil seçim sonuçları da yurttaşın tavrını net bir şekilde ortaya koydu. Erdoğan’ın en büyük korkusu da “halkın mesajı” olarak anlatmaya çalıştığı seçim sonuçlarının kalıcı hale gelmesi. Bu nedenle iktidar ülkenin süratle bu gündemden uzaklaşmasını istiyor. Ekonomi düzelmediği hatta daha kötüye gittiğine göre gerçek anlamda bir uzaklaşma mümkün olmayacak. İktidar bunun farkında ve yeni gündem yaratmak için canla başla çalışıyor.
Gündem değişikliği için ileri sürülecek başlıklar arasında Özgür Özel görüşmesi, İYİP’e çağrı, yeni anayasa, kabine değişikliği ile birlikte verilecek “özeleştiri” hatta MHP ile yapılan polemik bile olabilir. Yeter ki ekonomiden uzak durulsun. Erdoğan bu süreçte her şeyi tamir edebileceğini düşünüyor. Hem 7 Haziran 2015 hem 31 Mart 2019 seçiminden sonra ayağa kalkmayı başaran Erdoğan aynı sonucu bir kez daha alabileceğini düşünüyor. Bu çok mümkün değil. Ne AKP ne MHP ne de Cumhur İttifakı eski gücünde değil. Rejim ve Erdoğan yoruldu. İnandırıcılığını yitirdi. Halka mesafesi arttı.
Muhalefetin şu ana kadar izlediği çizgiden ne kadar ders aldığını çıkarmak mümkün değil. Ama 31 Mart 2024 seçimi de gösterdi ki partileri aşan bir muhalefet gücü var ve Erdoğan için en büyük engel bu. Açık ki Cumhur’un iktidar aracının trafikten men edilme zamanı geldi ve muhalefet partileri çok büyük hata yapmazsa çok uzak olmayan bir tarihte araç mezarlığındaki yerini alacak.”