Maduro kaybettiği seçimleri kendi kontrolündeki seçim kurulu ve Anayasa Mahkemesi ile manipüle etmeye çalışsa da, içeride ve dışarıdaki kamuoyu bu durumu bir oldu bittiyle kabullenmeye razı değil. Yaşananlar, Venezuela'da sanki bir seçim değil de, bir darbe girişimi gerçekleşmiş izlenimi yaratıyor.
Venezuela’da başkanlık seçimlerinin ardından yaklaşık iki hafta geçti. Ancak, seçimden bu yana ülkede yaşananlar, Venezuela’da sanki bir seçim değil de, bir darbe girişimi gerçekleşmiş izlenimi yaratıyor.
Otokrat devlet başkanı Nicolás Maduro, seçimlerde zafer kazandığını iddia etti, ancak hükümet bu açıklamayı destekleyecek oy sayımlarını henüz sağlayamadı. Öte yandan, muhalefet kendi adayı için büyük bir zafer elde ettiğini gösteren oy sayımlarını tüm detaylarıyla yayımladı. Buna karşın, Venezuela hükümeti, oy sonuçlarını sorgulayanlara karşı öfkeli bir kampanya başlatarak, son yıllarda ülkede ve bölgede görülen en büyük baskıyı uygulamaya başladı. İktidarın seçim sonuçlarının ardından başlattığı baskı politikası, darbe girişimlerine verilen tepkileri anımsatıyor. İktidarın bu agresif ve baskıcı müdahaleye verdiği ad ise kısaca “Kapı Çalma Operasyonu.”
Maduro, seçim sonuçlarını protesto eden 2 binden fazla kişinin tutuklandığını söylüyor. Bu kişiler, protestolar sırasında veya evlerine yapılan baskınlarla tutuklandılar. Bazı bölgelerde, istihbarat birimleri tarafından bazı muhalif siyasetçi ve aktivistlerin evlerinden kaçırıldığı da bildirildi.
Son günlerde birçok muhalif, hükümetin pasaportlarını iptal ettiğini ve onları Venezuela’dan dışarı çıkamayacak şekilde etkisiz hale getirdiğini öğrendi. Bu kişilerin de iktidar tarafından yakında tutuklanacağı tahmin ediliyor.
Maduro iktidarının uygulamaya başladığı bir diğer baskı mekanizması da ülkedeki pek çok internet uygulamasına kısıtlama getirmek oldu. Maduro, ülkede Twitter’i (X) 10 günlüğüne yasakladı. Benzer şekilde, Signal, Reddit, Binance ve Mercado Libre gibi uygulamalara ülke çapında kısıtlamalar getirildi. Maduro, WhatsApp’ın kullanılmaması yönünde de bir kampanya başlattı. Bu durum karşısında insanlar, güvenlik güçlerinin sokakta durdurup mesajlarını kontrol edeceğinden korkarak telefonlarını yanlarına almadan çıkıyorlar.
Ülke içinde bu tür can sıkıcı gelişmeler yaşanırken, bölgede Maduro’ya yönelik baskılar da artıyor. Şili, Arjantin, Peru, Panama ve Ekvador, seçim kurulunun duyurduğu sonuçları tanımadıklarını açıkladı. Bunun üzerine Maduro yönetimi, bu ülkelerle diplomatik ilişkilerini askıya aldı. Brezilya, Kolombiya ve Meksika, solcu iktidarlar olarak seçim kurulunun duyurduğu sonuçları doğrudan reddetmese de, bu sonuçlara ilişkin detaylar açıklanmadan kabul etmeyeceklerini ifade ettiler. Maduro, bölgede yeniden yalnızlaşmaya başladı.
ABD ise, Maduro’nun seçimleri tartışmasız bir şekilde kaybettiğini açıklayarak, kendisine iktidarı barış içinde bırakması çağrısında bulundu. Basında çıkan bazı haberlerde, Maduro’nun görevi bırakması karşılığında Biden yönetimi tarafından bazı af ve imtiyazlar tanınacağına ilişkin gizli görüşmeler yapıldığı iddia edildi. Maduro, her ne kadar ABD’ye karşı ağır ifadeler kullansa da, köprüleri tamamen yıkmadı.
Görüldüğü üzere, Maduro kaybettiği seçimleri kendi kontrolündeki seçim kurulu ve Anayasa Mahkemesi ile manipüle etmeye çalışsa da, içeride ve dışarıdaki kamuoyu bu durumu bir oldu bittiyle kabullenmeye razı değil. Ancak, ordu iktidarın safında yer almaya devam ettikçe, Maduro’nun durduğu noktadan geri adım atması kısa vadede beklenmiyor. Venezuela konusu, uluslararası toplumun gündemini bir süre daha işgal etmeye devam edecek gibi görünüyor.