Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, 2013 yılındaki Gezi Parkı eylemleriyle ilgili 12 yıl sonra menajer Ayşe Barım üzerinden açılan ve oyuncular Halit Ergenç ile Rıza Kocaoğlu’nun ‘yalancı tanıklık’ suçundan hapis cezası aldığı soruşturmanın, 15 Ocak’ta yapılan bir ihbarla başladığını yazdı. Terkoğlu’nun aktardığına göre; Barım’ın gözaltına alınmasından 9 gün önce yapılan ihbarı bir hafta boyunca değerlendiren polis, “Ortada suç yok” kararı vermiş. İhbarı yapan ‘muhbir vatandaş’ın ise yapılan inceleme sonucunda nitelikli dolandırıcılıktan işlem gördüğü ortaya çıkmış.
2013 yılındaki Gezi Parkı eylemlerinden 12 yıl sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca Menajer Ayşe Barım’a yönelik başlatılan soruşturma kapsamında bazı oyuncular, ‘tanık’ sıfatıyla ifade vermişti. Oyunculara, Gezi’ye kendi istekleriyle mi yoksa menajerleri Ayşe Barım’ın isteğiyle mi katıldıkları, o dönem Oyuncular Sendikası başkanı olan Mehmet Ali Alabora ile ilişkileri soruldu. Verilen cevaplar tatmin etmeyince, Halit Ergenç ve Rıza Kocaoğlu’na yalancı tanıklık davası açıldı. Geçen cuma günü Ergenç’e 1 yıl 10 ay 15 gün, Kocaoğlu’na ise 1 yıl 8 ay hapis cezası verildi. Her iki cezada da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi.
Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, “Koskoca Sülüman’a değil dolandırıcıya inandılar” başlıklı yazısında, 12 yıl sonra açılan Gezi soruşturmasının nasıl başladığını ve soruşturma sürecindeki çelişkileri kaleme aldı. Terkoğlu, şunları kaydetti:
“Oyuncuların ifadelerinin çoğu iddianamede yok. Savcılığın sanık lehine delilleri de toplaması gerekirken sadece ikisi iddianamede yer alıyor. Bunların yerine, Barım aleyhinde görüş bildiren ancak Gezi ile alakası olmayan iki tanıklığa yer vermiş. Nedenini de şöyle açıklamış: ‘Oyuncuların ifadelerinde kendi iradeleriyle eylemlere katıldıklarını beyan etseler de (…) kaçamaklı cevaplarının şüpheliyi kayırma saikiyle yapıldığının açıkça anlaşıldığı…’
Her çağrılan ‘Kendim gittim’ dese de savcıyı ikna edememiş. Sonunda Halit Ergenç ve Rıza Kocaoğlu’na, 12 yıl önceki, eminim pek çoğunu hatırlamadıkları olaylara dair anlatımları nedeniyle dava açıldı, hapis cezası verildi.
Dahası var. Bir zamanlar kumpas davalarında gördüğümüz ‘muhbir vatandaş’ vakası. Ayşe Barım, gözaltına alınmadan 9 gün önce, 15 Ocak’ta, tuhaf bir ihbar gelmiş. İfade doğrudan Ayşe Barım’ı hedef alıyor. ‘Ülkemizin birlik ve bütünlüğü’ diye başlayıp ‘üzerime düşen bir görev varsa’ diye bitiyor. İhbara, Ayşe Barım aleyhinde sosyal medyada yer alan iddiaların olduğu 5 adet fotoğraf eklenmiş. Bu kimliği belirsiz ihbarcıyla soruşturma başlamış. Daha da ilginci…
Polis, söz konusu isimsiz ihbar için bir hafta çalışmış. Sonunda 22 Ocak’ta şu tutanağı tutmuş: ‘Suç ve suç unsurlarının mahiyet ve tespitlerine yönelik herhangi bir somut emare, bilgi, belge ve delilin bulunmadığı…’
Yani polis ‘Ortada suç yok’ demiş. Gelgelelim buna rağmen, 2 gün sonra, 24 Ocak’ta, Ayşe Barım gözaltına alınmış.
Dava başlayınca, Barım’ın avukatları ‘kim bu ihbarcı’ diye mahkemeye sormuş. Mahkeme de polise… Polis, bir çalışma ile ‘muhbir vatandaş’ın kimliğine ulaşmış. S.G. isimli ihbarcı, bir kozmetik şirketinin ortağı çıkmış. Adli geçmişine bakınca, nitelikli dolandırıcılıktan işlem gördüğü ortaya çıkmış.
Sonuç olarak yargımız, kamuoyunun gözünün önündeki bunca oyuncu aynı şeyi söylerken ‘İnanmıyorum’ dedi. İfadelerini iddianameye koymaya gerek bile duymadı. Buna karşın, poliste dolandırıcılıktan suç kaydı olan bir şahsın yaptığı isimsiz ihbarı muteber bulup soruşturmasına gerekçe yaptı. Polis bile, ‘O ihbarda Barım’a dair suç yok’ derken Halit Ergenç’e ve Rıza Kocaoğlu’na dokunanlar, ihbarcıya dokunmadı.”